Son Dakika
Kuzey Irak zihnimizde her ferdin dünyaya bakışıyla, coğrafyayı algıladığı biçimde okumasıyla şekillenen bir yere sahip. Türkiye’deki müteahhitler bu coğrafyanın para kazanılacak bir yer olduğunu düşünür. O yüzden tanımlaması para eksenlidir.
Türk milliyetçileri bu coğrafyada kurulacak küçük bir devletin Türkiye’nin başına bela olacağını düşünür o yüzden kürt ve peşmerge algısından ve söyleminden hiçbir zaman hazzetmez. Kuzey Irak Kürdistan’ını Türkiye ile ilişkilendirir.
İslamcılar daha itidallidir. Halepçe katliamıyla söze girerler ve insanlığın kardeş olduğunu kim hangi coğrafyada yaşıyorsa doğal bir hakka sahip olduklarını insan gibi yaşama haklarının ellerinden alınmaması gerektiğini düşünürler. Son dönemdeki devletleştirilmiş İslamcıların kafa yapısı karışık olsa da Kuzey Irak bölgesinde Türk devletine zarar vermeyecek bir Kürdistan tanımlamasını normal görürler.
Özel bir sebebe dayalı olarak iki günlüğüne seyahat ettiğim Erbil merkezli Kuzey Irak seyahatlerim bana çok şey öğretti;
Hiçbir coğrafyanın içine girmeden, sosyolojik analizler yapılmadan tanımlanabileceğini düşünmüyorum. O yüzden Kürdistan bulanık bilgilerle zihnimizde yer tuttuğu sürece hakikati anlamamız hayli zor olacaktır.
İster kabul edelim ister etmeyelim fiili durumda Kürdistan, bir devlet olmuştur. Bir devlet için ne gerekiyorsa hepsi yerli yerindedir. Sınırları vardır. Anayasası vardır. Askeri polisi, istihbaratı vardır. Eğitim stratejisi vardır. Mahkemeleri ve adalet sistemi vardır. Başbakanı vardır. Kısacası bir devlette olması gereken her şey vardır. Adi suçlar yok denecek kadar azdır. Göz açtırmayan bir mobese sistemi şehrin her köşesine kurulmuş, özel işletmelerin tamamının kamera kayıtları asayişin kontrolündedir. Devlet herkesi istediği an izleyebilecek durumdadır.
Türk konsolosluğuna gittiğimde her şeyi çok daha iyi anlamıştım!
Erbil’e Türk vatandaşları vizesiz girebiliyor. Peki ya Irak için aynı şey geçerli mi? Hayır! Irak bize uyguluyor.
Araplar Kürdistan sınırından girerken keyfi uygulamaya tabi olarak gerek görülürse geri çevriliyor. Vize olmasa da fiili şartlar kapı memurunun elinde vize gibi. Buradan bir Türk vatandaşı Kerkük’e geçmek istediğinde vize sorgusu ile karşılaşıyor. Aynı şekilde Kürt vatandaşı da aşağılara inmek istediğinde gümrük keyfiyetiyle karşı karşıya.
Bu kadar kendi içinde kesinleşen bir sınır uygulamasının olduğu bir coğrafya otonom özgürlüğün ötesinde bir yerde değilde nerdedir?
Kürdistan kurulmuştur. Bundan sonraki süreçte daha da gelişerek dünyadaki yerini özerkliğin dışına taşıyacak kadar güçlüdür.
Şehir temiz ve düzenlidir. Dubai ve Kuveyt’te olduğu gibi yüksek görkemli binalar inşaa edilmiş. Geniş yollar, kaldırımlar, ışıklandırmalar ve ağaçlar her anlamda modern bir şehir havasındadır. Şehir iki milyonun üstündedir. Duhak, Halepçe, Erbil, Telafar, Zaho, Makmur, Rayhat, Musul ve Kerkük gibi şehirlere sahiptir. Ancak Kerkük ve Süleymaniye gibi yerler Talabani’nin elindeki yönetimle idare ediliyor. Bu yönetim ise merkezi hükumete Erbil hükumetinden çok daha saygılı. Talabani yönetimi Türkiye’yi sevmiyor. Ayrılıkçı olsa da merkezi hükumet ile Erbil hükumeti arasına sıkıştığı için Türkiye düşmanlığı sınırdaki Kürdistan devletinden daha fazla.
Türkiye her ne kadar referandumda keskin tavırlarla karşı çıksa da Kürt devletini fiilen tanımış görünüyor. Ki içinde konsolosluk açmak bunun en bariz göstergesi. THY, Pegasus gibi Türk firmaları sayısız uçuşlar yapıyor Erbil Havalimanına. Gayet modern bir havalimanına sahipler.
