logo

Yanlışlığa Yol Vermeyelim

Yanlışlığa Yol Vermeyelim

Yanlışlığa Yol Vermeyelim

Yanlışlığa Yol Vermeyelim

Cumhuriyet tarihimizin en kanlı askeri kalkışmasını geride bıraktık. İcazetini başka mahfillerden alanlara karşılık yalnız vatan ve demokrasi aşkıyla sokakları dolduranlar,  uçuruma yuvarlanmakta olan ülkeyi tehlikeden uzak emin bir kıyıya çıkardılar.  Destanlaşan gecenin her bir kahramanının öyküsünü yeni yeni ayrıntılarla öğreniyoruz.  Herkesin dilinde Çanakkale ruhunun ölmediği ve ortaya çıkmak için böylesi olağanüstü şartları beklediği yönünde. O akşam halkın yaptıkları hakikaten de demokrasi tarihimize şanlı mührünü vuracak görkemde.

15 Temmuz sonrası gerçekleşen tutuklamalar gösteriyor ki kendilerine cemaat diyen yapının askeri mensuplarına, iki üç toplantı halinde Pensilvanya’nın mesajı iletilmiş. Büyük tutuklamaların çok yakında gerçekleşeceği ve bir an evvel yönetime el koymaları gerektiği mesajı ulaştırılmış. 17-25 Aralık sürecinde iyice alenileşen, o günden darbe teşebbüsü gününe kadar, Batı başta olmak üzere güçlü oldukları dünyanın her yerinde ülkeleri hakkında yaptıkları tezviratı bir darbeyle taçlandırmak istemişler. Ülkenin gerçek resmi yerine çarpılmış zihinlerinin uzantısı olan tabloları Türkiye hakikati diye iki yıla yakın bir zamandır avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı.

Kamu diplomasimiz edilen iftiralara, maksatlı ve yalan haberlere, yorumlara cevap vermeyecekse başka ne işe yarayacak? Maalesef beş haftadan beri yüzümüze en çok çarpılan, devletimizin ülkede olup bitenleri yeterince duyurma ve olayların vahametini anlatma konusunda istenilen noktanın çok gerisinde kaldığı gerçeği. Kendilerine dünya haber kanalı diyen anlı şanlı televizyonların darbe kalkışması ve sonrasındaki manzarayı seküler kesimin iktidara duyduğu öfke diye verdiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir kısmı da darbenin gerçekleşmeyişine karşı hayıflanmalarını anlatmanın derdinde.

Devletin en tepesine kadar gittiğinizde, çocuklarını bu örgütün okullarında okutmayan, dershanesine göndermeyen, hayra hizmet ediyoruz zannıyla ne istendiyse baş üstüne deyip koşturmayan kimseler var mı ülkemizde? Elbette yok. Dindarlık gayretiyle okullar açan, fakir öğrencilere burslar veren, Afrikalı çocuklara türkülerimizi, şiirlerimizi ezberleten insanlara bu memlekette kim destek olmaz?

Gerçekleşen toplantılarda, her türden insan, yüz elliden fazla ülkede eğitim yapan sözde cemaat okullarını gözyaşları içinde izledi yıllarca. Uçaklara, otobüslere dolup bizzat yerinde soludular bu manzarayı. Bu okulların Türklüğü, Müslümanlığı hatırlatan tabelalarını, öğrencilerinin dilimizi konuşma heyecanını görüp oluk oluk para akıttılar örgütün kasasına. Osmanlının bıraktığı yerden, bu mirası devam ettiren bir yapının geliştiğini düşündüler saf saf. Halkın bir kesimi bu cani yapılanmaya öylesine inandı ki hükümetle savaşın finansal omurgası olan kurumu yaşatmak için evlerini, arabalarını sattılar gözlerini kırpmadan.

FETÖ’cüler dini hassasiyeti olan bir yapının asla yan yana gelmemesi gereken ilişkileri aleni kurdular son yıllarda. Kırk yıldır mücadele eder göründüğü kesimlerle aradan sır perdesini kaldırıp açıkça ittifak ederek Türkiye’ye savaş açtılar. Bu saçmalıklar bile bazı FETÖ mensuplarının gözünü açıp biz bir yerde yanlış mı yaptık basit sorusunu kendilerine sormalarına imkân vermedi.

Bahsettiğimiz rezil işlere imza atanlar, ülke içinde ve dışında bunların emirlerini verenler ve demokrasiyi rafa kaldırmak için insanların üzerine tankları, uçakları çevirenler hukuk ilkeleri çerçevesinde en ağır cezalarla tecziye edilmeliler. Soruları çalıp, devletin en stratejik noktalarını dinleyenler, maaşını devletten alıp hizmetini bu örgüte sunanlar, maşeri vicdanı tatmin edecek ölçüde yaptıklarının bedelini ödemezlerse eğer, adalet duygumuz onulmaz yaralar alır.

Fakat suça bulaşmamış, örgüt yapısıyla irtibatı sempati düzeyinde kalmış, gelişmelerin vahametini görüp samimi pişmanlık duyan insanları hedef alan kelle avcılığına birlikte karşı çıkmalıyız bu günlerde. Herkesi bir biçimde örgütçü ilan edip yalan yanlış bilgilerle geçmişini eşikleyerek hedef tahtasına oturtmak her geçen gün kardeşlik ve kenetlenme duygumuza daha fazla zarar veriyor.

7 Ağustos günü milyonların katılımıyla zirve yapan milli beraberlik havamızın gerçek ve köklü bir beraberliğe dönmesi yalnızca bu yolla mümkün olabilir.

Ahmet Çağan

Etiketler: » » » » » » »
1185 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.