logo

Sinema ve Dizi de Algı mı Yoksa Bilinçli Yönlendirme mi?

Sinema ve Dizi de Algı mı Yoksa Bilinçli Yönlendirme mi?

Türk sinemasının eski çekilmiş filmlerine baktığımızda; güzel aile, örnek aile, ibretlik sahneler, toplum ve ferdin kaynaşmasını sağlayıcı sahneler, yiğitlik ve efsane konuları ile doludur.

Bugün bir kısım dizilerimiz bu konuda hassasiyetini korumakta ve gözetmektedir.

Eskiye baktığımızda da genel olarak 2 tür yanlış veya kastın olduğunu görmekte idik;

  1. Genel olarak alkol içilen sahneler ve elinde tutulan içkiler.
  2. İmam ve hocalarımızı küçük düşürücü, inancımız ile alay eden sahneler.

Hocanın dediğine bakma, “imam herkese verir telkini kendi yer salkımı” gibi uydurma sözler çıkararak topluma kötü örnek olurlardı.

Bugünkü sinema ve dizileri analiz ettiğimizde; dizilerde ki yeni rollere sanki yeni hedefler konulmuş;

      1- Başrol ve yardımcı rolde olan kız ve erkek, birbirlerine gerçek olmayan yaşantı şekli işlemektedir. Fakir kız ve fakir erkek kendilerini çok zengin gibi göstermekte ve sahte yaşam şekli halkımıza özendirilmektedir.

  1. Yalan sözler sanki doğru gibi kullanılmakta; oyuncular senaryo gereği sürekli yalan ve dolana başvurmaktadır. Halkımıza bu davranış özendirilmektedir. Bizim “sakın yalan söyleme” alışkanlığımız hiçe sayılmaktadır.
  2. Çarpık ilişkiler ve aldatmaca; Senaryoda hep birbirinin sevgilisi veya eşini bir başkası ile aldatma sahneleri, evli birisinin bekâr birisi ile ilgilenmesi vb. başka ilişkiler yer almaktadır.
  3. Evlilik müessesesini hedef alıcı senaryolar; genel olarak hep evlenmeden önce ilişki ve çocuk sahibi olmak, zinayı meşru gösterme çabaları
  4. İnsanlığı hedef alan cinayet sahneleri; bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek olduğunu vurgulamak yerine, en ufak bir olayda suça teşvik ederek, suçlar basite indirgenmektedir.

Kısaca belirtilen konuların hepsi birbirinden vahim ve üzücü şeylerdir.

Toplum ve fert olarak bu konulara duyarlı olmak, geleceğimizi korumak, sağlıklı bir nesil yetiştirmek hepimizin arzusudur.

Fert fert bizler toplumun temel taşlarıyız. Bu taşlar ne kadar sağlam, ahlaklı, güvenilir, düzenli, temiz olur ve döşenir ise toplumun yolları düzgün olur, hiçbir güç bizi alt edemez.

Tabii ki Kurumlarımıza da aynı zamanda işler düşmekte, şöyle ki;

* RTÜK dizi veya film çekildikten sonra değil de, çekim öncesi senaryolara el atmalıdır. Çekim tamamlandıktan sonra istediğiniz önlemi alsanız faydası olmaz, algı yapılmış, masraf yapılmıştır. Zararı ve masrafı durduramazsınız.

* Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığımız, belirtilen konularda toplum sağlığını bozulduktan sonra düzeltmek yerine, bozulmayı önleyici, aileyi ve toplumu koruyucu tedbirleri iş işten geçmeden almalıdır.

* Diyanet İşleri Başkanlığı’mız da toplum sağlığı ile ilgili olarak; sadece vaaz vermek, belirli konuda kitap bastırmak, cami vb. Haftası yanında TV‘lerde gösterilen diziler ve filmler konusunda daha başka neler yapılabiliri düşünmeli ve çalıştaylar yapmalıdır.

Sonuç olarak;

Aile Bakanlığımız, RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığımız hatta rejisör ve yönetmenlerimiz, sosyolog ve psikologlarımız, senaryo yazarlarımız ve konuyla ilgili STK’larımıza çok iş düşmektedir.

Senaryo yazarlarımızın hakikaten çok sorumlulukları bulunmaktadır.

Toplumu, içine düşülen bataklıktan ancak batağı kurutarak, önlem alarak koruyucu tedbirler alarak kurtarabiliriz. Aksi halde batının düştüğü bataklık bir zaman sonra Allah korusun bizde de olabilir.

Eminim bu güzel neslin alacağı tedbirler; geleceğin âlimlerini, kahramanlarını, dünya ve ahiret saadetini, huzurunu, mutlu aile tablolarını, birbirini seven insanları, zihni hür, fikri hür nesilleri oluşturmaya yetecektir.

Selam ve dua ile

Fethullah Fakıoğlu

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
1657 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.