logo

TEVHİT İNANCI HAYATIMIZA YANSIMALIDIR-I

TEVHİT İNANCI HAYATIMIZA YANSIMALIDIR-I

TEVHİT İNANCI HAYATIMIZA YANSIMALIDIR-I

Dinimize ait hükümler; inanç, ibadet-muamelât ve ahlâk olmak üzere üç başlık altında incelenmektedir. Bunlardan birincisi olan inanç temel olup diğer hüküm ve değerler, bu asıl üzerinde yükselir. İnancımızın temelini de, birlik ve bütünleştirme manasına gelen tevhit inancı oluşturur. Birbiriyle iç-içe olan bu hükümlerin tamamı, insanların dünya ve ahiret hayatını tanzim ederek, iki cihanda mutluluk hedefine yöneliktir. Nitekim iman ibadetin; ibadet üstün ahlâkın, üstün ahlâk da insan-ı kâmil olmanın yolunu açar.

Kelime-i tevhit ile başlayan iman hayatı, değerlendirebilene çok özel ve cennete kadar varan kapıları açabilecek imkânlar sunar.

Ancak bu tevhit (birleme) inancı, bütün hayatı kapsamalı; ev, iş, sokak, cami ve laboratuarda farklılıktan ziyade bütünlük arz ederek, hayatımızı da şekillendirmelidir. Bilgi ile düşüncenin, öz ile sözün, inanç ile davranışın uyumu da buna dâhildir. Bu değerlerdeki taviz ve dağınıklık, Müslümanın ferdî ve sosyal hayatında problemlere sebep olabilir.

Son ve mükemmel din İslamda, imanın temelini dil ile ikrar kalp ile tasdik oluşturur. Allah’tan başka ilah olmadığını kabul etmek, ben sadece O’nun huzurunda eğilir, ancak O’na ibadet eder ve O’nun isteğine göre hayatımı şekillendiririm demektir. Kalp ile tasdik edilip azalardan dışa yansımayan imanın varlık ve yokluğu, sosyal hayat açısından müsavi gibidir. İman ve bilginin sağlamlığı, düşünce ve davranış bütünlüğünü doğrudan etkileyen bir unsurdur. Akl-ı selim ile doğru bilgiye dayalı düşüncenin, dinî hakikatlerle buluşması inanç sahasını oluşturur.

Müslüman’ın dünya görüşü ve imanı, tam ve kapsayıcı olmalıdır. İnançtaki bütünlük, davranışlara yansımadığında, inanan insanın hayatı anlamsızlaşmanın yanında birçok problemi de beraberinde getirir. Kur’an-ı Kerim, insanın bu ideal noktadaki halini, Allah’ın boyası ile boyanma, O’nun öngördüğü sıfatlar ile sıfatlanarak ilâhî ahlâk ile ahlâklanma olarak tanımlamaktadır.

Kişinin iman ve davranışları, bir noktada buluşmadıkça, tutarlı bir yapı ortaya çıkmaz. Fert ve toplum hayatındaki parçalanmışlıklar, kişinin kalp ve zihnindeki tutarsızlıkların yansımasıdır. Müminin hayatında Allah sevgisi ve O’na iman; O’nun emir ve yasaklarına uyma, takvâ, tevekkül ve teslimiyetle Allah’a itaat şeklinde tezâhür etmelidir.

Böyle bir atmosfer aynı zamanda, insanlar arasındaki ilişkilerin güzelleşmesini, Allah rızasına dayanan iyiliklerin artmasını da sağlar. Bu suretle kardeşlik, birlik ve beraberlik bağları ile dirlik ve düzen anlayışı gelişir. Ayrıca birlikte yaşamanın vazgeçilmez şartlarından biri olan hoşgörü ortamının doğmasına yardım eder. Bu da her yer ve zamanda ihtiyaç duyduğumuz sevgi, saygı ve toplumsal barışa götürür.

Akl-ı selim ile edinilen bilgilerin, iman haline gelmesiyle kalp tutarlı ve çelişkisiz olur. Ancak bu noktada inançları oluşturan bilgilerin ehl-i sünnet ve’l cemaat akidesine uygun, sahih kaynaklara dayalı, doğru, tutarlı ve net bilgiler olması gerekir.

Unutmayalım ki, şüphe ve tereddütlerden uzak olmayan bilgiler hakikati ifade etmez. Nitekim bu hususla ilgili olarak Rabbimiz: “Bununla beraber onların (insanların) çoğu, sadece bir zan peşinde gider, ama zan gerçek adına hiçbir şey ifade etmez! Şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyor” (Yûnus Suresi, 10:36) şeklindeki ikazla bizleri uyanık olmaya davet etmektedir. Bu zaviyeden bakıldığında, cemiyet hayatımızdaki iman ve salih amel eksikliklerinin sebebi, daha net olarak anlaşılabilecektir.

Rabbimiz, hüsnü hal ve hüsnü akıbet ile fani hayatımızı ebedi hayatımıza sermaye kılabilmeyi nasip eylesin.

Dr. Hüseyin Emin Sert

Etiketler: » » » » » » » »
1697 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.