logo

Bir Gönül Sultanı Mehmed Zahid Kotku

Bir Gönül Sultanı Mehmed Zahid Kotku

Mehmed Zahid Koktu Hazretlerini Rahmetle Anıyoruz

mehmet zahid kotku

İskender Paşa Camii’nde uzun yıllar boyunca birçok kesimden on binlerce insanı irşad eden Zahid Kotku Hazretleri, yazılı pek çok eserinin yanında yetiştirdiği insanlarla öne çıktı. Zahid Kotku, başta Mahmud Es’ad Coşan, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Korkut Özal, Cevat Ayhan, Mehmet Güney gibi isimlerin hocası olarak biliniyor. Mehmet Zahid Kotku, vefatının 33. yıldönümünde rahmetle anıldı.

mehmed-zahid-kotku 

Bugün bir iman ve tefekkür iflası, bir gönül cılızlığının ızdırabı içinde kıvranan insanlık, kendisini “Tevhid” in doyumsuz lezzetine çağıran, ismet ve irfan çizgisine da’vet eden mürşidlere muhtaçtır. Toplumlar şuurlarıyla olmasa bile şuur altlarıyla, kendilerini benzetmek istedikleri kurtarıcı kahramanlar ararlar. Bulmazlarsa sahtesine tutunur, onun ardından gider, ona benzemeğe çalışır, kurtulma ümidi ile büsbütün karanlığa sürüklenirler. Yaratılış gayesinden habersiz insanı, öylece atıl ve gafil bir vaziyette bırakmanın topluma karşı işlenen en büyük cinayet olduğu inancı ile hareket eden, bir tek soluğunu boşa geçirmeksizin başkalarının irşadı için kendilerini hiçe sayan bu yüce terbiyeciler, beşeri za’aflarının kulu olma ibtidailiğinden sıyrılan, aşk ve tasavvuf ahlakını yüksek voltajlı bir akım gibi topluma aktaran üstün şahsiyetlerdir. Bunlar, dün cemiyet için ne kadar mühim ise, bugünkü insanlar için belki daha da gereklidir. Kendisini maddenin dört duvarı arasına mahkum etmiş be gafil insanlığa yapılacak en büyük yardım, onları çoktan unuttukları mana ve iman ışığına kavuşturmaktır. En zor ve sıkışık zamanda gelerek, insanlığın imdadına yetişen mürşidler, birer birer “asude bir bahar ülkesi” ne gider gibi ahirete göç ederken, irşad görevinden mi kaçıyorsunuz? Aslında kaçan onlar değil biziz. Eğer sevmesini, inanmasını, bağlanmasını bilirsek yeni bir doğuş ve taze bir hayat ile kaderimizce çizilen yola devam edebiliriz.

Mehmed-Zahid-Kotku

Cemiyetin muzdarip ve huzursuz hayatını aşkı, imanı ve sohbetleriyle uyandırıp istikbale hazırlayan, ömrü boyunca kemalini ve cemalini bağlılarına dağıtan, el verdiği ham malzemeden kâmil insanlar yetiştiren, bu müstesna mürşidlerden biri de, bundan otuz üç yıl önce aramızdan ayrılan asrımız Nakşi şeyhlerinden Mehmed Zahid Koktu Hazretleridir.

Bir asrı aşan ömründe hikmet ve muhabbetin canlı örneklerinden, inanılan, sevilen, elinden ve dilinden kötülük beklenmeyen mürebbilerinden biri olan Mehmed Zahid Koktu Hazretleri 1897 yılında Bursa’da doğdu. Babası ve annesi Kafkasya’dan göç eden müslümanlardandır. Dedeleri ise Kafkasya’da Sirvan’a bağlı eski bir hanlık merkezi olan Nuha’da yaşamışlardır. Ailesi Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Anadolu’ya göç etti ve Bursa’ya yerleşti. Babası İbrâhim Efendi, Bursa Hamzabey Medresesinde tahsîlini tamamlayıp, çeşitli câmi ve mescidlerde imâmlık yaptı. Babası, Hz. Muhammed’in (S.A.V) soyundan olan bir tasavvuf ehlidir. Bu sırada Bursa Kaleiçi Filiböz Mahallesi’nde Mehmed Zâhid Kotku dünyaya geldi. Mehmed Zâhid Kotku, üç yaşındayken annesi Sâbire Hanım vefât etti. Babası İbrâhim Efendi, daha sonra Dağıstan muhâcirlerinden Fâtıma Hanımla ikinci evliliğini yaptı.

