logo

YE KÜRKÜM YE

YE KÜRKÜM YE

Eskiden köylük yerde düğün-dernek olurdu,
Köyün uygun yerine sofralar kurulurdu.

En meşhur şöleni de köy ağası verirdi,
Bütün cömertliğini orada gösterirdi.

Konya’nın bir köyünde böyle bir düğün oldu,
Gelen meşhur zevatla bütün sofralar doldu.

Kelli-felli adamlar toyda yerini aldı,
Her yer dolduğu için Hoca ayakta kaldı.

Giyim-kuşam iyiyse rağbet olur onlara,
Kıyafetin eksikse, yine kaldın sonlara.

Nasrettin Hocanın da giyimi şöyle-böyle,
Uymuyorsa şölende yer almaz, kural öyle.

Samur kürkle gelene itibar ve hürmet çok,
Hoca buna alınmış, kendisine rağbet yok,

Bir koşu eve gidip ceviz sandığı açmış,
İçini boşaltarak oda yüzüne saçmış.

Onca giysi içinde bulmuş samur kürkünü,
Demiş kendi kendine, “Hoca söyle türkünü.”

Aceleyle geçirmiş samur kürkü sırtına,
Rüzgâr çok hafif kalır, Hoca olmuş fırtına.

Hocaya rağbet ve de karşılama töreni,
Yapılan iltifatlar kıskandırır göreni.

Hocamız bakınırken yer için sola sağa,
“Başköşeye buyur” der düğün sahibi ağa.

En görkemli sofranın minderine oturur,
Ünlü davetlilerin hayretle aklı durur.

Fısıldar giysisine, “Rağbet kürkeymiş meğer,
Sofrada yer olmazdı kürksüz gelseydim eğer.”

Kürkünü tutar Hoca, biraz gülümseyerek,
Daldırır yemeklere “Ye kürküm ye” diyerek.

Sezayi TUĞLA

Etiketler: » » » » »
1163 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.