Son Dakika
Türkiye, siyasetin yoğunlaştığı, kutupların belirginleştiği ama aynı zamanda yeni arayışların yükseldiği bir dönemden geçiyor. Sandık ufukta göründükçe, meydanlar hareketleniyor, sözler sertleşiyor, vaatler çoğalıyor. Ancak bu kez farklı bir hava var: Toplum, sadece değişimi değil, köklü bir yenilenmeyi talep ediyor.
Siyasi partiler, geleneksel söylemlerle yetinmenin artık karşılık bulmadığını görüyor. Genç seçmen daha sorgulayıcı, daha talepkâr. “Kimin ne söylediğinden” çok, “kim ne yaptı ve ne yapacak” sorusu daha yüksek sesle soruluyor. Bu da siyasetin ezberlerini bozuyor.
Kutuplaşmanın gölgesinde, toplumda derin bir yorgunluk var. İnsanlar artık sadece kavga eden değil, çözüm üreten, dinleyen ve ortak aklı önemseyen bir siyaset görmek istiyor. Popülist çıkışlar kısa vadeli heyecan yaratabilir, ama ülkenin gerçek meseleleri –ekonomi, adalet, eğitim, ifade özgürlüğü– uzun vadeli vizyon gerektiriyor.
Bir yanda sistem tartışmaları sürerken, diğer yanda yeni ittifaklar kuruluyor, eski yapılar çözülüyor. Tüm bu hareketliliğin ortasında bir gerçek var: Türkiye, siyasi olarak bir eşikte. Bu eşik, ya daha demokratik, katılımcı ve şeffaf bir geleceğe kapı açacak ya da mevcut tıkanıklığın derinleşmesine neden olacak.
Bu yüzden her bir bireyin, sadece oy kullanırken değil, gündemi takip ederken, fikrini söylerken de sorumluluğu büyük. Çünkü siyaset, sadece siyasetçilerin meselesi değil; memleket meselesi.
Melik KIZILTAŞ
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER