Son Dakika
İnsanlık için büyük kayıp olan ‘güvensizlik’ çağın en büyük sorunlarından biri haline geldi.
“Bu hastalık önce aileden başladı, giderek toplumun diğer katmanlarına doğru hızla bir şekilde yayılmaya devam ediyor…” Anne-baba, evlatlarına güvenmiyor. Evlatlar da ebeveynlerine güvenmiyor. En yakın ahbaplarımıza, komşularımıza, idarecilerimize olan güvenimiz gün geçtikçe azalıyor. Devlet, vatandaşına güvenmiyor. Vatandaşlar da başta liderlerine, devletin kurumlarına güvenmiyor veya az güveniyor. Bir güvensizliktir aldı başını gidiyor…
Bu güvensizlik ortamı içinde en çok güvenmediğimiz ve aynı zamanda en çok iç içe olduğumuz kurum ise ‘MEDYA’ dır. Çağımızda haberleşme o kadar yaygınlaştı ki, bir bakıma içinde yaşadığımız çağa, ‘enformasyon’ çağı diyebiliriz. Şu anda içinde yaşadığımız teknolojik bilgi çağı dünyayı küçülttükçe küçültüyor. Kitle iletişimleri sayesinde bu küçülme dünyayı adeta ‘küçük bir köy, hatta mahalle’ haline getirdi. Dünyada medyanın giremediği bir ülke hemen hemen yok. Özellikle TV’nin ulaşamadığı ne bir kasaba, ne bir köy, ne de bir ev kaldı!
Kimsenin itiraz edemediği, uslu uslu sözünü dinlediği TV, artık evin reisi oldu. Evin reisi kadın mıdır, erkek midir diye kimse boşu boşuna tartışmasın. TV, bu yetkiyi erkeğin elinden aldı. Hem de kişiliğini ve kültürünü sömürerek söke söke aldı. Yetmedi “internet” herkesi kendine esir etti. Biz interneti kullanmıyoruz, internet bizi kullanıyor.
Medya, habercilik ve toplumu bilgilendirme yanında birçok tahribatları da birlikte yaptı. Toplumun ve insanların maneviyatlarını çeşitli yollarla yozlaştırmıştır.
İnsanlar üzerinde yaptıkları tahribatlar; ABD’nin Hiroşima’ya attığı atom bombasından daha fazladır. Medya, önce aile temelini sarsmakla işe koyuldu. Ebeveynler arasındaki bağları kopararak ”kuşaklar arasındaki çatışmayı” sistemli bir şekilde körükledi. Daha sonra insanları “israfçılığa ve kolaycılığa” özendirdi. Beyinleri uyuşturup “tek tip insan” modelini yaygınlaştırdı.
Medya kuruluşlarının büyük bir çoğunluğu “şiddeti, yalanı, dedikoduyu, rüşveti” meşrulaştırıp tabii hale getirmenin her türlü yolunu denediler. Bunda muvaffak da oldular. Kişiyi kendi benliğinden uzaklaştırıp bunalımlara sürüklediler. İnsanların mukaddes saydıkları değerleri alt üst edip mensubu olduğu dinden de uzaklaştırdılar.
Uzaklaştırdılar da ne oldu? İnsanlar, Hıristiyan veya Katolik mi oldu? Maalesef ne Hıristiyan ne Katolik ne de başka bir dinin mensubu oldular. Peki, ne oldular? Gayesiz, amaçsız basit şeylerle oyalanan çıkarcı, menfaatçi, egoist bir kitle oluşturdular. Bütün bu sinsi oyunlar karşısında insanlar çok önemli bir şeyin farkına vardılar. Bu farkına varma çok yavaş da olsa çağımızın insanını arayışlara yöneltti. Dünyadaki değişimlerin hızla yayılması, tabulaşmış ideolojinin çökmesi, özel TV’lerin çoğalması, internetin yaygınlaşması sonucunda, birçok dengeler farkında olmadan bozulmaya başladı.
Çok sesliliğin getirmiş olduğu düşünce akımları, insanları ‘düşünmeye’ yöneltti. Bu değişimler neticesinde medya, gücünü eskisi kadar gösteremez oldu.
Kendini en büyük güç olarak gören bazı medya kuruluşları, önceden olduğu gibi gündemi istedikleri gibi belirleyemeyince, çeşitli metotlara başvurmak zorunda kaldılar. Sansasyonel yalan haberden tutunda, iftiralara ve saldırılara varıncaya kadar işi götürdüler. Daha da ileri gitmek suretiyle hak-hukuku hiçe sayarak “yargısız infaz” yolunu denediler ve denemeye de hala devam ediyorlar. Karaladıkları kişilerin mahkeme sonuçları müspet çıkınca bu sefer “saldırılara ve hakaretlere” yöneldiler.
Çok sesliliğin ve az da olsa uyanışlarının sonucunda medyayı kendi çıkarları için kullanan kişi ve kuruluşların “gerçek yüzleri artık ortaya çıkıyor. Bugüne kadar suçladıkları kişilerin büyük bir çoğunluğu ‘mazlum’ kendileri ise ‘zalim’ durumuna düştüler. En önemlisi, çoğunlukta olan bazı medya kuruluşları, yalancı ve iftiracı olduklarını halkımız yaşayarak görmüş oldu.
Bu kadar yalanlar, bu kadar iftiralar, bu kadar karalamalar, bu kadar saldırılar karşısında, insanların hala medyaya güvenmesi beklenemez elbette…
Sonuç olarak, şu anda var olan medyanın güvenirliği kalmadı ama medya, ortalığı bulandırmada hala etkili oluyor!
Mustafa K.TOPALOĞLU
Araştırmacı-Yazar
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER