Son Dakika
Dünyanın içinde bulunduğu koşulları anlamak için ekonomi uzmanı olmaya gerek var mı bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki kovit salgınıyla birlikte doğrudan cebimiz doğrudan etkilenmiş alım gücümüzü azaltan hayat pahalılığı değişmeyen gündem haline gelmiştir.
Kovit ile durma noktasına gelen üretime ilaveten Rusya Ukrayna arasındaki savaşında tesiriyle ortaya çıkan dünyadaki enerji sıkıntısı, en çok da Türkiye gibi enerjisi dışa bağımlı ülkelerde etkisini göstermeye devam etmektedir. Artan petrol fiyatları, doğalgaz vd. enerji başlıklarında yaşanan aşırı dozda fiyat artışları içtiğimiz suya kadar hayat pahalılığı ve enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır.
Maliye ve Hazine Bakanlığı Dolarizasyonun önüne geçmek ve TL kullanımını teşvik etmek için Türkiye modeli adı verilen, esası Kur Korumalı Mevduat yöntemi ile bir irade ortaya koydu. Kısmen başarılı olduğunu söyleyebileceğimiz bu mali yaklaşımı destekleyen üretim ve istihdamı artıracak tedbirlerin devreye girmesi ile enflasyonun tek haneye düşürüleceği maliye yöneticileri tarafından defalarca dile getirilmişti. Ancak orta yaş kuşağı arkadaşların belleğinde yer aldığını umduğum “Enflasyon Canavarı” kolay kolay kontrol edileceğe de benzemiyor.
Peki bu durumda sabit gelirli vatandaşların, kamu çalışanlarının alım gücü her geçen gün erirken bir tedbir alınmayacak mı?
Sayın Cumhurbaşkanının ve ekonomi yönetiminin enflasyon ile ilgili söyledikleri ortada. “Memuru enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz!” Reel enflasyon bize açıkça göstermektedir ki; Enflasyon farkı ile ilgili rutin uygulama olan her altı ayda bir revize edilmesi suretiyle çalışanların kayıpları telafi edilemez. Özellikle Eylül ayından itibaren hepimizi derinden etkileyen ekonomik dalgalanma ve fiyat istikrarsızlığı, market ve gıda fiyatlarındaki takip edilemeyen zamlar sahici tedbirler almayı zorunlu kılmaktadır.
Ekonomide Türkiye modeli olarak gündeme gelen KKM ile birlikte enflasyonun ateşini söndürmek ve sabit gelirli vatandaşları rahatlatmak için bir dizi tedbir kararı alındı. Bunlardan birisi de şüphesiz bazı ürünlere uygulanan KDV indirimleriydi Ancak görünen o ki bu uygulama, “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan eden” bir süreci de beraberinde getirdi. Devreye sokulan KDV indirimleri raflardaki fiyata yansımadığı gibi devleti de gereksiz bir gelir kaybına uğrattı ne yazık ki.
Enflasyonu frenlemek kadar enflasyona karşı vatandaşı korumak da önemliydi oysa. Çalışanlar adına günlerdir enflasyon farkının aylık ödenmesini gündeme taşıyarak “eşel mobil” sistemini öneriyoruz. Altı ayda bir yapılan enflasyon farkı ödemelerinin, çalışanı enflasyon karşısında korumaya yetmediği ortadadır.
Çare bellidir. Acilen enflasyon ile yeni bir mücadele konseptine ihtiyaç vardır. Döviz dalgalanmaların kontrol altına almak için tasarlanan Kur Koruma Mevduat sistemi sadece mevduata sahip olanların mutluluğunu sağlayabilir. Sabit gelirli vatandaşları, kamu çalışanlarını enflasyon karşısında koruyacak bir sisteme ihtiyaç vardır. Kur korumada Türkiye modeli öneren iradeden beklentimiz, Çalışanı “Enflasyona Karşı Koruma” esaslı bir sistem değişikliğidir.
İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER