logo

Teknoloji ile İmtihanımız

Teknoloji ile İmtihanımız

Teknoloji ile İmtihanımız

Doksanlı yıllardan önce doğmuş olan birçoğumuzun evlerinin salonlarına, televizyonlar misafir olmaya başlamadan önce; çocukluğumuz oyun, sanat ve eğitimle geçerdi. Bu zamanlarda en iyi arkadaş tabi ki kendimiz gibi biriydi. Sokaklar ve oyun bahçeleri daha güvenli, mahallemizdekiler ise bizleri tanıyan büyüklerimiz ile doluydu. Tabi zaman bunların hepsini bizden yavaş yavaş aldı.

Sonra televizyon hayatımıza girdi. Boş zamanlar, televizyonların gündüz kuşağında yer alan filmleri izlemekle geçti. Hâlbuki hiç öyle planlamamıştık. Okunacak kitaplar, oynanacak oyunlar, gezilecek arkadaşlar, görülecek yerlerimiz vardı. Zamanın ilerlemesi ile birlikte teknoloji de doğru orantılı olarak ilerlemedi. Teknoloji bizim zamanımızdan daha hızlı ilerliyordu. Bu öyle bir hızdı ki televizyon yerini telefona kaptırmaya başlamıştı bile!

Tabi ikinci bir tehlike de bilgisayardı! Oysa çocuklarımızın bilgilerini sayıp arttırmayı düşündüğümüz bilgisayar, bir numaralı oyun aracı olmayı başarmıştı bile. Odalarda televizyon seyreden yetişkinler ile bilgisayarda oyun oynayan çocuklara gözler alışmaya, gönüller ısınmaya başlamıştı. Bu öyle bir ısınma çalışmasıydı ki hayatımızın en temel meselesi olmaya başlamıştı. Gazeteler, dergiler hatta kitaplar bile televizyon ve bilgisayarın sayısız yararını sayıyordu.

Tabi ki bu sıralarda telefon sadece basit oyunların yer aldığı, insanların sesle iletişim kurabildikleri bir teknolojiydi. İlk başlarda sadece kablolu telefon ile haberleşmekten kablosuz telefona terfi eden yetişkinlerin bir numaralı oyun aracı olmayı başarabilmişti. Belki de bir sosyo-ekonomik mertebenin simgesi olarak bile algılanabilirdi. Tabi zaman ilerlemeye dünyaya da çocuklar bu teknolojilerle birlikte gelmeye devam ediyordu. Ve yeni doğanlar bu teknolojileri doğrudan kendi önlerinde buluyor ve ilgi kurabiliyordu. Yetişkinler yeni aldıkları telefonları kurcalayıp, televizyonla birlikte hayatımıza giren “zapping” işi ile uğraşırken, çocuklarının da bilgisayarlarda ders çalıştıklarını düşünüyorlardı.

Telefonların teknolojilerinin artması ile birlikte kısa mesaj servisi denilen bir problem daha dünyaya gelmişti. Cep telefonlar ellerde, sayıların üzerindeki yazılı harflerden yüz kırk karakteri geçemeyen mesajlar hızla yazılıyor, anında da cevaplanıyordu. Mektup yazıp günlerce beklemek yerine hemen yazıp cevabın gelmesini beklemek ülkemizdeki cep telefonu kullanıcıların bir numaralı ihtiyacı olmuştu. İnsanlar aç kalabilir, evleri olmayabilir ama telefonları olmazsa yaşayamayabilirdiler. Bu mesajlaşma işi televizyon kanallarından gençlerin ilgi çekebilecekleri hale çevrilmesi ile birlikte cep telefonu kullanıcı profili hızla gençleşti. Yetişkinlerin parmakları telefonların rakamlarına basarak numara ararken, gençlerin parmakları ise arkadaşlık ilişkilerini sanal ortama taşımaya başlamıştı bile.

Sonra malumunuz, cep telefonları gelişim sürecini bugün ki akıllı telefonlara doğru taşımaya başladı. Telefonlara, bilgisayarlara ve televizyonlara aniden internet girdi. İletişim çağı denilen bir çağa aniden giriverdik. Ancak yetişkinler hala rakamlarla sesli aramada ilerlerken çocuklar cep telefonları üzerinde yeni nesil iletişim araçlarını kullanmaya başlamıştılar bile. Tabi ki onları ebeveynleri takip edemiyorlardı. Aynı şey bu sefer, bilgisayarla büyümüş anne-babaların başına çocuklarının telefonlarıyla gelmişti.

Günümüzde ise, yeni doğan çocuklar daha doğar doğmaz cep telefonun kamerasından yansıyan ışık ile karşılanıyor. Üç yaşına geldiğinde ise anne ve babalarından daha iyi kullanır hale geliyorlar. Çocuklara sosyal ağlarda hesaplar açılıyor oradan ise dünyaya açılmaları sağlanıyor. Bu açılma sırasında ise birçoğunun yanında ebeveynleri olmuyor. Başına gelebilecek tehlikeleri ve sıkıntıları ebeveynleri bilmiyor, bilse de algılayamıyor. Bu kadar da olmaz denilen her şeyin olabileceği bir ortamda çocuklarını maalesef yalnız bırakıyorlar.

Sanal ortamlarda sanal arkadaşlıklar kuran çocukların anne ve babaları, kendi sosyal ağlarında yedikleri yemekleri paylaşmaya devam ediyor.

Bu kadar karamsar bir tablo çizmemin yegâne sebebi, maalesef bizim olan çocukların bize benzemek yerine başka bir şeylere benzemelerine dikkat çekmeye çalışmam içindir. Bir yerden başlamak gerekir diye düşünüyorum. O bir yerin, şu an olduğumuz yerden daha iyi bir yer olacağını düşünüyorum.

Elbette ki kundağı teknolojik aletler olan çocukların, mevcut teknolojiyi iyi şekilde kullanması gerekiyor. Hatta bu onların gelecekteki hayatının bir numaralı ihtiyacı bile olabilir. Ancak kontrolsüz bir şekilde ilerleyen bu durum için yapacak bir şeyler olmalı.

Bakın söylüyorum; emeklerimizin zayi olmaması adına, çocuklarımızın bulundukları teknolojik çıkmazı algılamamız gerekiyor.

Selam ve dua ile

Erdoğan Ergin

Etiketler: » » » » »
2645 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.