Son Dakika
Gezegenimiz Dünya, muazzam bir enerji ve dinamizmle varlığını sürdürüyor. Bu enerjinin zaman zaman yüzeye çıkışı ise doğal afetler olarak adlandırdığımız ve insanlık için büyük zorluklar yaratan olaylara neden oluyor…
Yanardağların lav püskürmeleriyle başlayan, sellerin önüne katıp sürüklediği yaşamlarla devam eden, tsunamilerin kıyı şeritlerini yerle bir ettiği, kasırga ve fırtınaların amansız gücüyle şekillenen ve nihayetinde yer kabuğunun sarsıntılarıyla dehşet veren depremler, doğanın gücünün ve insanlığın bu güç karşısındaki savunmasızlığının acı birer hatırlatıcısıdır…
Yanardağlar, Seller, Tsunamiler, Kasırgalar, Fırtınalar ve Depremlerin Gölgesinde Yaşamak
Yanardağlar, yeryüzünün derinliklerindeki magmanın yüzeye ulaşmasıyla meydana gelir. Bu patlamalar, sadece lav akıntılarıyla değil, aynı zamanda zehirli gazlar, kül bulutları ve piroklastik akıntılarla da çevredeki yaşamı tehdit eder. Tarih boyunca birçok medeniyet, yanardağların yıkıcı gücüyle yok olmuş ya da büyük kayıplar vermiştir.
Seller ise aşırı yağışlar, kar erimeleri veya barajların yıkılması sonucu oluşan ve suyun normal sınırlarını aşarak yerleşim yerlerini istila etmesiyle karakterizedir. Hızla yükselen sular, can kayıplarına, evlerin yıkılmasına, altyapının zarar görmesine ve salgın hastalıklara yol açabilir.
Okyanus tabanındaki depremler veya volkanik patlamalar sonucu oluşan tsunamiler, devasa su kütlelerinin yüksek hızla kıyılara ulaşarak büyük yıkıma neden olan dalgalardır. Birkaç dakika içinde kilometrelerce uzaktaki yerleşim yerlerini etkileyebilen tsunamiler, modern tarihin en trajik doğal afetleri arasında yer almaktadır.
Tropikal bölgelerde sıklıkla görülen kasırgalar ve fırtınalar ise, güçlü rüzgârları, yoğun yağışları ve deniz seviyesinin yükselmesiyle (fırtına oluşması) büyük tahribata yol açar. Evlerin çatıları uçar, ağaçlar kökünden sökülür ve kıyı şeritleri sular altında kalır.
Son olarak, depremler, yer kabuğundaki fay hatlarının aniden kırılması sonucu oluşan sismik dalgalanmalardır. Saniyeler içinde meydana gelen bu sarsıntılar, binaların yıkılmasına, toprak kaymalarına ve yangınlara neden olarak büyük can ve mal kaybına yol açabilir. Depremlerin ne zaman ve nerede meydana geleceği önceden kesin olarak tahmin edilememesi, bu afeti daha da ürkütücü kılmaktadır.
Afetlere karşı ne yapmalıyız?
Doğal afetlerin bu yıkıcı etkilerine rağmen, insanlık bu olaylar karşısında çaresiz değildir. Bilim ve teknolojideki gelişmeler, afetlerin oluşum mekanizmalarını anlamamıza, riskleri azaltmamıza ve erken uyarı sistemleri geliştirmemize olanak tanımaktadır. Ayrıca, afetlere hazırlıklı olmak, dayanıklı yapılar inşa etmek, etkin kurtarma ve yardım çalışmaları yürütmek ve uzun vadeli yeniden yapılanma planları oluşturmak, kayıpları en aza indirmek için hayati öneme sahiptir.
Doğanın gücü karşısında alçakgönüllü olmak ve bu gücü anlamaya çalışmak, insanlığın geleceği için bir zorunluluktur. Doğal afetlerle birlikte yaşamayı öğrenmek, riskleri yönetmek ve dayanıklılığı artırmak, daha güvenli bir dünya inşa etmenin anahtarıdır.
Doğal afetler nelere sebep olur?
İnsani Kayıplar ve Yaralanmalar: Doğal afetlerin en trajik sonucu, can kayıpları ve yaralanmalardır. Yıkılan binaların altında kalan insanlar, sel sularına kapılanlar, tsunamilerin etkisiyle sürüklenenler veya volkanik patlamaların neden olduğu zehirli gazlara maruz kalanlar hayatlarını kaybedebilir veya kalıcı sakatlıklar yaşayabilirler.
Yerinden Edilme ve Göç: Afetler, insanların evlerini ve yaşadıkları yerleri kullanılamaz hale getirebilir. Bu durum, milyonlarca insanın geçici veya kalıcı olarak yerlerinden edilmesine ve göç etmesine neden olabilir. Barınma, gıda ve temel ihtiyaçlara erişimdeki zorluklar, bu insanların yaşam koşullarını daha da kötüleştirebilir.
