logo

Nerde O Eski Ramazanlar

Nerde O Eski Ramazanlar

Nerde O Eski Ramazanlar

nerde o eski ramazanlar

Kur’an’sız bir Müslüman, Kur’an’sız bir hayat olmayacağı gibi, Kur’an’sız bir Ramazan da olmaz. Hani eskiden mukabele adını verdiğimiz o sünnet ibadet, sadece yaşlıların ve ev hanımlarının iştigali değilmiş. Hele itikaf denen o güzelim arınmayı bile unuttuk.

Eskiden Ramazanlara hazırlık yapılırdı. Şimdi birden geliveriyor. Recep ve Şaban aylarında uzun oruçlarla başlardı hazırlıklar. Şimdilerde nerde…

Sahurlar bir âlemdi. “Sahurda bereket vardır” hadisi şerifi gereğince mutlaka sahura kalkılırdı. Şimdiki gibi gece yarısına  kadar televizyon izleyip, sonra da “uyanamayız” diyerek yiyip yatmak yoktu.

Ramazan denince ilk akla gelen iftardır. Hele şimdiki iftar davetleri yok mu? Fakirlerin zengin sofrasında iftar ettirildiği yan yana oturabildikleri bir davet gördünüz mü şimdi? Bilmem kaç yıldızlı otellerin şatafatlı salonlarında iftarlar oluyor. Komşunun açlığı veya açığı ilgilendiriyor mu bizi? İlgilendirmeli! Açı doyurmalı, açığı örtmeliyiz.

Eskiden babalar çocukların ellerinden tutar teravihe götürürmüş. Şimdi herkes kendi dünyasını yaşıyor. Camiye kendi başına gelen az sayıdaki çocuk da gürültü yaptıkları için cemaat tarafından kovulur oldu. Bir sahabe duyarlılığı ile çocukları safların arasına dağıtıp okşasaydık başlarını hiçbir şey olmazdı. Çocukları da camiden soğutmazdık.

Ramazan ayı ibadet ayı olunca, eğlence diye bir alışkanlık da yokmuş. Eğlenmeyi, aile, eş dost arasındaki sevgiyi bayrama saklarlarmış. Şimdilerde bir ramazan etkinlikleri çıktı. Tam da teravih saatlerinde şarkı türkü eşliğinde, “vur patlasın çal oynasın” havası. Aman ha bundan uzak durun. Eskiden Ramazan etkinlikleri nasıl oluyorsa o şekilde hareket edelim. Ramazanı ibadetle sohbetle kuranla geçirelim.

Keşke eskisi gibi masum olsak, keşke eskisi gibi huzur duysak, keşke eski günlerdeki gibi o manevi havayı daha yoğun hissetsek. Oysa değişmeli değil miydik? Yani bir günü diğerine eşit olan ziyanda değil miydi? Neden sürekli nerde o eski Ramazanlar diyoruz. Önceki halimizden daha kötü durumda olduğumuz için mi?

Neden daha kötüyüz? Zaman kötü… Zaman kötüyse benim kötülüğümden olabilir, benim gayretsizliğimden, ilim sevgimdeki eksilmeden, imanımdaki zayıflıktan. Yani zamana laf söylersem ucu bana da dokunur.

Ramazan Ayı Rabbimin bizlere hediyedir. Oruç her zaman oruç olmalı. Teravih her zaman teravih… Aldığımız lezzetlere her sene yeni bir tat daha eklemeliyiz. Çünkü sonu olmayan Rabbimin hediyesi olan Ramazan Ayının kıymetini bilelim. Mükafatını Allah’a bırakalım…

Kalplerimizi günah kirlerinden temizleyip, cilalamak ve ebediyete hazırlanmak için bulunmaz bir fırsat olan bu ayda, Yüce Rabbimiz bu fırsatları değerlendirip Ramazanı Şerifin feyzine, bereketine cümlemizi nail eylesin. Bu mübarek ayın gecesini ve gündüzünü en güzel şekilde ihya etmeye cümlemizi muvaffak eylesin. Tutacağımız oruçları, kılacağımız teravihleri, okuyacağımız mukabeleleri kabul buyursun. Rabbim bizleri, bu ayın evvelindeki rahmetten ve ortasındaki mağfiretten istifade edip, sonunda da Cehennemden kurtulanlardan eylesin.

Bu vesileyle Hasbahçe Gazetesi ailesi olarak, tüm İslam âleminin ve okurlarımızın Ramazan-ı Şerifini tebrik eder hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz. 

Ayetullah Coşkun

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » »
2588 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.