logo

İkinci Dünya Harbi Sonrası Dış Politikamız ve ABD ile İlişkiler

İkinci Dünya Harbi Sonrası Dış Politikamız ve ABD ile İlişkiler

İkinci Dünya Harbi Sonrası Dış Politikamız ve ABD ile İlişkiler

Türkiye’nin 2.Dünya Harbi sonrası başlayan ve yakın tarihe kadar devam eden dış politika ve stratejisi, tamamen ABD tarafından oluşturuldu.

Türkiye ve ABD arasında 1950’den önce 3 antlaşma, 1950’den sonra Menderes zamanında 31 antlaşma ve 1960 başlarında ise 22 antlaşma daha yapılmıştır. Toplam 56 ayrı antlaşma ile tamamen ABD’nin bir uydusu haline gelmiştik. 1969 yılında kısmen bu anatlaşma yerini alan ve kısmen de bu antlaşma günün koşullarına uygun hale getiren bir Şemsiye Antlaşması imzalandı.

1954 yılında imzalanan “Askeri Kolaylıklar Antlaşması” Amerikalılara askeri tesis ve üs kurma hakkı veriyordu. Tesislerin inşası masrafı ve bakımı Türk ordusu tarafından karşılanıyordu. Buralar Türk toprağı sayılıyor ancak üsler ABD’liler tarafından yönetilip işletiliyordu. Üslerdeki personel ayrıcalıklı idi. Türk yasaları geçerli değildi. Ayrıca istedikleri bütün ürünleri gümrüksüz ithal edebiliyor ve satışını yapabiliyorlardı. Kendi posta servisleri var idi. Ayrıca ülkede üretilen afyon üretimine de karışıyorlardı. 1972’de Başbakan Nihat Erim, kendi hükümetine dayatmış ve yasaklatmıştır. Bu yasak 1974’te iktidar olan Başbakan Bülent Ecevit tarafından kaldırıldı. Yine aynı yıl Kıbrıs Çıkarması ile ABD kavgası büyük çapta başlamıştır.

Türkiye’deki ilk büyük itiraz; Yön Dergisi ve İşçi Partisi ile bağlantılı solcu aydınların ABD ve NATO’ya itirazları ile toplum tarafından görülür. 1960 ve 1970’li yıllarda bir grup solcu fraksiyonları bağımsız Türkiye sloganı ile ilk kitle itirazını gerçekleştirmiştir. Bu gruplardaki insanların tamamı milliyetçi idi. Bence bu çok anlamlıdır. İlk itiraz sağ kesimden değil sol kesimden gelmiştir. Bugün yeniden bu iki aydın ve sorumluluk alabilecek kesimler bir araya gelmelidir. Ortak aidiyet VATAN ise ki öyle, diğer detaylar sadece konuşularak aşılmalıdır. Bu birliktelik, çok ama çok güçlü olur. Okuyan, üreten, sorumluluk alabilen, düşünen, dünya ile barışık ve akıllı kitle bunlardır. Bizi yıllar sonra bu cendereden çıkaracak formül de budur.

Kıbrıs konusunu biraz açmak istiyorum. 1964 Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ve hükümeti Türk azınlığın (bu onların yorumu) özerkliğini sınırlamak amacıyla adanın anayasasını değiştirmek için girişimlerde bulunmuştu. Adadaki Türkler baskı altında idi ve bazı Türk köyleri kuşatılmıştı. İnönü Hükümeti, Türk uçaklarını ada üstünde uçurarak Makarios’a baskı yaptı. Sanırım o dönem donanmamız yeterli değildi ki İnönü bu yolu izlemişti.

O günlerde enteresan bir gelişme oldu. ABD Başkanı Johnson, İnönü’ye bir mektup yazdı. İçeriği aynen şöyledir: Eğer adaya Türk askeri çıkar ise bu çıkartmada yalnızsınız. Çünkü Rumlara Ruslar sahip çıkabilir. Bu bizi zora sokacağından biz yani ABD ve NATO bu konuya dâhil olamayız. Ayrıca size gönderilen ABD silah ve mühimmatını da kullanamazsınız. Nitekim 1974 Ada Çıkartması ve sonrası ABD ve batı bize yıllarca sürecek ambargo uygulamışlardır.

ABD bize karşı hiç bir zaman dürüst ve müttefik olmamıştır. Bugünde YPG ve bölücü Kürtlere desteği bunun en güzel ifadesidir. Nereden baktığımızın hiç önemi yok. Bizi ve yurdumuzu çevirme harekâtı yapmaktalar. Bunun aksi mümkün değil. Rusya ile siyasetimiz denge içinse sorun yok. Eğer müttefiklik yolu ise çok daha büyük bir sorun bizi beklemektedir.

Uzatmaya gerek yok. Bütün egemen güçler Anadolu’da TÜRK istemiyorlar. Peki, biz bu hale nasıl geldik?

Biz bize ait olan Hanefi-Matüridi din anlayışını, yaşam biçimini Hoca Ahmet Yesevi ile başlayan Şahı Nakşibendi, Hacı Bayramı Veli, Yunus Emre gibi tasavvuf ehlinin yolunu (Türk’e ait olan ne varsa) terk ettik. Bize zorla dayatılan Selefi, Vahhabi yani Arap İslam’ı olan kültürü, önce saray ve efradı sonra aydın ve ulema daha sonra Şeyhülislam eli ile topluma bu öğreti din diye dayatıldı. Emevi İslam’ı olan siyasal İslam, bizde hayat buldu ve bu hale geldik. Son 350 yılda bu gidişe itiraz başta Atatürk olmak üzere arkadaşlarından gelmiştir. Bu sayede her şeye rağmen yeni devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk.

Siyasal İslam diye bize dayatılan İngilizlerin ve emperyal devletlerin istediğidir.

Bugünde yegâne çare; inanç biçimimize, tekrar MATURİDİLİK anlayışına dönmekle mümkündür.

Allah’ın izni ile yeniden medeniyetimizi ve bu kodlar üzere inşa edeceğiz.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Necati Yüzüak

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1363 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.