logo

BEKLENEN İKAZ

BEKLENEN İKAZ

BEKLENEN İKAZ

Gücün insan doğasına çok uygun gelen bir sığınma, korunma duygusu uyandırdığını biliyoruz. İkinci aşamadaysa o güce eklemlenme ve abartma eğilimi ortaya çıkıyor. Nihayetinde güçten beslenen varlıklar, bu korunaklı pozisyonlarında zamanla kendilerini,  oluşmasına en küçük katkılarının olmadığı gücün sahiplerinden biri olarak görmeye başlıyorlar.

Patronunun izni ve direktifi olmadan mesai arkadaşlarının arasında, patronu adına konuşup tavır alan zihniyetten çok çekti iş dünyası. Çalışma ortamını sabote eden bu tiplerin amaçları muhitlerinde korkulan, çekinilen biri haline dönüşmek. Ayrıca konumunun kendisine katacağı gücü ve vereceği tatmin duygusunu sonuna kadar yaşamak. Bu duygunun bir değer taşımaması, içinde yaşanılan ortamı kirletip ilişkileri daha da bulanık hale getirmesi, güç özlemiyle dolu bu tip insanların elbette umurlarında olmaz.   

Medya dünyasında uğursuz bir miras gibi nesillerden nesillere geçen, siyasi iktidarın adamı, eli ayağı olma duygusu, her devirde yeni talipleriyle sürüp gitmekte. Türkiye’deki tuhaflık, ortada siyasi bir figür olarak gözükmeseler de devlet yapılanmasının her ayağında kudretli bir biçimde var olan, asıl muktedirleri gözeten ve kollayan zihniyetin bütün medyayı yönlendirme gücüydü. Çoğu zaman halkın düşünce ve beklentilerinin aksine uzun yıllar boyunca yazılı görsel basında boy gösterenler bu çeşit insanlardı.  

Ellerinin altındaki yönlendirme gücüyle, farklı fikirde olanlar başta olmak üzere -en çok da dindar kesim- bu medya simsarlarının hücumlarına maruz kaldı. Yıllar yılı askeri vesayetin tercümanı olarak tüm seçilmiş iktidarlara gözdağı vermek üzere kendilerine biçilen rolü hakkıyla oynadılar. Uzun yıllar sonra AK Partinin başlattığı siyasi dönüşüm artık kemikleşmiş olan bu yapılanmayı değiştirdi. Kendilerini amiral gemisi olarak takdim eden, medya düzenini ellerinde tutan, basın-yayın ilkelerini de kendi meşreplerine göre düzenleyip yorumlayan malum medya, artık beslendiği kaynağın kuruduğunu gördü.

Birkaç yıl öncesine kadar, kurduğu tezgâhın çoktan bozulduğunu kabul etmek istemese de her seçim döneminde son bir gayretle halkın algısını değiştirmek için teşebbüste bulunurdu. Oy dökümleri ortaya çıkıp her seferinde kaybeden tarafta yer almak ne kadar akıllarını başlarına getirdi bilinmez ama o eski gayretli hallerinden uzak bir görüntü verdiklerini de teslim etmek gerekiyor son yıllarda.

Fakat hayatın boşluk kabul etmez bir yapısı var. İktidar gücünün nimetlerinden yararlanmak, ona sırtını yaslayarak etrafını biçimlendirmek isteyenler her camianın içinden çıkıyor. Kendi şahsi husumetlerini bile adeta iktidarın kavgası olarak sunanlar, güya seçilmişler adına konuştuklarını zannedenler var. Kendilerinden bir parça bile farklı fikirde olanları neredeyse hükümet adına millet düşmanı, hain diye yaftalayıp hedef haline getirmek son yıllarda muhafazakâr medyada konuşup yazan bazı tiplerin alışkanlığı haline geldi.  

“Muhafazakârlar kendi aydınlarını yetiştiremedi” sözüyle birkaç aydır gündemimizi meşgul eden saptamanın içinde dikkatlerimize sunulan bir öz var. Gücün kirleticiliğine bulanmadan, hem halk hem de iktidar için aklın ve vicdanların gerektirdiği hakikatleri söylemek bir aydının temel vasfı olmalıdır. Bu tavır sayesinde devleti yönetenleri yanlış yapmaktan alıkoymak, kamuoyunun beklentilerinin de en sağduyulu haliyle hükümetin gündemi haline getirmek mümkün olabilir.

İktidarın doğrusunu da eğrisini de sığ ve yalan yanlış malumatlarla savunmaya kalkmak, karar verme konumundaki kişilere daha çok hata yaptırıyor. Belki bir süreliğine yönetimdekilerin kendilerini iyi hissetmelerini sağlasa da uzun dönemde, alınan yanlış kararların sonuçlarını telafi etmek her zaman mümkün olmuyor. Gönlümüzden geçen, zihinleri de vicdanları da az gelişmiş, kişisel ihtiraslarını iktidar oyunu haline getiren sözde aydın bazı tiplerin geniş bir kesim tarafından kabul görmemesiydi. Şayet muhafazakâr camianın güçlü sesi bu medya cambazların besleneceği alanları daraltabilseydi aralarına her gün yenileri eklenen “racon kesenler”in sayısı da bu denli fazla olmayacaktı.  

Uzun zamandır, medya dünyasındaki bu muhteris simalara bir cevap veren olmayacağını, iktidarın da bu tip kişiliklere ihtiyaç duyduğunu zannediyorduk. Cumhurbaşkanının, kendileri adına ahkâm kesenlere yaptığı ikazı gecikmiş de olsa devletin tepesinin duruma daha fazla kayıtsız kalmayacakları şeklinde yorumluyoruz.

Ahmet Çağan

Etiketler: » » » » » » »
6756 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.