İstikbar

İstikbar

İstikbar
Yani kibir. Büyüklenme, böbürlenme, kendini büyük; diğer varlıkları küçük görme. Kuran’a baktığımızda isim ve fiil olarak birçok defa geçen bir kelimedir. O derece yüksek bir kibir halidir ki sonunda Allah’a muhtaç olmadığını haykırma, yayma halidir. Öyle burnu havalarda bir durumdur ki tepeden bakar herkese.

İstikbar ilk olarak sanki sadece insanlar arasında var olan bir şeymiş gibi gelse de aslında köken itibarıyla şeytana giden bir haldir. Bakara Suresinden de bilirsiniz. Şeytan Allah’a karşı gelerek “Beni ateşten onu çamurdan yarattın” diyerek üstün olduğunu ifade etmiş ve imtihanı kaybetmişti. Aslında yaratılışındaki hammadde üzerinden yürüttüğü fikir saçma sapan bir şeydi. Ateş veya çamur olması neyin üstünlüğüydü ki. Zaten Allah ona “Büyüklük taslamak senin haddin değildir, defol!” diyerek kaybettiğini bildirdi. Allah Resulü bize kibrin şeytandan olduğunu bildirdiği hadisi de kelimenin köklerinin nereye uzandığını görmemiz açısından önemlidir.

İnsanlar da böyle dostlar. Sahip oldukları bazı özellikler ve imkânlar nedeniyle kendilerini yükseklerde zannediyorlar. Oysa durumlar, makamlar, mal sahipliği daimi olan şeyler değil ki. Ondan sonra başlıyorlar ezmeye. Sanki bütün her şey onların etrafında dönüyormuş gibi kendilerini müstağni görüyorlar. Bireysel veya toplumsal hayatta burunlarından kıl aldırmıyorlar. Bol ve büyük imkânlara sahip olmaları her türlü pisliği yapma hakkına sahip olduklarını hissettiriyor onlara. Bu devletler bazında da böyle. Bazı devletler her aldıkları kararın tartışılmaya bile açılmasına izin vermiyorlar. İşte “Dünya 5’ten büyüktür” denmesinin altında yatan sebep de bu. Onların o kibirli hallerinin suratlarına vurulması aslında. Cumhurbaşkanımız bu sözü her gerekli ortamda söyleyerek onların istikbarlı hallerini yüzlerine vuruyor. Siz 5 ülke karar vereceksiniz, diğerleri ses çıkaramayacak. Bu kibir sizi bugün olmazsa yarın bitirecek. Çünkü kibriniz o kadar yüksekteki mazlumların ahı yerle yeksan edecek sizin kulelerinizi. Zamanında Firavun’da böyleydi, Nemrut da.

Siyasi, ekonomik, askeri gücünüzün altında yatan istikbarınız, haksızlıklarınızı örtmeye yetmiyor. Dik duran, Hakkı söyleyen, mazlumun yanında yer alanlar zamanla nasıl güçleniyor izliyoruz hep birlikte.

Büyüklük taslayan kim olursa olsun uyarılmalı ve yaratılış kodlarına döndürülmeye çalışılmalıdır. İster birey ister topluluk olsun kim olursa olsun “Ben bilirim, benim dediğimden başkası doğru olmaz” diyenden uzak olalım. Akıl Allah’ın insana verdiği nimetlerin başında geliyor. Aklını kullanan kişi kibir dağlarını ezer geçer. Alçak gönüllülük her zaman kazanır.

Kibir hastalıktır. Hem dini anlamda büyük günahtır hem de hastalıktır. İnsanın bu dünyada aslında sahip değil geçici olduğunu bilmesi bile onun için yeterli bir argümandır.

He bir de kibirli insanlar sevilmezler üzgünün ama böyle. Bakarsınız çevrelerindeki şakşakçıları bile arkalarından neler söyler neler. Yalnızlığa mahkûmdurlar.

İstikbar sahibi olmakla kalınmaz, bir bakarsın aynı bünye de nankörlük, asilik, bencillik, şüphecilik mikropları da vücudu sarmış. Bu tipler yardım sevmez mesela. Mal sever. Yardım sevmemek ne ince bir hastalıktır değil mi? Bizim ülkemiz tam bir yardımsever ülke. Halkımızda öyle. Son yıllarda bu ivme hızla artıyor. Oysa Batı’ya bakıyorsun ölüyor korkudan “Biraz yardımsever olursak halimiz ne olur ekmeğimizi bölersek açlıktan ölürüz” zannediyor. İşte bu hastalık bitiriyor devletlerini, bünyelerini.

Aşırı mal sevgisi kibirlinin en ciddi yoldaşıdır. “Benim olsun, benim olsun, hepsi benim olsun” diye geceleri uyuyamaz. Saydıkça sayar artmasının verdiği mutluluk onu yükseklere çıkarır zanneder.

Dostlar örnekler o kadar çok ki…

Öyle zannediyorum ki inancımızla yaşantımızla bizim alçakgönüllü iyi insanlar ve yardımsever kişiler olmamız gerektiğini anlatabildim umarım.

İçimizde ben dâhil diğer şıkka giren huylarımız, karakterimiz veya davranışlarımız varsa bu günah merkezli hastalıktan acilen kurtulmalıyız.

Hepinizin Kurban Bayramı mübarek olsun.

Daimi mekânımız cennet olsun.

Serdar Çil

Tweetle

Paylaş

0 Paylaşımlar