logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-30

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-30

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-30

Türkistan’ın Seyyah Âlimleri-7

Modern filozoflar ise Farabi’den ilk mantıkçı ve İslam Neoplatonizm’in kurucusu olarak söz eder.

Tanrıyla ilgili olarak Vacibü’l Vücud (ilk varlık, varlığı zorunlu olan) mefhumunu geliştiren Farabi’dir. Hem doğuda hem batıda tüm düşünürleri etkilemiştir. Onun için kendisine ortaçağın prensiydi denmiştir.

Farabi de tam olarak bir seyyah bir âlimdi. Türkistan’da doğmuş genç iken İsrail’deki Aşkelon’a, Yukarı Mezopotamya’ya, Harran’a ve Mısıra seyahat etmiştir. Bağdat’ta 40 sene kalmıştır. Sonra önce Halep’e daha sonra Şam’a geçmiş ve orada vefat etmiştir. Sarayın himayesine girmemiş ve hayatını bahçıvanlık yaparak geçirdiği rivayet edilir. Dünya nimetine meyli yok imiş. Ud çalarmış. İlk perde sistemlerini matematiğini anlatan musiki ile ilgili “Büyük Musiki Kitabı” adlı eseri batı müzikolojisinin yapı taşını teşkil edecektir.

Farabi Kazakistan’ın Seyhun Nehri üzerinde yer alan 25 bin yıllık kadim şehir Otrar’lıdır. Türk’tür.

İlk eğitimini Buhara’da alır. Dini inançta Şii İslam’ına meyli vardır denilir. Karakteri itibarıyla Farabi, Razi’nin tam aksiydi. Dinamik, fevri ve buyurgan değil, ağır başlı istikrarlı ve mütevazıydı. Altı dil biliyor olmasının verdiği bilginin güçlendirmesiyle yazım tarzı en cesur düşüncelerini bile zülfü yâre dokunmadan yazabilen bir büyük yetenek idi.

Orta Asya’nın Türkistan’ın seyyah âlimlerinin başında Harezmi ve Farabi geliyor olabilir. Ancak ortaçağın iki büyük zihni Biruni ve İbn-i Sina’da hayatlarını seyahat ederek geçirmişlerdir. Biruni Hindistan’ı, İbn-i Sina’da İran’daki tüm kentleri dolaşmıştır.

Birçok âlimin kendi memleketlerinden ayrılıp başka diyarlara girmesi bir beyin göçümüydü derseniz, gerçek öyle değildi. Bağdat ilk önce cazip görünse de zamanla bu cazibe yerini sıkıntıya bırakacaktır. İbn-i Sina Bağdat’taki yaşamı için hiç de iyi şeyler söylemez. Zaten çok kısa kalmıştır. Bağdat’taki genç yaştaki Buhari’de hadislerle ilgili görüşmelerini bitirir bitirmez ayrılır.

Yazmış olduğu eserini Ahmed Bin Hanbel’e takdim eder ve Bağdat’ı terk eder. Türklerin Bağdat’ta sürekli hakarete uğradığını gören Kaşgarlı Mahmut’ta başkentte sıkılır ve memleketi Doğu Türkistan’a geri döner.

Demek ki Arap İslam dünyası Türklere karşı her daim mesafeli ve küçültücü bakmıştır. Bunun sadece normal halklar için mi diye düşünüyordum. Oysa gerçek daha ciddi imiş. Çünkü bahse konu olan âlimler o çağın değil bu zamanın bile çok çok büyük âlimleridir.

Ben bu konuyu zaman zaman dile getirdiğim zaman bazı Müslüman arkadaşlar bunu anlamamakta ısrar ederler. Buyurun okuyun. Bin yıl önce bile bu muhteşem âlimlere pislik yapılmış.

Neyse! İş yine başka yere gidecek.

Biruni Bağdat’a hiç uğramaz. (iyi de yapmış) Daha çok Harezm’deki evinde yaşardı. Orta Asya coğrafyasındaki tüm büyük alimler bir şekilde yurt dışına gitmiş ve geri dönmüş alimler ile doluydu.

Bu seyyah süreci Halife Memun’un ölümünden sonra yeniden Türkistan’ın kadim kentleri, Nişabur, Buhara, Balasagun, Ürgenç, Merv ve Afganistan’daki Gazne ardından Semerkant, Herat şehirleri tam 200 yıl entelektüel alanda altın çağını yaşayacaktır.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » »
990 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.