logo

Bir Adam ve Bir Yanılgı

Bir Adam ve Bir Yanılgı

Bir Adam ve Bir Yanılgı

Bir Adam ve Bir Yanılgı

Gerçekten olabilir mi? Hakikat bu mudur ya da hakikatin başka bir veçhesi var mıdır?

Yani bir adam, bir tek adam bütün Müslüman camiayı ve bütün ülkeyi “tek başına” yanıltmış, aldatmış olabilir mi? Bir adam ülkenin en önemli kamu kurumlarını, devletin en kilit noktalarını “tek başına” ele geçirmiş olabilir mi? 17-25 Aralıktan beri deşifre olan hadiseler, bu aleni olup bitenler ve daha göremediklerimiz bir tek adamın dahiyane bir “planı” yahut ona bağlı bir “cemaatin” eşsiz bir “projesi” olabilir mi gerçekten?

Değil 30-40 yıl, ömrünü verip 80 yıl çalışıp çabalasa, bir tek insan bu çapta bir güç devşirebilir mi, bu cesamette bir suç örgütü kurabilir mi?!! Devletin bütün etkin ve önemli kademelerini hileyle ve desiseyle ele geçirip o ülkeye karşı darbeye/işgale kalkışabilir mi?

Mecliste ve siyasi partilerde adamları var, medyada ve iş dünyasında adamları var! Bunu geçtik, Devletin ve ülkenin güvenliğinden sorumlu Genel Kurmayı, Emniyet Genel Müdürlüğünü, İstihbaratı ele geçiren ve silahlı isyana kalkışan bir yapının bir tek adamın hüneri olduğunu söylemek çocukça bir iddia olur. Bütün olanı biteni bir kişiye yahut bir “cemaate” hamletmek, onun/onların becerisi ve dehasıyla açıklamak ancak komedi olabilir.

Devlet kurumları içindeki 40 Yıllık derin yapılanma, ancak “özel bir eğitim” ve “özel bir yardım” ile “özel imkânlarla” mümkün olabilir, başka değil! Bu “özel durumlara”; Cizvitler, Tapınak Şövalyeleri, Alamut Haşhaşiliği ve yakın dönemden Opus Dei gibi tarihte benzerleri görülen bir tür ezoterik örgütlenme ve mebzul miktarda kutsallık ve yüceltme de katınca ortaya işte böyle “The Cemaat” çıkar!

Böylesine devasa bir örgütlenmeyi planlayabilen bir insan hiç “tek başına” olabilir mi? Yurtiçi ve yurtdışı bağlantıları olan bunca dalavereyi bir kişi “tek başına” kotarabilir mi?!

“Tek adam” profili çizmekte ısrar edenler -ard niyet taşımıyorlarsa eğer- iki büyük hata yapıyorlar; Birincisi; Farkına varmadan Fetullah Gülen’i yüceltiyorlar! Sevenleri ve sempatizanları nezdinde adeta umut aşılamaya devam ediyorlar! İkincisi, Tek adam söylemiyle Gülen’in arkasında olan “odakları” ıskalıyorlar! Bu durum, asıl deşifre edilmesi gereken o “odakları” maalesef perdelemektedir!

Meselenin kırılma noktası tam da burasıdır!

Paralel kalkışma meselesini kolayca “tek adama” mal edip sıyrılmak ve hakikati ıskalamak yerine; acil olarak bu derin yapılanmanın, bu büyük kalkışmanın arkasında kimlerin olduğunu, yıllarca kendilerini göstermeden ve deşifre etmeden devletin kılcal damarlarına nasıl sızdıklarını ortaya çıkarmak gerekir! Bu kirli ve derin ilişkiler ağını ve bu ağın arkasındaki üst aklı, gerçek kuklacıyı geç olmadan ortaya çıkarmak için harekete geçilmelidir!

Böylesine girift bir yapılanmanın, “tek adam ve “cemaatinin” marifeti olduğunu iddia etmek gibi sadece yurtiçi ayağının olabileceğini düşünmekte gaflettir! Böyle bir örgütlenme dış destek olmaksızın ne ülke içinde bu kadar büyüyebilir, ne dünyada bu kadar yayılabilir, ne de bu kadar devlete sızabilir.

Dolayısıyla paralel örgütün yurtdışı kaynaklarının/yapılanmasının üzerine hızla gidilmeli; arkasında hangi devlet varsa, hangi uluslararası kurum, hangi istihbarat örgütü, hangi Enstitü veya kirli odak var ise; vakit geçmeden, deliller karartılmadan, örgütün yeniden derinlere çekilip kendini onarmasına fırsat vermeden ortaya çıkarılmalıdır!

Ben naçizane, acilen Türkiye Cumhuriyeti’nin “dostlarından/stratejik ortaklarından” başlanılmasını öneriyorum! Zira “The cemaat”i kotaranlar ve büyütenler onlar olduğu gibi, tekrar derinlerde “kuluçkaya yatırıp” yaralarını onaracak olanlar da “dostlar” olacaktır!

Necdet Meşe

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2341 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.