logo

Lisanın Resmi Dil Örüntüsüne İndirgenmesi

Lisanın Resmi Dil Örüntüsüne İndirgenmesi

Lisanın Resmi Dil Örüntüsüne İndirgenmesi

Dilin kulanım alanlarının zenginliği tarihi seyri açısından birey ve kitlenin, zekâ ve hayal gücünün zenginliğiyle doğru orantılıdır. Bu vesileyle söylemek gerekirse dil gayrı resmi en yetkin organizasyon aracıdır. Dolayısıyla kendisinde barındırdığı tabiilik asla ve kat’a gelişme sürecine fiili/resmi müdahaleyi kaldıramaz. Kendisine yapılan yapay müdahale veya nakıs yamalar sadece dilin tarihi seyrine müdahale etmek demek değildir; zihnin eşya ile olan hakiki bağlamına müdahale, kavramın derinliğini kopartmaya yol açıyor olmasının idrakinden uzak kalarak yapılan müdahalenin mümkün olamayacak bir yaratım sahası açmaya benzer. Eşyanın nitelik ve yarar algısını yapay lisani müdahale yoluyla “nötralize etmek zorunda kalmanın” önceden tespit edilmeyen sonuçlarıyla yüzleşmeyi sonraki nesillere bırakmaya yol açması, lisan alanında zihni daralma ile ilgili yansımaların erken dönemde onarılmasını da zorlaştırmaktadır.

İnsanı 20.yüzyıl anlayışına mahkum kılmaya çalışan modernist algının tahakküm edası sadece lisan ile ilgili bölgesel farklılıklara sahip zihni kodlama biçimlerinin resetlenerek insanı baştan yaratma sevdası eğer bir tanrılık iddiasını da gizliden gizliye içinde barındırıyorsa o zaman modern zihnin eşyayı dizayn etmenin çok ötesine geçen bilindik ilişkisel rabıta serüveninin imha edileceği bir pervasızlıkla eşyayı adeta planc (tP) zamanına geri gönderip sıfırdan 4 temel kuvvete talimat vererek tekrar yeni bağlarla açığa çıkacak olan yeni eşyalar icat edip yeni tanımlar geliştirme pervasızlığına da yol açması gerekecektir. Tabii olarak modern algı, yol açtığı ancak gerçekleştiremeyeceği bazı iddialarını gizlemek için gerçekleştirebileceği bazı iddialarını alternatifsizmiş gibi göstermek zorunda.

Bu algının garabetinin farklı yönlerini bir anekdotla aşikâr hale getirmeye çalışayım: Vakti zamanında ismi “Malik” olan bir dostumun dilde katı sadeleşmeyi savunurken savurduğu “Birçok kelimenin sözlük dağarcığımızdan çıkarılması gerekir” tezine karşılık verdiğim “Değişikliğe kendi isminden başlamalı ve eşya ile olan ilişkini sıfırlayarak yeniden başlatmalısın” cevabıyla kitle olarak ne ile karşı karşıya kaldığımızı göstermeye çalıştım.

Eşyayı niteleme kabiliyetimiz hem eşya ile ilişkimizi tayin eden kökensel hazır bulunuşluluk olarak hem de doğuştan verilmiş olan kavramsal düşünme becerisinin hayatın olağan akışı açısından zenginleşmesi, aynı zamanda dilin hayal gücünün tetiklemesiyle evrimsel gelişim basamaklarına bağlı olarak sürekli birikimleşerek sahip olunan/kılınan/arttırılan tasavvur gücüyle doğru orantılıdır. Dolayısıyla eklektik bir eklemlenme ile zenginleşme imkânına kavuşmasına rağmen “Dil Devrimi” ve “Dilde Devrim” gibi soyutlama tatbikatları insani birikim/gelişim alanlarına karşı yapılan, asla pratik fayda getirmeyen, dilin bekraundunu da kötürümleştiren hem vicdani hem de bilimsel olmayan bir tavır alış biçimidir.

Tarihin doğal akışı ile derinleşmiş kavramsal çerçevenin hayal gücü ile doğru orantılı oluşan zengin ilişki aktları -dışlanmadan- gündelik hayat ve formasyon alanının daha da zenginleşmesi gerektiği halde bu zihni çerçevenin ayarı ile oynanıp resetlenen ve despotik pozitivist eda ile fakirliğe mahkum edilen “zengin hayal gücüne” karşı yapılan taarruz atışına dönüşerek insanımız zihni kısırlığa mahkum edilme riskiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

Sonuç itibariyle yeni bir başlangıç yapabilme imkânı ve iddiasına rağmen kendi kavramsal derinliğimizden uzaklaştıkça ne felsefe ne de bilim yapabildik. Duygu ve düşünce dünyamızı harekete geçiren ve eşya ile ilişkimizi sağlayan zengin kavramsal bekraundun kendisine tu-kaka diyerek muasır medeniyet seviyesine erişme startını eklektik olamayan -hem doğunun kalbini hem de batının rasyonalitesini birlikte mezcedeceğimiz yerde-  doğunun kalbini/kalbimizi imha ederek batının yapay türedi çağına “dilsiz”, “köksüz” ve “derinliksiz” bir çölleşme üzerinden sürüklendik. Kabiliyet körelmesini, çağın en etkili aktörü olma iddiasının hevesiyle göremez hale geldik. Neticede dilde mutantlaşmanın ceremesini hem derinlikli felsefe yapma imkânımızı sınırlandırarak çektik hem de kendimize yabancılaştık.

Not: Kitlesel bazda kavramsal kısırlığın manyetik alanına uzun bir süre maruz kalan bir milletin evladı olarak meramımı ancak bu kısır kelimelerle anlatabildim, affola…

Yakup Bayakır

Etiketler: » » » » » » » » » »
1666 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.