logo

Sermaye/dar İslamcılık

Sermaye/dar İslamcılık

Sermaye/dar İslamcılık

Sermayedar İslamcılık

Din vicdan ve ilah ekseninden kaydığı vakit hızlı bir şekilde nefis ve şeytan eksenine doğru yol alıyor. Güce göre fetvalar, gücün yanında yer tutunmaya çalışan din adamları, güçlünün karşısında suskunlaşan kitleler ve sermaye/emek denklemini sağlıklı ve adil olmaktan çıkarmış yöneticiler. Nasıl oluyor da kitlesel kabullerle büyük çoğunluk Müslümanlık ideali taşıyanlar bu saltanat sandalında gönüllü yolculuğa çıkabiliyor. Din adamları, akil adamlar, yöneticiler, dervişanlar nasıl oluyor da bu gidişattan hiç rahatsız olmuyorlar. Aksine dernekler Vakıflar sermaye ortaklıkları pay almak için holdingleşmeler alabildiğine teşvik ediliyor “Müslüman güçlü olmalıdır” budalalığıyla “Müslüman adil” olmalıdır kavramı yer değiştirilerek gönüllü yoldan çıkma sürecine doğru yolculuğa başlanılabiliyor.

İnsanlık tarihi boyunca bundan nasibini almayan belki de hiçbir kavim yoktur. Ancak son dinin müntesiplerinin bu acımasız çarkın içine böyle korkusuzca girmeleri oldukça ürpertici. İslam medeniyeti içerisinde birazcık gezindiğimiz vakit bu ‘kişisel/kurumsal saltanat’ hastalığının nasıl insanlığı hallaç pamuğu gibi savurduğunu görmüş oluruz. 

Günümüz dünyası tıpkı tarihin derinliklerinde olduğu gibi bu kirli gidişattan ağır bir darbe almaktadır ve daha da alacağa benziyor. Çok değil bundan yirmi yıl önce bir Müslüman belediye başkanının top oynanması için para harcayarak stadyum yapacağını söyleseydiler kimse inanmazdı. Şehrin göbeklerine Müslümanların alışveriş tapınakları inşa edecekleri söylense duyulmazdı bile. Tekelci dünya sermayedarlarının ‘tekilci’ İslamcı sermayedarlar üreteceğini söyleselerdi yok canim o kadarda değil denilirdi. Müslüman paylaşımcıdır. İslam sermaye düşmanı değil saltanat düşmanıdır der işin içinden çıkardık.

İstanbul’un göbeğinden bir stadı kaldırıp yine şehrin başka bir göbeğine 800 küsür milyon dolar harcayarak bir kulüple ticari münasebet geliştirecek yöneticiler çıkacak içimizden deselerdi… İmarsız yerleri imara açtırtan bunun karşılığında indiragandi yapan, seccade tespih ve Kâbe üçlüsünden sermayelerine istikbal kazandırmaya çalışan hırsız, arsız namussuz ve aç iş adamları üretilecek dense kimse inanmazdı.  Daha iyi sömürülmek için bir yasam biçimi inşa edenlere hizmet etmek alışveriş manyağı haline getirilmiş tüm dünya insanlığının sarhoşluğuna katkı sağlamak için AVM’ler açmak kitlelere hizmet edeceğiz diyerek sömürü ayaklarının bir parçası olarak yenidünya düzeninde Müslümanlar geliyor dense kabul görmezdi. Müslüman iş adamlarının insanları aile boyu eğlendirmek için İstanbul’un göbeğinde haksız kazançla beş yüz dönüm araziyi elde ettiklerini kabullenemezdik. Devletin arazisini haksiz yöntem ve taktiklerle elde edip AVM diken iki kiracısıyla bütün yatırımlarını karşılayan aydın iş adamları türeyecek deseydik komik kaçardı ama fazlası oldu. İslam adına fetva veren belamlar üredi. Dini sınırsızca kullanan kitleler var olmaya başladı. Çalan çırpan ve devletin yani milletin malını yağmalayanların güçlendirildiği bir dünya üretildi. Gökdelenler, AVM’ler, plazalar, akıllı evler, zenginler kulübü dernekler, sanat vakıfları, saltanat kayıkları, dokuz odalı yalılar, villalar, jipler, yatlar, yazlıklar, kışlıklar… Bütün bunlar Müslüman kimlikli şahsiyetlerin yirmi otuz yıl önce ağır dillerle eleştirdiği dünyevileştiren yaşam biçimleri idi. Şimdi ise hayatımızın sıradan bir parçası. Ağabeylerimiz ağa/beylerimiz oldu. Hocalarımız bakanlarımız oldu. Dostlarımız Ankara’da yer tuttu. Ülke Müslüman sermayedarların güçlü ama Müslümanların zayıf ve zavallı olduğu bir ülkeye dönüştürüldü. Eğer bir ülkede zina artmışsa eğer bir ülkede ahlaksızlık ve fuhşiyat almış başını gidiyorsa eğer bir ülkede boşanmalar sürekli çoğalıyorsa eğer bir ülkede sermaye ‘tekil’leşmeye başlamışsa zenginler çoğalmışsa o ülkede Müslümanlığın artmasından söz edemezsiniz.

Batı dünyası kendine bağlı/bağımlı kendi İslami ritüelleri içine hapsolmuş, tapınak merkezlerinin müdavimleri olan, tekilci Müslümanlık arzusundadır. 

Müslüman kazancını alın teri ve emeğiyle kazanan ve kazandığından hakkıyla zekât veren ve zekâtından kat ve kat fazlasını infak olarak veren kitlesel sömürü ayaklarından uzak duran hayat veren işlerle iştigal eden insandır.

Müslümanlığın yeni düşmanı dünyevileştirilmiş Müslümanlıktır.

Fatih Alim Daşpınar

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » »
1919 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.