logo

Sedefkâr Hilmi Emekli: Sanat Milli bir Sorumluluktur

Sedefkâr Hilmi Emekli: Sanat Milli bir Sorumluluktur

Sedefkâr Hilmi Emekli: Sanat Milli bir Sorumluluktur

sedefkar hilmi emekli

Hilmi bey okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

23 Nisan 1966 Sinop Boyabat doğumluyum.İlk orta ve lise öğrenimimi İstanbul da okudum. Kağıthane İmam-Hatip Lisesi mezunuyum. İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra Kağıthane Müftülüğüne bağlı Sular İdaresi Camiinde göreve başladım. Orada 7 sene görev yaptıktan sonra Hacı Hatice Dursun Camiinde görevim devam etti. Daha sonra Beyoğlu Müftülüğüne bağlı Büyük Piyale Paşa Camiinde görevi sonlandırdık. Bu görevlerimiz esnasında birçok sanat dalıyla ilgilenme fırsatı buldum. Bunlardan bir tanesi hat sanatı. Mahmut Öncü hocamızdan hat dersleri aldım. 28 Sene hat çalıştım. Bu esnada tabi İslam sanatlarına olan düşkünlüğümüz vardı. Tabi çocukluğumuzda camilerdeki ahşabın tezhibin güzelliğini görmemiz bunda etkili oldu. Tabi boş durmadık hem hat sanatı hem tezhib ve ebru sanatlarıyla ilgilenmek gibi çok özel imkanlar nasip oldu. Benim daha çok profesyonel olarak uğraştığım sanat dalı ise 27 sene önce tanışmış olduğum Osmanlı Sedef Sanatı. Bu gerçekten çok özel bir sanat. Daha çok 16. Yüzyıldan itibaren saray mimarlarının ahşap süslemede kullanmış oldukları bir sanat dalıdır. Biz 27 sene önce son derece zor şartlarda imal edilen, kimse tarafından malzemenin temin edilemediği Osmanlı Sedef Sanatı ile tanışmış olduk şuanda da ciddi anlamda üretimin yapıldığı bir firmaya sahip olduk. Bu firma sayesinde de birçok tarihi eserimiz yok olmaktan kurtuldu ve şuanda da yeni eserler üretmeninde keyfini hazzını yaşıyoruz.

hilmi emekli sedefkar

Sedef ustası olmanızın yanında imam-hatiplik, okçuluk, karate ve dalgıçlık gibi alanlarla da ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu çok yönlülüğünüzün işinize etkisi nelerdir?

Yüce Yaratıcı bizlere hayatı lutfetmiş. Zaman dilimlerini çok iyi bir şekilde değerlendirme imkanını bizlere vermiş, zamanı iyi değerlendirin demiş. Bu noktada insanın ruhuna güzellik katan, sosyal çevresini genişleten, insanlarla iletişimini artıran en önemli şeyler bu sanat dalları, spor dalları olduğunu keşfettik. Dolayısıyla İmam-Hatip lisesinin bana vermiş olduğu en önemli güzelliklerden birisi de bu. Yani hayata daha olumlu daha pozitif pencereden bakabilme yaşam kalitesini yükseltebilmektir. Bu doğrultuda lise çağlarında sanat ve sporla ilgilendik. Görevimiz esnasındada bunu taçlandırma noktasında büyük mesafeler kat ettik. Bir dini liderin yani hoca efendinin toplumun önünde olan bir insanın gerçekten toplumun önünde olması lazım. Yani gerçek anlamda sadece mihrapta değil onu örnek alacağı tavrı sergilemesi lazımdı. Bizde gücümüzün yettiği kadar spor dallarıyla uzak doğu sporuyla (karate, kungfu) ilgilendik salon açtık öğrenciler yetiştirdik ve sanatla ilgilendik. Bunlar tabi insanları birbirine bağlayan kişinin özgüvenin artmasını sağlayan hususlar. Bunları bir nimet olarak algılayıp yaşamaya çalıştık. En azından çoluğumuza çocuğumuza ve çevremize bırakabileceğimiz güzellikleri yaşama fırsatımız oldu.

imam hilmi emekli

“Kağıthane İmam-Hatip Lisesinin bana vermiş olduğu en önemli güzelliklerden birisi de hayata daha olumlu daha pozitif pencereden bakabilme, yaşam kalitesini yükseltebilmektir. Bu doğrultuda lise çağlarında sanat ve sporla ilgilendim. Ve görevimiz esnasında da bunu taçlandırma noktasında büyük mesafeler kat ettim.”

Özellikle sedef sanatını seçmenizin sizde özel bir anlamı var mı? İlginiz neden sedef sanatı oldu?

Bu çok güzel bir soru benim açımdan çünkü hayatımın dönüm noktalarından biri. İmam-hatip olarak görev yapmakta iken senelik iznimde memlekete gittiğimde bir gün sabah namazını kıldım ve kuşluk namazına kadar meal okumak istedim. Okurken Hz Davut, (a.s)’ı anlatan bir ayet ve “Peygamber Davut el emeği ile rızkını kazanırdı” hadisi şerifi karşıma çıktı. Ve altında da “rızıkların en hayırlısı el emeği ile kazanılandır” hadisi şerifini görünce yüreğimde bir ışık bir talep  doğdu. Elimi açtım ve “Yüce Rabbim Peygamberin Davut gibi elimin emeği ile rızkımı kazanacak bir iş nasip et” diye dua ettim. Ve aradan bir sene geçti sedefkar olduğunu öğrendiğim
askerden yeni gelmiş Enes Türk ile tanıştık. Hat yazısı yazdım kendisine. Bir tilavet rahlesi yapacaktı yazıyı
yazdım para teklif etti. Kabul etmedim bu işi bana öğretir misin dedim. Oda tamam dedi. Sağolsun çok değerli bir sanatkar. Elime bir kıl testere verdi. O kıl testere ile bu sanata başladım. Rabbimin duamı kabul ettiğini, Osmanlı
döneminde çok büyük bir yeri olan bu İslam sanatının ihya fırsatını bize lutfettiğini anladım. Ciddi bir misyonla çok büyük sıkıntılarla başladık. Malzeme, müşteri, piyasa ve personel bulamadığımız zamanlar oldu. Rabbim lütfeyledi ve bu sıkıntıları aştık. Sabırla devam ederek Türk İslam Sanatının zirvesi olan Osmanlı Sedef Sanatı ile çok ciddi bir noktaya ulaşmış olduk.

sanatkar hilmi emekli

Sedef ustalığındaki kullandığınız teknikler nelerdir?

Her ülkenin her kültürün kendine göre çizigileri vardır. Bu çizgileri Mısır’da farklı görüyorsunuz, Suriye’de farklı görüyorsunuz, bizim Güneydoğuda Antep’te farklı görüyorsunuz, İstanbul’da farklı görüyorsunuz, dolayısıyla bizim sanat dalında çeşitli teknikler var. Tarz-ı İstanbul dediğiniz zaman İstanbul bu işin içine giriyor ve
İstanbul’un mimarları İstanbul’un çizgisi ve zerafetini görüyorsunuz. Antep işi dediğiniz zaman biraz daha
basit mimari bir geleneği olmayan bir çizgiyi görüyorsunuz. Sedef kalitesinin, işçilik kalitesinin daha zayıf olduğu bir durum görüyorsunuz. Tabi onlarda çok değerli ama İstanbul Saray İşçiliğine göre biraz daha basit durumda. Mısır işi daha farklı bir uygulama, geometrisi farklı, Sedefi kullanma teknikleri farklı. Suriye’de de aynen öyle ama bunların içerisinde en güzeli tabi hilafetin merkezi olan İstanbul’da 16. Yüzyıldan itibaren sarayın mimarlarının ahşabı süslemede kullanmış oldukları bu teknik, muazzam eserlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Sedef sanatının Türkiye’deki durumu ve geleceği nedir?

Türkiye’de bizimle birlikte Allah’ın izni ile belki iddialı bir cümle olabilir ama firmamızla bu sanatı Türkiye ve Dünya’da tanıtmaya başladık. Çok güzel eserler ortaya çıkınca insanların ilgisi artmaya başladı. Ama bu yeterli değil. Münferit olarak küçük atölyelerde bu sanat icra ediliyor. Ama bizim gibi onlarca işçi çalıştıran atölyeler çoğaldıkça bu sanat eserleri, Türk İslam Sanatı yeniden ihya olacaktır. Malesef şuanda istediğimiz noktada değil.

Son olarak sedef sanatı ile ilgilenen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Özellikle gençlere sedef sanatı ile ilgilenmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü yüce Yaratıcının doğada yaratmış olduğu güzelliklerden ortaya bir eser çıkarmanın inanılmaz mutluluğunu yaşıyorsunuz. Kendi kimliğimize, kendi değerlerimize sahip çıkabilme adına hangi sanat dalı olursa olsun mutlaka ve mutlaka ilgilenmeleri gerekmektedir. Bu milli bir sorumluluktur. Kendi değerlerine sahip çıkmayan kendi hattına, kendi tezhibine, kendi ebrusuna, kendi ahşap sanatı olan sedefe sahip çıkmayan neslin neye sahip çıkacağını varın siz düşünün. Bu nedenle bu topraklarda yaşayan gençlerin bu tür sanat dallarıyla ilgilenmesini tavsiye ediyorum. Özellikle sedef sanatı çok elit bir sanat çok değerli bir sanat. Kendilerinin bir şeyler üretebilme becerilerini geliştiren bir sanat.

Bu nedenle kendilerine tavsiye ediyorum ve atölye olarak biz becerikli istikrarlı gönül vermiş kardeşlerimizi de eğitip firmamızda istihdan etme konusunda her türlü yardıma açığız. Aslında bu bağlamda Kağıthane’de Sayın Başbakanımızın Süvari Karakolu diye ifade edilen mekanda Sedef Sanatları icrası eğitimi verilmesine yönelik talimatları inşallah Kağıthane Belediye Başkanımız Fazlı Kılıç bey tarafından gerçekleştirilir ve böyle güzel bir projeye imza atılır. Bu Sedef Sanatının Saraylar Mekanı olan Kağıthane’de icra edilmesi muhteşem bir güzelliği ortaya çıkaracaktır.

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
4368 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.