logo

Değerini Bilmek, Değerleri Yaşatmak

Değerini Bilmek, Değerleri Yaşatmak

Değerini Bilmek, Değerleri Yaşatmak

degerini-bilmek-degerleri-yasatmak

Kendinizi hiç “değersiz” hissettiğiniz oldu mu? Ya da tersinden soralım; kendinizi “değerli” hissediyor musunuz? Bu soruların cevabını ne zaman vermek istesem, yolda gördüğüm bir yetişkin tekrar düşünmeme sebep oluyor. Hayata anne sevgisi ile başlayan çocukların, yetişkin olduklarında neden bu kadar nefret dolu oldukları da bir soru işareti bende.

Değerler konusunda uzun ve bilimsel bir makale yazmayı planlıyordum. Birkaç haftadır da üzerinde çalışıyordum. Hatta yakın zamanda ilkokul çocukları için yayımlanacak hikâyelerimin içinde geçen değerleri de neden aldığımı anlatacaktım sizlere. Sonra şahit olduğum birkaç olay bu kadar bilimsel yazmanın ötesinde bir şeyler söylemem gerektiğini hissettirdi bana.

Değerlerimizin ne olduğunu aslında kendimize sormakla başlamak istiyorum. Toplumca kendimiz de var olduğunu söylediğimiz değerlerin aslında lafta kalmaya başladığını da buraya not etmek istiyorum. Oysa dinimizin de, kültürümüzün de ta kendisiydi değerlerimiz. Bizler bu değerlerin yaşandığı bir millettik. Peki, ne oldu da çocuklarımıza bunları aktaramadık?

Sevgi, saygı, merhamet, hoşgörü, empati, demokrasi, yardımlaşma, sorumluluk, dürüstlük, özgüven ve daha bir çokları. Konuşurken hayat felsefemizin tam ortasında olan bu değerleri yaşarken neden yaşamamızın orta yerine koyamadığımızı da bilim insanlarını incelemesi gerekmiyor mu? Çocuklarımıza matematik, fen veya sosyal bilgiler öğretirken kendimize ait değerlerimizi neden kazandırmıyoruz? Dikkat ederseniz neden öğretmiyoruz, diye sormadım. Çünkü öğretilmekten ziyade kazandırılması gereken davranışlar bunlar.

Avrupalılar, değersizleşen yaşantılarını değerli hale getirmek için binlerce program uygulamakta hatta kültür aktarımlarını gerçekleştirmek için milyonlarca dolarlık bütçeli sinema filmleri çekiyorlar. Oysa bizlerin bunlardan ziyade özümüze dönmek gibi bir kazancımız var. Bu topraklarda yaşayan asil millete, tarih boyunca gıpta ile bakılmıştır. Kültürünü de bugünlerimize kadar taşımayı başarmıştır. Ancak dedelerimizin, baba ve annelerimizi yetiştirirken gösterdiği beceriyi, bizler kendi çocuklarımızı yetiştirirken başaramıyoruz. Oysaki onların birçoğu okumuşluk konusunda bizden birkaç fersah gerideydiler.

Bu kadar sözden sonra geçmişimize değişik bir bakış açısıyla bakmak gerekiyor. Ecdadımızın değerlerimizi nasıl öğrettiği konusunda derinlemesine çalışıp, kendi öz modelimizi ortaya koymamız gerekiyor. Tarihte yaşamış birkaç tanınmış karakteri ön plana çıkarmakla kalmamalı bu çalışma. Toplumca nakarata dönmüş fikirleri öğreti olarak sunduğumuzda başarılı olamadığımızı gördüğümüzü düşünüyorum. İnanmıyorsanız bir saat trafikte kalın. Koca koca insanların birbirlerine saygı göstermeden –kuralları bildikleri halde- hareket ettiklerine, güzel Türkçemizin içine gün görmemiş sözcükler eklediklerine, yayalara karşı duyarsızlıklarına, polis veya EDS’yi gördüklerinde iyi çocuklara büründüklerine şahit olabilirsiniz. Oysaki denetimsiz zamanda gösterdiğimiz davranışların karakterimizi yansıttığını bal gibi de biliyoruz.

Diyorum ki, artık yeni bir şeyler söylemek lazım. Söylemek de yetmez. Söylemeyi de bırakıp önce kendimizi düzeltmeli sonra da çocuklarımıza örnek olmalıyız. Eğer bunu da yapamıyorsak olduğumuz gibi görünmeye çalışmalıyız. Böylece kendimizi kandırmamış oluruz.

Erdoğan Ergin

Etiketler: » »
3352 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.