Son Dakika
Filistin, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin kültürel izleri, günümüze kadar ulaşmıştır. Tolunoğulları, Akşitler, Eyyubiler, Memlükler ve Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük medeniyetlerin Filistin’de bıraktığı izler, bölgenin zengin kültürel mirasını oluşturur.
Kudüs’teki Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı surlar, Osmanlı’nın bölgedeki mimari ve kültürel etkisini gösteren önemli bir örnektir. Bu surlar, Filistin’in tarihine ve mimarisine derinlemesine bir bakış sunar. Sadece Kanuni değil eşi Hürrem Sultan da Kudüs’te Haseki Sultan Külliyesi ile Mescid-i Aksa’ya çok yakın bir yere bir imaret yaptırarak bölgeye Osmanlı kadın elinin de değmesini sağlamıştır. IV.Murat, II.Mahmut, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz gibi padişahlar da mukaddes beldedeki kale, sur, mescid ve cami gibi eserleri onarıp restore etmişlerdir. Ama Kudüs ve Filistin’e en önemli mührü Sultan II.Abdülhamid vurmuştur. II. Abdülhamid bölgeyi hem madden hem de manen payitahta sıkı sıkıya bağlamıştır. II. Abdülhamid döneminde Filistin’de kurulan demir yolu ve istasyonlar, bölgenin altyapısını güçlendirmiş ve ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu demir yolu hatları, Filistin’in modernleşmesine katkı sağlamış ve tarihi bir öneme sahip olmuştur.
Filistin’e yerleştirilen Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeye olan ilgisini ve etkisini gösteren bir başka örnektir. Bu Türk nüfusu, bölgenin demografik yapısını etkilemiş ve kültürel alışverişi teşvik etmiştir. Yaklaşık 4 asır Osmanlı idaresi altında huzur ve barış içinde yaşayan Filistin halkı, sadece Müslümanlara değil bölgedeki Hristiyan ve Yahudilere de adalet sağlamıştır. 20. Asrın başlarında emperyalist paylaşımlar sonunda İngiliz payına düşen Filistin, 2. Dünya Savaşı sonrasında İngiliz mandası da sona erince 1948’de İngiliz destekli Siyonist İsrail devletinin kurulmasıyla karşı karşıya kaldı. Her ne kadar yaklaşık 1 asır önce elimizden çıksa da Filistin, Gazze ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs bize Osmanlı’dan kalan bir mirastır.
Filistin’deki Türk mirası, sadece tarihi bir iz bırakmakla kalmamakta, aynı zamanda Türk-Filistin ilişkilerinin derinliğini ve önemini de yansıtmaktadır. Türkiye, Filistin’in kültürel mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak için çeşitli adımlar atabilir. Bu adımlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
1. Restorasyon ve Koruma: Türkiye, Filistin’deki Osmanlı dönemine ait tarihi yapıları restore etmek ve korumak için projeler başlatabilir. Bu, bölgenin tarihî kimliğini güçlendirecek ve turizmi teşvik edecektir.
2. Kültürel Değişim Programları: Türkiye, Filistin’deki kültürel değişim ve iş birliğini teşvik etmek için kültürel programlar düzenleyebilir. Ülkemiz Müzik, sanat, edebiyat ve sinema gibi alanlarda kültürel etkinlikler düzenleyerek insanların birbirlerini daha iyi anlamalarını ve ifade etmelerini sağlayacaktır.
3. Eğitim ve Araştırma: Türkiye, Filistin’deki tarih ve kültür üzerine eğitim ve araştırma programlarını destekleyebilir. Üniversiteler arası değişim programları ve arkeolojik kazılar, bölgenin tarihî ve kültürel mirasını daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
4. Turizm Destek Programları: Türkiye, Filistin’deki turizmi desteklemek için tanıtım kampanyaları düzenleyebilir ve turizm alt yapısını geliştirebilir. Bu, bölgeye olan ilgiyi artıracak ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlayacaktır.
Türkiye’nin Filistin’deki kültürel mirası koruma ve geliştirme konusundaki çabaları, bölgedeki barış ve istikrarın güçlenmesine katkı sağlayabilir ve Türk-Filistin ilişkilerini daha da güçlendirebilir.
Unutulmamalıdır ki ülkemizde yer alan kültürel mirasa ne kadar sahip çıkıyorsak Filistin’deki kültürel mirasımıza da o derece sahip çıkmalıyız. Çünkü Filistin bizlere hem Peygamber Efendimizden hem de ecdadımızdan kalan kutlu bir emanettir. Bu emanete sahip çıkmak ve onu gelecek nesillere aktarmak da boynumuzun borcudur.
Mehmet ÖZKARAMAN
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
BENZER HABERLER