logo

Bir Kısım Akademisyen İmzası Nasıl Okunmalı?

Bir Kısım Akademisyen İmzası Nasıl Okunmalı?

Bir Kısım Akademisyen İmzası Nasıl Okunmalı?

Bir Kısım Akademisyen İmzası Nasıl Okunmalı

 

Bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı gece ile gündüz kadar bir ayrışmayı ifade eder. Bilmek, “oku” emrini sözün başına koyan medeniyet dünyamızın övgü ile bahsettiği ayrıcalıktır kuşkusuz.

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

“Bilmiyorsanız ehline sorun!” tavsiyeleri vahyin dilinden uyarıdır bize!..

Peki bilen olmak için, nice okumak gerekir?!

Tıpkı Yunus’un dediği gibi;

“İlim İlim bilmektir,

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen,

Bu nice okumaktır.”

Bir dost Meclisi’nde Profesör olmasına ramak kalmış bir arkadaş; “akademisyenleri gözünüzde büyütmeyin uzaktan bakınca gördüğünüz ile yanına vardığınızda bulduğunuz aynı değildir!” Bu söz, bana malum “bir kısım akademisyen”in imzaladıkları bildiriyi okuyunca aklıma düştü.

Dünyayı kendi küçük dünyasındaki laboratuar zanneden, eline tutuşturulan yazı ile neyin hedeflendiğini anlamayı bırakın, okumaya bile gerek duymaksızın kimlerin imza attığına bakarak imzalayan sözde bilim insanlarına ne demeli! Bir arkadaşın “abi olamaz ya bu bildiriyi Koray Çalışkan mı yazmış?!” Diyerek biraz ironi yaptığı sahibi belli bildiriyi, eleştirdiklerinin durumuna düşmemek adına -ne yazılmış olabileceğini bildiğin halde kimlerin imza attığına da bakmaksızın bir okuyayım dedim. Aman Allah’ım o nasıl bir dil; öğrencilik yıllarımızda yazdığımız bildirilerin ve basın açıklamalarının seviyesini bile yakalayamamış, sanırsın “at gözlüğü” ile kaleme alınmış bir yazı! Ülkenin Okumuş, entelektüel kesiminin bu kadar tarafgir bir dil kullanması doğrusu beni epeyce kaygılandırdı.

Bize öğretilen, bilim insanı her zaman ne devlete/statükoya ne de başka odaklara yaslanmayan bir dil kullandığında ve bir istikamet ortaya koyduğunda sözü değerli olur. Fakat bu bildiriyi okuduğunuzda aynı özeni ve hassasiyeti göremiyorsunuz. Alfabenin bilumum harflerinden oluşan isimlere sahip, birtakım örgütlere yaslanan Figen Yüksekdağ’ın o keskin dilini görüyorsunuz adeta!

Bilim, insanı adam eder her şeyden önce! Ve siz o adamların izinden giderek yükselirsiniz! Ne yazık ki bildiriye imza atan akademisyenler bana çocukluğumda okuduğum bir hikâyeyi hatırlattı; Adamın birisi oğluna, sürekli  “oğlum sen adam olamazsın diyormuş. Gel zaman git zaman, bu itham çocuğun zoruna gitmiş ve babasının evini terk etmiş. Yıllar Sonra bu çocuk, bir şehre vali olmuş. Geçen onca yıl, babasının kendisi hakkında söylediklerini unutturmuş değildir. Emrindeki görevlilere talimat vererek, babasını makamına getirmelerini emretmiş. Görevliler, epeyce yaşlanan adamcağızı apar topar valinin huzuruna çıkarır. Vali babasını karşısına alır ve der ki;

– Gördün mü baba, hani ben adam olamazdım! Bak vali oldum!

Adam derince bir iç geçirdikten sonra;

– Oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim. Eğer sen adam olaydın, yaşlı babanı ayağına getirtmez onun yanına gelirdin!

Sözün tamamının akıllı insana söylenmesini doğru bulmayız. Lakin Üstat Necip Fazıl ne güzel de özetliyor bu garabeti; “Elin oğlu okur atomu böler, bizimkiler okur milleti böler”

Kılavuzu karga olanın neyi, nereden çıkmaz bilemiyorum ama şundan eminim –ki- ünvanları/titrleri isimlerinden önce gelen bu zevatın aklı ile gençliğin nereye gittiği de/gideceği de malum!

Allah sonumuzu hayreylesin!

İdris Şekerci
EBS İstanbul6 Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1231 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.