Zâhid Kotku, ilk öğrenimini Bursa Oruçbey İbtidaisi’nde, orta öğrenimini ise Maksem İdadisi ve Bursa Sanayi-i Nefîse Mektebi’nde yaptı. Bu sırada çıkan Birinci Dünya Savaşı sebebiyle 18 yaşında askerlik görevine başladı. Uzun yıllar süren askerlik görevi boyunca ciddi hastalıklar geçirdi ve ordunun Suriye’den çekilmesi üzerine zor da olsa İstanbul’a dönebildi. 10 Temmuz 1914 yılından itibaren 25. Kıt’a Şûbe Yazıcılığı göreviyle askerliğe devam eden Zahid Kotku, İstanbul’da kaldığı müddet içinde çeşitli dini toplantılara, özel derslere ve camilerdeki vaazlara devam etti.

1915 yılında Gümüşhânevî Dergâhı’na giren Zâhid Kotku, Dağıstanlı Şeyh Ömer Ziyâüddîn’in öğrencisi oldu ve onun sohbet ve derslerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Nakşi tarikatı büyüklerinden Ömer Ziyâüddîn’in vefâtı üzerine, yerine geçen Tekirdağlı Mustafa Feyzi’nin sohbetlerine devam etti. Tasavvuf yolundaki vazifesini tamamlayıp, hilâfet aldı. Ardından Râmûzü’l-Ehâdîs, Hizb-i A’zam, Delâil-i Hayrât ve Kasîde-i Bürde okutmak üzere icazetnamesini aldı. Bu arada Bâyezîd, Fâtih ve Ayasofya Câmii ve medreselerindeki derslere devam etti ve hafızlığını tamamladı. Kısa bir süre geçtikten sonra, hocasının isteği üzerine çeşitli ilçe ve köylerde dini hizmetlerde bulundu.

mehmet zahid kotku kimdir

Tekkelerin kapatılmasından sonra Bursa’ya döndü ve burada evlendi. 1929 yılında babasının vefatından sonra onun yerine Bursa’nın İzvat köyünde İmâm-Hatiplik görevine başladı. On beş yıl kadar süren bu görevden sonra, Bursa il merkezindeki Üftâde Câmii Şerîfi İmâm Hatipliğine tayin edildi. Kaleiçi’ndeki baba evine yerleşen Kotku, 1945-1952 yılları arasında buradaki görevine devam etti. Aralık 1952 yılında dergâh arkadaşı Kazanlı Abdülazîz Bekkîne’nin vefatı üzerine talebelerinin ve sevenlerinin ısrarlı davetleriyle İstanbul’a taşındı. Fatih Zeyrek’teki Çivizâde Câmii İmâm Hatipliğine tayin edildi. Bir ara yine Zeyrek’teki Ümmügülsüm Mescidinde İmâm-Hatiplik yaptı. Son hizmet yeri ise, Ekim 1958’de görev yaptığı Fatih İskenderpaşa Camii’dir.

Yaşamının son yıllarını rahatsızlıklar içinde geçiren Mehmed Zâhid Kotku, 1979 yılında uzun bir süre kalmak niyetiyle gittiği Hicaz’dan, Şubat 1980’de ağır hasta olarak dönmek zorunda kaldı. Yaklaşık bir ay sonra, 7 Mart 1980’de midesinden ağır bir ameliyat geçirdi. Ameliyattan sonra kısmen düzelen Kotku, Hac vazifesini yerine getirirken tekrar hastalandı ve güçlükle tamamladığı Hac vazifesinden sonra 6 Kasım 1980’de İstanbul’a döndü. Dönüşünden tam bir hafta sonra, 13 Kasım 1980 günü vefat etti ve bir gün sonra, İstanbul Süleymaniye Cami’nde kılınan cenaze namazının ardından hocalarının yanına defnedildi.

Mehmed Zahid Kotku’nun yayınlanan bazı eserlerinden bazıları; beş ciltlik Tasavvufî Ahlâk adlı eseriyle Dua Mecmuası, Cennet Yolları, Müminlere Vazlar, Hadislerle Nasihatlar, Ehl-i Sünnet Akaidi, Ana Baba Hakları, Nefsin Terbiyesi adlı eserleri vardır.