Türkiye, merkezi hükumet her yere hakim olmalıdır, Irak bölünmemelidir dese de buraların kendi içinde otonom olmasından aslında oldukça memnun.
Neçirvan Barzani’nin Türkiye’de sayısız şirketleri olduğu söyleniyor. Petrol çıkışlarının neredeyse tamamı Türkiye üzerinden. Ticaretinin en büyük kesimini Türkiye’den sağlıyor. Ülkede yapılan inşaatların neredeyse tamamı Türk müteahhitler tarafından inşa edilmiş.
Kuzey Irak bana göre artık Kuzey Irak olmaktan çıkmıştır. Talabani ve Barzani arasında pay edilen Kuzey Irak demografi açısından üzüntü vericidir. Kerkük ile Erbil arasında mesafe yüz km. Ancak gelişmişlik açısında arada en kötü elli yıllık bir fark göze çarpıyor. Şehrin otoritesinin ve görüntüsel halinin içler acısı olduğunu söylemek mümkün.
Kerkük zihnimizdeki algısıyla bir Türk medeniyeti gibi olsa da tarihi camisi olmayan, sosyal alanları olmayan, tarihi gezilebilecek hiçbir şeyi kalmamış, temizlikten mahrum bırakılmış hayalet bir şehir gibidir. Kerkük Türkmenlerinin varlık mücadelesi iki güç arasına sıkıştırılıp yok olmaya yüz tutması bir Türk olarak beni oldukça düşündürücü olsa da yapılacak fazlaca bir şeyin olmadığını görmek Türkiye adına üzüntü vericidir.
Kuzey Irak ilk etapta özellikle Türk kültürünün eritildiği bir pota içinde kantonlara bölünse de büyük fotoğrafta Kürdistan olarak tanımlanabilir. Burada en üzücü şey Kerkük özelinde yok olmuş şehrin ve Türk varlığının zayıflaması ve sosyo politik zeminde tarumar edilmesidir. Türk nüfus vardır ama etkinliğini ciddi manada yitirmiş Talabani güçlerinin kontrolüne geçmiştir. Etkin bir liderleri bile yoktur, uluslararası arenada dikkat çeken bir lidere bile sahip değildir. Orası artık ister kabul edelim ister etmeyelim Talebini ve Barzani güçleri arasında pay edilmiş iki bölgeli Kürdistan’dır.
Evine misafir olduğum Kürt Hasro; Halepçe katliamı bizim dönüm noktamızdır. Irak zindanlarında yüzlerce yiğidimizi Saddam çürüttü. Bizi ayrıştırdı. Biz bu coğrafyada yüzyıllardır yaşıyoruz. Kürtler, Türkmenler, Araplar hep birlikte yaşadık ancak bu süreç bizi devlet olmaktan başka bir seçeneğe itmedi diyor.
Haksız mı, buna siz karar verin!
Türkiye için ne düşünüyorsunuz orada da Kürtler var ve belli ölçüde küçük bir azınlık ayrışmadan Kürdistan’dan yana dediğimde;
Türkiye güçlü bir devlet, bırakın kendi içindeki ayrılıkçıları, bizim zihnimizdeki Türkiye özlemini bile tam anlamıyla bilse korkacak hiçbir şeyin olmadığını anlar. Bizim oradaki Kürtlerle bir alakamız yok, onlar kadar biz Irak’ta rahat yaşasaydık asla devlet olmayı düşünmezdik diyor.
Hasro söylediklerinde samimi.
Türkiye’yi sevdiğini beni misafir etme biçiminden fazlasıyla anlıyorum. En önemli unsur, buradaki Kürtlerin Marksist, Leninist kültürden çok beslenmemiş olması. Kökleri İslami geleneklere bağlı, aşiret ve tasavvuf kültürünün etkisinde bir çizgide hayat yaşamaları önemli.
ABD ve başka ülkelerin Kürdistan tanımlamasını ve yörüngeye oturtma anlayışı farklı olabilir. Bizim yörüngemiz hiçbir zaman Türkiye’nini dışına çıkmaz. Biz bu devleti Saddam zulmüne istinaden kurduk ve geliştirmeye devam edeceğiz. Türkiye bizden korkmasın. Türkiye kardeş ülke.
Bu güzel temennileri görünce ister istemez zihinlerdeki Kürdistan tanımlaması akla geliyor.
İster kabul edelim ister etmeyelim Kürdistan kurulmuştur.
Fatih Alim DAŞPINAR
Etiketler: Barzani » Duhak » Erbil » Erbil Havalimanı » Fatih Alim Daşpınar » Halepçe » Halepçe katliamı » Kerkük » Kerkük Türkmenleri » Kürdistan » Kuzey Irak » Kuzey Irak ve KÜRDİSTAN » Makmur » Musul » Rayhat » Talabani » Telafar » ZahoYorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER