logo

Karanlık Bildiri ve İhanetin Anatomisi

Karanlık Bildiri ve İhanetin Anatomisi

Karanlık Bildiri ve İhanetin Anatomisi

Karanlık Bildiri ve İhanetin Anatomisi

Aydınlığa makas atmaktır ihanet. Aydınlığı parçalayarak arkasındaki karanlığa kapı aralama gayretidir. Zihinleri alabora ederek fikirleri içinden çıkılmaz bir hale sokmaktır. Kalpleri ifsat ile duygu dümenini kontrolsüz bırakmaktır ihanette amaç. 

Kalem kılıç gibidir hainin elinde. Kâğıt fosseptik çukurunda yüzen bir peçete gibidir. En nezih ortamda kusmayı bilir bu mide. Zamanı kokutmak onun işidir. Doğruya kulp takmak onun işidir. Çamurludur hep eli, bilir ki ne kadar çamur fırlatırsa o kadar leke bırakabilir masumiyetin üstünde.

Hainin kazması toprağa çiçek ekmek için değil tuzak kurmak için vurur. O’nun ayak bastığı topraklar çoraklaşır. Nefesi havaya zehir olarak karışır. Fitne kol gezer onun yaşadığı yerlerde. Masum insanların gözleri hep arkadadır. Güven anlamını yitirmiştir. Onlar ihaneti her daim taze yenen bir yemek olarak görürler. İhanetle kafa çekerler mezeleri insanların hayatlarıdır.

Birkaç örnekle haini görelim ve ihanetin lanetli olgusunu pekiştirelim:

  1. Hazreti İsa’ya ihanet eden havarisi Judas var mesela; bir peygamberi birkaç gümüşe satarak çarmıha gönderdi. Neyse ki onun koruyucusu Allah vardı da onu yüce kata çıkardı.
  2. Sezar’ın en yakınında bulunan Brütüs mesela; İmparator Sezar’ın evlatlığıdır ve imparatoru öldürmeyi planlayan senato üyeleri ile birlik olup ona bıçak sallamıştır. Onca bıçak darbesi bir yana içlerinde Brütüs’ü gören Sezar tarihe geçen o cümleyi söyler: Sende mi Brütüs? Asıl tarihe geçense Brütüs’tür hem de bir hain olarak. Hem de hain kelimesi yerine ismi kullanılacak kadar.
  3. “Hain Ahmet Paşa mesela; Türk donanmasını olduğu gibi Mısır’a teslim eden bu Osmanlı Paşası, Mehmet Ali Paşa’ya sığındı. Bir ev verildi kendisine bir sürü de cariye. Sonunda cariyeleri tarafından öldürüldü. Tarih onu adının başına unvan olarak hain lakabını yapıştırarak cezalandırdı.
  4. Osmanlı’yı arkadan vuran Şerif Hüseyin mesela; şeytanın uşağı İngiliz’in oyununa gelerek üç günlük çıkarı için koca Osmanlı’ya ihanet etmiştir. İhanetinin bedelini Kıbrıs’ta böğüre böğüre sancılar içinde ölerek vermiştir. Tabi ki itirafı da tarihin hainler sayfasına pişmanlığın en üstünü olarak geçmiştir. “Benim bugün içinde bulunduğum durumun nedeni Osmanlı’ya ettiğim ihanettir, çok pişmanım” der Şerif. Ama onun yüzünden binlerce masum kanı dökülmüştür.

Bunlar ilk çırpıda aklıma gelenler. Daha niceleri var. İşte hainlerin durumu bu.

Hainin kalbi ikiyüzlüdür. Bir yüzü ihanet ettiğine şirin görünmek için diğer yüzü yaptığı işin doğru olduğu konusunda kendini ikna etmek için. Her ne olursa olsun bütün hainlerin sonu kötü bitmiştir.

Atilla İlhan derdi ki; Türkiye’nin %10 hain potansiyeli var. Bunu laf olsun diye söylemedi. İşgal yıllarındaki tecrübe bunun açık deliliydi. İşte bir kez daha yanılmadığı görülüyor. Ülkemiz ihanet çemberi içinde. Bölücü terörü kastetmiyorum. Onlar zaten bölücü. Asıl kastettiğim bu ülkeyi seviyormuş havası yaratarak ihanet zehrini yavaş yavaş damlatanlar. Hain bu işi açıkça yapana denmez. Onlara terörist denir, düşman denir, katil denir, isyancı denir. Hainse bu işi sinsice yapana denir. İşte şu karanlığın bekçisi aydın müsveddelerinin bildirgesi onların açık zehridir.  Onlar yıllarca demokrat kisvesi altında, çağdaşlık masalları ile bu milletenmiş gibi görünüp ihaneti sürekli yüreklerinde demlediler ve işte şimdi döktüler onu ortalığa. 

Uzun zamandan beri ülkemizin içinde bulunduğu durumla ilgili “Çember daralıyor diye yazıp dururdum.” Bunun anlamı nedir hocam diyenlere de vakti gelince açıklarım demiştim. Bu sözü özellikle de çözüm sürecinin devam ettiği zamanlarda ve herkesin birbirine zeytin dalı uzattığı zamanlarda söylüyordum. Ben PKK kanadı adına hareket edenlerin samimiyetine asla güvenmedim. Bizim adımıza hareket edenleri de gaflete düşmemeleri konusunda uyarmaya çalışıyordum. Çok başarılı olamadığım ortaya çıktı maalesef. İşte çember darala darala boğazı sıkar hale geldi. Bundan sonra da bizi nefessiz bırakacak.

Bu cendereden kurtulup kurtulamayacağımız bizim azim ve kararlılığımıza bağlıdır ki ben bugün o iradeyi görüyorum. Fakat bu kez çembere başkaları da asılacak ve güçleri yettiğinde asılacaktır. Özellikle batılı devletler, Anadolu’daki Türk varlığına son vermek için bu halimizi fırsat bilecektir. Ne yazık ki olaylar oraya doğru sürüklüyor bizi. Evet, durum çok iç açıcı görünmüyor fakat her şeye rağmen mücadeleden asla geri adım atılmamalı. Bu ülke inşallah düzlüğe çıkacaktır.

Son ocakta, son duman tütmeye devam ettiği müddetçe buna imanım bitmeyecektir.

İlhan Kurt

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1606 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.