Prof. Nazif Gürdoğan: O mükemmel bir gönül yapıcıydı

Prof. Dr. Nazif Gürdoğan

Ben kendisini 1968 yılının yaz aylarında tanıma mutluluğuna erdim.Hiç unutmadığım şey ise onu görür görmez nasıl etkilendiğimdir. Gördüğümde kalabalık sayılacak bir grup içindeydi. İlk bakışta insana çok çarpıcı gelen yanları vardı. Alışageldiğimiz hocalardan biri değildi. Kolay anlatılmayan çekicilikleri bulunduğu yeri sarardı. Bu yüzden kalabalık içinde hemen seçilirlerdi.
Güçlü bir hafızaya sahip olduklarını ikinci defa karşılaştığınızda hemen anlardınız. İslamın hayata geçirilmesi için gerekli tutum ve davranışları, basit formüller halinde verirlerdi. İnsana güven ve huzur veren bir görünümleri vardı. Onun yanındayken içinizde bahar şenliklerinin başladığını, bütün sıkıntıların bu şenlikler içinde kaybolup gittiğini hissederdiniz.
Mehmet Zahid Kotku, Anadolu insanının varlıklarını, kültürlerini koruma ve bir araya getirme yolunda büyük rüyalar gören bir aydınlar ordusunun yönlendiricisi ve yol göstericisiydi. Günlük hayat içinde, dış çizgileriyle sıradan insanlar gibi yaşayan, herkesin karşılaştığı sorunlarla karşılaşan, ancak tutum ve davranışlarıyla büyük ruh ve gönül zenginliği sergileyen görülmeyen üniversiteydi. Bugün elli yaşın üzerindeki nesilden, İslamın ölçü ve değerlerine bağlı olanlar; onun engin bilgi ve sevgisinin çevresinde, belirli bir iç zenginlik kazanmış ilk üniversite kuşağındandırlar.
Erdem Beyazıt’ın deyişiyle “O mükemmel bir gönül yapıcıydı. Köprüleri atan değil köprüleri kuran kişiydi.” Beraber çalıştığı herkes, düşünce ve inançları ne olursa olsun onunla bağlarını koparmaz, o da elinden geldiğince hepsinin yardımına koşmaya çalışırdı.
Hocaefendi İskenderpaşa’da pazar günleri ikindi ila akşam namazları arasında Gümüşhaneli’nin derleyip kitaplaştırdığı Ramuz’dan hadisler okur ve açıklardı.

Peygamberlerin yolunu anlama ve sevme bakımından büyük önem taşıyan bu sohbetleri kalabalık bir dinleyici topluluğu İskenderpaşa Camii’sinde hiç kıpırdamadan coşkuyla saatlerce dinlerdi.

Ankara’ya gelişlerinde damatları Esat Coşan Hoca’nın evinde kalırlar ve her akşam değişik bir evde sohbet yaparlardı. Sohbetler akşam namazında başlayıp gece geç saatlere kadar devam ederdi. Bu sohbetlere üniversite, iş ve politika çevrelerinden çok sayıda aydın, büyük bir ilgiyle devam ederdi. Sohbetler sırasında herkes birbirini daha yakından tanıyarak karşılıklı gönül bağlarını pekiştirirdi.

Hocaefendi sık sık “insanın canını istediği her şeyi yemesi ve giymesi de israftan sayılmıştır.” derdi. Çünkü dünya çıkar sağlamak gösteriş yapmak için bir yarış alanı değildir. Bir şeyi satın alırken, giyerken ve içerken kime ve niçin nasıl hizmet edildiğini bilmek zorunludur. Çoğu zaman insan kendi eliyle kendi can damarını keserde farkına bile varmaz.

Gümüş Motor’un kurulmasına öncülük etti.

necmettin erbakan

Hocaefendi, sanayileşmenin, ekonomik ve siyasi bağımsızlığın elde edilmesinde önemli bir güç olduğuna inanıyordu.

Hocaefendi, kendi kültürümüze sahip olmak ve batının pazarı olmaktan kurtulmak için, temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir sanayileşmenin, ekonomik ve siyasi bağımsızlığın elde edilmesinde önemli bir güç olduğuna inanıyordu. Bu yüzden Türkiye’nin sanayileşme tarihinde çok önemli bir girişim olan Gümüş Motor fabrikasının kurulmasında öncü olmuştur. Erbakan Hoca’nın gerçekleştirdiği bu önemli proje Hocaefendi’nin sohbetlerinde oluştu. Hocaefendi sık sık “insanın canını istediği her şeyi yemesi ve giymesi de israftan sayılmıştır.” derdi. Çünkü dünya çıkar sağlamak gösteriş yapmak için bir yarış alanı değildir. Bir şeyi satın alırken, giyerken ve içerken kime ve niçin nasıl hizmet edildiğini bilmek zorunludur. Çoğu zaman insan kendi eliyle kendi can damarını keserde farkına bile varmaz.

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
5428 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.