logo

Mühr-i Hümayun

Mühr-i Hümayun

Mühr-i Hümayun

Mühr-i Hümayun

Tarihte evkaf mensuplarının ve resmi şahısların imza yerine kullandıkları ve basıldığı vakit düz çıkması için ters ibare isim, unvan ve tarih kazınmış küçük objeye mühür denir.

Mühürler kurşun, altın, pirinç, bakır, gümüş, akik, inci, yeşim, firuze, zümrüt, yakut v.b sert kıymetli veya yarı kıymetli taşlara hakkedilerek hazırlanırdı. Hakkedilerek yani kazınarak süreçten geçinerek bilahare üstüne çok güzel istifli, dini, tasavvufi v.b ibareler yanında tezyinatla birlikte mühürcülüğümüzün sanat dalı olarak var olmasını sağlamıştır.

Osmanlı Mühürleri

Osmanlı Padişahlarının, vekili sıfatıyla sadrazamına verdiği Mühr-i Hümayun üstünde kendi tuğrası kazılıdır. Bir diğer mühürde yüzük şeklinde idi ve Sultan parmağında taşırdı. Hattaki Sultan Birinci Mahmud’un mühürcülük sanatıyla ilgilendiği aynı zamanda sattırarak gelirini bağışladığı da bilinmektedir.

Sahaflar Çarşısı’nın günümüzde bulunduğu yer, Kapalıçarşı ile Bayezid Camii arasında uzanan ve eski devirlerde “Hakkâklar” yani “Mühürcüler” Çarşısı olarak bilinen mevkiiydi. Buraya zaman içinde bazı sahaflar da yerleşmeye başlamışsa da, ağırlık uzun süre hakkâklarda oldu. 1894 İstanbul depremi ise çarşıdaki durumu ve dengeleri değiştirdi. Kapalıçarşı’nın da depremde zarar görmesi üzerine esnaf, şehrin çeşitli bölgelerine dağıtıldı. Sahafların da büyük bir kısmı Hakkâklar Çarşısı’na yerleştirildi. II. Meşrutiyet döneminden itibaren çarşıdaki hakkâklar, Kapalıçarşı’nın yolunu tutarken, onların boşalttığı alandaki sahaf sayısı her geçen gün arttı ve sonuçta çarşı, Sahaflar Çarşısı olarak anılır oldu. Meşhur Hakkâklar; Bali, Haşim, Zihni, Rasim, Seza, Ali, Aşki, Gazi, Kami, Lütfi, Mecdi, Misli, Nami, Nadir, Vefa, Yümni Baba ve Zati’dir.

Mühür

Mühürlerin ayrıcalıklı faydası da, metinde yer alan tarihi vak’a ve şahsiyetlen, mühür basılan ve içerisinde tarihi belirtmeyen resmi, şahsi evrakların tarihlenmesinde de aydınlatıcı olmalarıdır.

Farklılığıyla öne çıkan mühürlerden, Sultan III. Selim’in 1789 tarihli mührüdür ki “Arma-i Osmanî” nin birçok sembolü üzerinde yer almaktadır. Mührün üzerindeki armada dairesel kalkan figürü ve ortasında Sultanın tuğrası mevcuttur.

Elbette ki Heksagram, altı köşeli yıldız, Mühr-ü Süleyman, Davud Yıldızı olarak anılan meşhur objeden bahsetmemekte olmaz. Ateş, su, hava, toprak dört temel unsur, iç içe girmiş iki eşkenar üçgenden meydana gelen yıldız şeklini almış olmakla birlikte yatay ve dikey hareket eden iki üçgenden dikey hareket gösteren üçgen erkekliği, yatay hareket gösteren üçgense dişiliği temsil ederek bunun bileşimi insanlığı sembolize eder.

Osmanlı Devlet-i Aliyye de benimsenen Mühürcülük Sanatı 18. yüzyıl ortalarında duraklamasına rağmen 19. yüzyılda yeniden canlandırılarak Cumhuriyet tarihimizde de kullanıma sunulmuştur. Günümüzde bir karışıklığa sebep vermemek için ayrı defterlere basılarak “Mühür Tatbik Defterleri” halinde daima göz önünde bulundurulur.

Volkan Yaşar Berber

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2071 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.