logo

O KAFA

O KAFA

O KAFA

o-kafa

Ülkesini tanımayan, kendi insanını, kültürünü, geleneklerini bilmeyen, kendi tarihine, toplumuna, medeniyetine Batı’dan devşirdiği “yabancı” gözlerle bakan bir aydın tipi var! Dahası öz ülkesinin tarihine, geleneklerine, kendi insanının dinine ve örfüne karşı nedensiz bir kin ve düşmanlıkla doludur! Öyle ki bazen gem tutmayan gönüllü bir saldırganlığa dönüşür bu durum. Onun ağzından ülkesi için çıkan sözleri kindar bir Batılıdan bile duyamazsınız. 

Üstelik ülkesinin haline ve istikbaline de Batı’dan devşirme “oryantalist şablonlarla” ve “think-thank”çı sentezlerle bakmaktan hicap duymayan bir zihniyettir bu! Tam yüz yıldır bu toprakları gönüllü “devşirmeliği” ile Batıya peşkeş çekmekte! Bugüne kadar ülkesinin hayrına ağzından bir tek cümle çıkmamış, lehinde bir tek eylemde bulunmamıştır! Böyle bir aydın tipini ifade edebilecek kelimeyi lugatlarda bulmak zor! Bu sebepten bu aydın profiline “o kafa” diyeceğiz. “O kafa” çelişkilerle doludur, yabancıdır, müstağribdir/devşirilmiştir, bir aidiyeti yoktur, en önemlisi de bir ucubedir! Gönüllü kölesi olduğu Batılılılar nezdinde bir öneminin olmadığını bilir. Batının menfaatleri uğruna kendi ülkesi, toplumu, inançları, tarihi, kültür ve medeniyeti aleyhine konuştuğunda ancak bir değer ifade ettiğini bildiğinden zaman zaman bu görevini ifa edecek atraksiyonlarda bulunur! Haliyle travmatik ve hasta bir kişiliğe sahiptir. O kafa, içerde yahut dışarda ya özenle devşirilmiştir ya da özel olarak yetiştirilmiştir! Her iki halde de seçtiği yolda ve yaptığı işte gönüllüdür; kendisinden isteneni kutsal bir görev telakkisiyle özenle ve öğretildiği şekilde yapacak kadar eğitimlidir!

Bu anlamda kişiliksiz, omurgasız ve bir “müstağrib/devşirme” olarak son derece tehlikelidir. 

O kafadan ülkesi ve toplumu hayrına asla doğru bir tespit çıkmaz, asla çözüm üretemez! Ürettiği kendi aşağılık kompleksleri ve travmalarıyla hezeyandan ibarettir. O bir müstağrib olarak ancak Batının ve Batıcıların elinde kendi ülkesi ve halkı aleyhine bir silah olabilir!

Bir devşirme olarak kendisini, ülkesini ve halkını Batıya peşkeş çekmekle yükümlü sayar, hatta bunu bir gurur vesilesi olarak görür. Batılı odaklardan koparacağı bir teşekküre, bir nişana karşı köpek sadakatiyle karşılık verecek kadar alçalmayı kabullenir.

İşte böyle bir “devşirme aydının” 15 Temmuz Darbe girişimi karşısında tespit ve çözümlemeleri! Bitirince kendinize; “iyi de bu tespitler ne kadar ülkemizin menfaatinedir ve burada ülkemizin faydasına hangi çözüm önerilmiş?” sorularını sorun…

Siyasal İslam ve “Milli Demokrasi” kavramlarını çalışan Prof. Dr. Menderes Çınar, 15 Temmuzda yaşananları demokrasi değil, popülizm olarak yorumlayarak; “Erdoğan, 14 yıllık süreçte demokrasiyi güçlendirmekle iktidarını güçlendirmeyi karıştırdı. Demokrasi kurumsallaşmayınca, hem kırılganlık artıyor hem de başvurabileceğiniz kurum sayısı azalıyor. Kurumlar zayıflayınca, kontrolsüzleşince, kitleden başka desteğin kalmaz. Popülist liderlerin özelliği de budur ve kurumsallaşmayla ilgili sorunları vardır. Çünkü kurumsallaşma demek, bazen o popülist liderin iktidarının da sınırlanması anlamına geliyor.”

Mitinglerde öne çıkan iki kavram “demokrasi” ve “birlik” vurgusunu da Prof. Çınar, sorunlu buluyor ve müthiş ferasetiyle “Batı demokrasisi açısından yaşananların karşılığı yok. Burada gördüğümüz kitle, seferber edilmiş bir kitle, yani kendiliğinden hareket etme durumu yok. Liderin arkasında özneleşme çabası var. Kısmen özneleşti de; tankların önüne yatmak, silahın karşısına durmak bunlar çok ciddi şeyler.

Birlik vurgusu sorunlu. Gerçekler bu kadar mı ters yüz edilir, bu kadar mı manipüle edilir? Bir aydın ülkesine, halkına ve olan bitene karşı bu kadar mı yabancı olur? 

İşte sizlere, literatürde maalesef dört başı mamur bir tanımı olmayan bir aydın profili; O KAFA!

Necdet Meşe

Etiketler: »
1704 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.