Altyapı Hasarı: Yollar, köprüler, elektrik hatları, su şebekeleri, hastaneler ve okullar gibi hayati öneme sahip altyapılar, doğal afetler sonucu ciddi şekilde zarar görebilir veya tamamen yıkılabilir. Bu durum, ulaşımı zorlaştırır, iletişimi kesintiye uğratır, sağlık hizmetlerine erişimi engeller ve ekonomik faaliyetleri sekteye uğratır.
Ekonomik Kayıplar: Doğal afetler, tarım arazilerinin zarar görmesi, sanayi tesislerinin kullanılamaz hale gelmesi, turizm gelirlerinin azalması ve ticaretin aksaması gibi nedenlerle büyük ekonomik kayıplara yol açabilir. Yeniden yapılanma çalışmaları ise uzun zaman alabilir ve önemli mali kaynaklar gerektirebilir.
Çevresel Etkiler: Volkanik patlamalar atmosfere zararlı gazlar ve küller yayarken, seller ve tsunamiler toprak erozyonuna ve su kaynaklarının kirlenmesine neden olabilir. Kasırgalar ve fırtınalar ormanları tahrip edebilir ve biyoçeşitliliği olumsuz etkileyebilir. Depremler ise toprak kaymalarına ve yeni jeolojik şekillerin oluşmasına yol açabilir.
Sağlık Sorunları: Afetler sonrasında temiz suya erişimin zorlaşması, hijyen koşullarının bozulması ve cesetlerin çevreye yayılması gibi nedenlerle salgın hastalık riski artar. Ayrıca, afetzedelerin yaşadığı travmalar ve stres, psikolojik sorunlara yol açabilir.
Sosyal ve Siyasi İstikrarsızlık: Büyük çaplı doğal afetler, toplumda panik ve kaos ortamı yaratabilir. Kaynakların yetersizliği ve yardım dağıtımındaki aksaklıklar, sosyal gerilimlere ve hatta siyasi istikrarsızlıklara neden olabilir.
Gördüğünüz gibi, doğal afetlerin sonuçları çok yönlü ve uzun süreli olabilir. Bu nedenle, afet risk yönetimi, hazırlık çalışmaları ve afet sonrası müdahale ve iyileştirme çabaları büyük önem taşımaktadır.
Peki, insanoğlu ne yapmalıdır?
Doğal afetler kuşkusuz ki insanlık için büyük birer imtihan ve hatırlatma vesilesidir. Bu tür olayların dehşeti ve yarattığı çaresizlik hissi, insanın kendi gücünün sınırlarını görmesine ve daha büyük bir güce sığınma ihtiyacı hissetmesine yol açabilir.
İnsanın yeryüzündeki en temel vazifesi, varoluşunun gaye ve hikmetini idrak ederek buna uygun bir hayat sürdürmeye gayret etmektir. Günahlardan uzak durmalıdır. Allah’ın rızasına uygun yaşamalıdır. Bu amaçla insan, Allah Teâlâ’ya samimiyetle bağlanıp iman ederek iyi, güzel ve sağlam işler yapmalı; hayatı boyunca adalet, iyilik ve merhamet gibi temel insanî değerlerden ayrılmamalıdır. Nitekim İslam’ın önemli kavramlarından olan “ihsan” ve “itkan”, insanın işini en iyi, en sağlam ve en güzel şekilde yapmasını ifade eder. Dünya hayatında insanın Rabbine, kendisine ve içinde yaşadığı topluma karşı olduğu gibi tabiata karşı da çeşitli sorumlulukları vardır. Bu durum insana, öncelikle tabiatın bir nimet ve emanet olduğu bilinciyle, onu tahrip ve ifsat etmeden hareket etme sorumluluğu yükler. Zira söz konusu sorumluluk ihmal edilip tabiata zarar verecek işler yapıldığında bunun olumsuz sonuçları yine insana dönecektir (er-Rûm, 30/41).
Tövbe ise yapılan hatalardan pişmanlık duyarak Allah’tan af dilemek anlamına gelir. Doğal afetler, insanların kendi yaşamlarını, davranışlarını ve değerlerini yeniden gözden geçirmelerine vesile olabilir. Doğal afetler bir imtihandır. Bu tür olaylar, daha önce ihmal edilen manevi sorumlulukları hatırlatır ve tövbe ederek yeni bir başlangıç yapma isteği uyandırır.
Sonuç olarak; doğal afetler sonucunda tedbir almak, tevekkül etmek, Allah’a sığınmak ve tövbe etmek gerekir.
Son Söz: Müslümanca yaşa ve Müslümanca öl!
Ayetullah COŞKUN
İlahiyatçı-Yazar
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER