logo

Sene-i Devriye

Sene-i Devriye

Sene-i Devriye

17-25-aralik-darbe-girisimi

Geçen yıl bu zamanlar 17 Aralık operasyonu ile sarsılmıştı ülke. Tam bir yıl sonra yani sene-i devriyesinde tekrar operasyonlar. Ama bu sefer ki operasyonda emir komuta; demokratik yollarla iktidara gelmiş hükümeti, basın yayın organları kullanıp, hukuk dışı yolları meşru gösterme gayreti içerisinde olanlarda değil, bizzat demokratik hükümetin demokratik temsilcilerindeydi.

İran üzerine neredeyse tüm dünya ülkelerince uygulanan ambargoyu kırmayı başaran yol; İran’ın kendi ülkesinde üretip ya da işleyip satmaya çalıştığı malların yahut dışarıdan ihtiyacı olan fakat satın alamadığı, her hür araç gerecin Türkiye üzerinden sağlanmasıydı. Peki, bunun yararı ne olacaktı? Öncelikle en güçlü komşumuz olan İran ile aramızda güzel bir köprü kurulacak ve daha da ötesi bu köprüden belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar kazanç elde edecekti Türkiye. İran’dan dünya pazarına sürülecek her tür üründen ülkemiz para kazanacaktı ve kazandı da ta ki ihanet çeteleri bu gizli çalışmayı deşifre edene dek. Bir müddet İran altınları, Türkiye pazarı ile sürülmüştü tüm Avrupa’ya ve bundan da oldukça menfaat elde etmiştik.

Lakin “zaman ihanet zamanıydı” ve ciemaat bağlı bulunduğu Amerikan hükümetinden aldığı talimatları bir bir yerine getirmeliydi. Her ne kadar geçmişte İran’da üstün hizmetler gösteren ve İran hükümeti ile bağlantıları sağlayan Hakan Fidan’ı MİT müsteşarlığından indirmeye güçleri yetmemiş, defalarca bir yolunu aramalarına rağmen Fidan’ı görevinden etmeyi başaramamışsalar da bu defa gerekli tüm kozlarını oynayıp İran ile bu ticari ilişkiyi bozmaları gerekiyordu. Her yolu derken; gerekirse hükümet devrilecek, darbe yapılacak ama bu ticari kapı mutlak olarak kapatılacaktı.

Hazır söz açılmışken MİT müsteşarı Sayın Hakan Fidan’dan biraz bahsedelim. Gülen Cemaati neden sevmez acaba Fidan’ı? Özellikle son dönem yaşayıp gördüklerimize, Gülen’in ABD’de sürdürmüş olduğu yaşamı ve orda ki rahatlığını da eklersek Gülen ile Amerika’nın bir kan bağı olduğunu anlamak hiç de zor değil. Neredeyse tüm İslam ülkeleri ile savaş halinde olan yahut İslam ülkesi ile savaşan devletleri açıktan açığa destekleyen ABD’nin bağrında sözde bir İslam liderini saklamasının bir karşılığı olmalıydı ve görünen bu tabloyu açıklamaya ortalama zeka seviye fazlasıyla yeterliydi. Bir yandan Amerika’da eğitim gördü diyerek Hakan Fidan’a karşı çıkan ciemaat medya ve mensupları bir yandan da Amerika’nın bağrına ara ara gidip muhterem (sözde) hocalarının önünde, ABD sınırları içinde el pençe durmaktadır. Sizce bu durumda bir tezatlık yok mu?

Peki Hakan Fidan’a karşı oluşun gerçek sebebi nedir acaba? Var mı bir bileniniz? Yoksa! Tarih boyunca Gülen yapılanması ile hiç barışık olmamış, barışmak dahi istememiş MİLLİ GÖRÜŞ düşüncesinin bir neferi olması mıdır Hakan Fidan’ın sevilmeyişinin sebebi? Muhakkak ki gerçek budur ve bu durumu hâkim kılmak Fidan’ı mevcut görevinden alaşağı etmek için yıllardır algı yanıltması yapılmaya çalışılmaktadır paralel yapının tüm fertleri tarafından. Halkın gözünde bir Amerika antipatisi vardır ve amaç bu antipatiyi kullanmaktır. Madem halk Amerika’ya karşı o vakit Hakan Fidan’ı da Amerikancı gösterirsek halk da bu adamı istemez ve yüksek sesle konuşulur böylece de Hakan Fidan görevinden olur.

Lakin bu kara ve alçak propagandayı yürüten ciemaat grubu muhterem hocalarının yıllardır onca Müslüman ülke varken Amerika’da yaşadığını, eğer Türkiye halkı var olan Amerikan antipatisi ile birisinin üzerini çizecekse bu kişinin F.Gülen olabileceğini hiç mi hiç düşünmemiştir.

Gelinen nokta itibari ile geçen yıl bu zamanda yapılan darbe girişimi ile Türkiye büyük bir yara almışsa da bu tufandan da son çeyrek asırda olduğu gibi yine başarı ile çıkmayı başarabilmiştir. Nihayet halkımız gerçekleri daha iyi görür ve algılar haldedir. Kendi menfaatleri uğruna her yolu mubah gören bu zihniyetin amaçlarına ulaşamamış olması 2013 yılının en faydalı organizesidir. 2014 yılını tamamlamak üzere olduğumuz şu günlerde ise; darbecilerin yargı önüne çıkarılması ve karşı operasyon yapılması devlet içinde ki devlet yapılanmasına vurulmuş önemli bir darbedir ama kesinlikle gelinen nokta son değildir ve yapılanmaları henüz tamamıyla çökertilememiştir.

Her şeye rağmen; karşımızda ki “kendi menfaatleri uğruna her yolu mubah” görecek kadar aşağılık bir düşünce yapısına sahip olsa da aynı aşağılık duruma düşmemek için yapılan tüm operasyonlarda ve yargılama sürecinin meşru hukuk dairesi içerisinde tutmak ve buna uygun yürütmek gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki; devlet erkânı katiyetle öç alma ve kişisel egoları tatmin düşüncesi ile hareket etmemelidir. Kendi düşünce yapımızda ki insan gruplarına yapılmasını istemediğimiz ve hatta ülke tarihinde çeşitli dönemlerde mesela bir 28 Şubat sürecinde tarafımıza yaşatılan zulüm benzeri uygulamalardan kaçınmalı, eleştirdiğimiz yanlış diye nitelediğimiz kişilerle ve kişi faaliyetleri ile aynı seviyeye inmemeliyiz.

Umarım yeni yıl da her şey daha iyi olur.

Av.Hasan Ferhat Karagöz

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
5323 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.