logo

Bürokrasi Demokrasinin Nesi Olur?

Bürokrasi Demokrasinin Nesi Olur?

Bürokrasi Demokrasinin Nesi Olur?

Bürokrasi Demokrasinin Nesi Olur

Bürokrasi, kendi içerisinde hiyerarşi barındıran, kişisel olmayan genel kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan sistemin adıdır. Adına devlet dediğimiz; kurumları ve hiyerarşisi ile tanıdığımız yönetsel mekanizmaya da bu isim verilebilir. Bazen hastane, bazen Vergi Dairesi ya da Mal Müdürlüğü, bazen ise İl MEM/İlçe MEM veya herhangi bir bakanlığın herhangi bir birimi olarak da çıkar karşımıza.

Bürokrasi, halkın denetimi doğrudan doğruya ya da düzenli aralıklarla seçtiği temsilcileri üzerinden kendini yönetme adını verdiğiniz demokrasinin sürekli yönetsel organizasyonudur özetle. Dolayısı ile nasıl ki halkın beğeni ve talebi üzerinden siyasi otoriteler yönetme yetkisi alıyorsa -yatay irtibat ile de olsa- bürokrasi de bundan nasibini almaktadır. Bürokrasi kendiliğinden elde edilmiş egemenlik alanları değil süreli/sınırlı hizmet birimleridir.

Siyasal iktidarlara muhalefet üzerinden -millet adına- denetim ve uyarı vazifesi veriliyorsa, bürokrasiye de sivil toplum kuruluşları ve sendikalar üzerinden denetim ve uyarı görevi vermektedir demokrasi. Sendikalar bir açıdan, özelde üyesi genelde doğrudan ya da dolaylı olarak çalışanlar adına bürokrasiyi ve bürokrasiye yön veren siyasi erki denetler.

Bürokrasinin, bu realiteyi ıskalayarak, yapılan kimi hatalı uygulamalar gündeme getirildiğinde veya sivil toplum kuruluşları ya da sendikalar tarafından uyarıldıklarında “sizi ne ilgilendiriyor!” tepkilerine çoğumuz tanık olmuşuzdur. Üyeleriniz veya tüm çalışanlar adına merak ettiğiniz bir yanlış uygulamanın gerekçesini, ilgili yasalar ve yönetmelikler doğrultusunda sorduğunuzda ya “..mış gibi cevap” alırsınız ya da sizi doğrudan ilgilendirmediği gerekçesiyle talebiniz geri çevrilir bazen de.. Bu anlayışa sahip olanlar belli ki makamlar ilelebet kendilerinde kalacak zannıyla hareket ediyorlar!. Oysa kral yada padişah dediklerimiz dahi bir gün görevlerinden mecburen ayrılmak zorunda kalacaktır -adına- ölüm dediğimiz son ile karşılaştıklarında!.

Bürokrasi ve Siyaset, sivil toplum kuruluşlarını ve sendikaları kendilerine rakip olarak görmeye başladıkları vakit, yolun başında yanlış yerden başlamış olurlar. Bürokrasi ve her kademedeki yönetim erki, sivil toplum kuruluşları ve sendikaları, doğruya bulaşmış eğrileri görmek için bir uyarıcı ve ayna olarak görürler ise bu durum -kabul etmeliler ki- yönetsel kabiliyetlerine katkı sağlayacaktır.

Burada her iki kesimi de ilgilendiren sorun alanını elbette görmezden gelemeyiz. Konjonktürel tabiriyle paralel olma riskidir bu!. Ne siyaset ve bürokrasinin -edinilmiş tecrübe ile- tüm sivil toplum kuruluşlarını ve sendikaları bu gözle değerlendirmeleri doğrudur ne de sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının kendilerini devlet ve bürokrasi yerine koymaları doğrudur!. İçinde bulunduğum ve yöneticisi olmak ile gurur duyduğum Eğitimciler Birliği Sendikası hiçbir zaman yönetime ortak olmak gibi bir talebin sahibi olmamıştır. Dolayısı ile Yetkili Sendika olarak üyelerimiz ve tüm çalışanlar adına yaptığımız uyarıların, üyelerimizi ve çalışanları doğrudan ilgilendiren taleplerin iletimi söz konusu olduğunda hiç bir bürokratın bu vehim ile hareket etmesini doğru bulmayız. “Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi” zarureti gereği; toptancı yaklaşanlara “Sapla samanı ayırt etmek” deyimini hatırlatarak orada dur demek isteriz!. Güneşi balçıkla sıvamak nasıl mümkün değilse; üyelerimiz ve tüm çalışanlar adına yürüttüğümüz asli işimize de töhmet bulaştırmak kimsenin haddi değildir.

Kendi egemenlik alanlarını genişleterek küçük krallıklar oluşturma eğiliminde olan yönetsel organizasyonun her zerresinde görev alanlara ve tüm uyarışlara rağmen yanlışta ısrar edenlere tavsiyemiz şu olur;

Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi!
Mal da yalan mülk de yalan,
Var biraz sen oyalan!..

İdris Şekerci
Eğitim-Bir-Sen 6.Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2719 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.