logo

Kırıp Dökmeden

Kırıp Dökmeden

Kırıp Dökmeden

Aranan düşman nihayet bulundu, her seçim öncesinde murat edilen çatışma ortamı tesis edildi gibi söylemleri ağızlara tıkayan cevap nihayet geldi. AK Parti, Hollanda ve Almanya’da referandum sürecinde, kampanyalar kapsamında miting ve gösteri düzenlemeyecek. Rotterdam Konsolosluğumuza 30 metre kala Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın maruz kaldığı utanç verici muameleler haysiyet sahibi tüm ağızlardan aynı tepkiyle karşılandı.

Muhalefet böylesine bir edepsizlik karşısında son derece vukuflu, yapılanı tüm Türkiye’ye karşı yapılmış bir muamele sayarak dik bir duruş sergiledi. Bir kısım ruh hastaları ve meslekten Erdoğan düşmanlarının dışında neredeyse tek ses halinde, Hollanda’nın iç seçim malzemesi olarak kullandığı bu ayıplı davranış, şiddetle kınandı. Hemen öncesinde de Baykal, Türkiye’deki iktidara ve evet oylarına kapıyı kapatan ama kendisinin toplantılarına yeşil ışık yakan Almanya hükümetine programını iptal ederek hak ettikleri dersi verdi.

Avrupa, son yıllarda Polonya, Macaristan, Avusturya ve Fransa üzerinden siyasi arenaya güçlü biçimde yansıyan popülist, milliyetçi, yabancı ve İslam düşmanı, yer yer liberal demokrat değerlerin önerdiği dünya görüşlerine tepkili bir dip dalganın gücünü hissediyordu. Rekabetçi, global vizyonlu, yüksek eğitimli, şeffaflıktan ve demokrat değerlerden yana bir kısım Avrupalının etrafında dönüp duran yaşamı, kendi menfaatlerine aykırı gören bir nüfus var Avrupa’da. Gittikçe azalan kendi gelirlerinin sebebi olarak yabancı işçileri gören, etrafında kendi diliyle konuşmayan, adetlerine, davranışlarına ama özellikle düşük ücretlerle çalışmalarına fena halde içerlediği bir sınıfa duydukları kini, duygusal yaklaşımı ve hayal gücüyle daha da besleyen bir sınıfın sesi her gün daha gür çıkıyor.    

Özgürlük taleplerinin kısmen arka planda kaldığı, kitlelerin kendilerini karşılarındakinden farklılıklar temelinde konumlandırdığı bir Avrupa var son yıllarda karşımızda. Tehdit algısı yüksek ve özellikle milliyetçi bir kesimin güçlenişi anlamına gelen bu hareketlilik, liberal düşüncelerin egemen olduğu dünya düzenini kuran büyük tüccarların da hoşlanmadıkları bir gelişme. Beş milyonu aşan bir Türk nüfusunun yaşadığı Avrupa’da bu süreçten en çok etkilenenlerden olacağımız da ortada.

Hollanda Başbakanı Rutte, bıçak sırtı gördüğü seçimlerde milliyetçi oyların daha fazla Wilders’e kaymaması için tepki doğurması muhtemel her faaliyete karşı mesafeli yaklaşıyordu. Ama hiçbir bahane kendi toprağı sayılan elçiliğe, ülkenin bakanının girmesini engellemeyi mazur gösteremez. İnsanların üzerlerine atlı, sopalı polislerin sürüldüğü, köpeklerin göstericilere saldırtıldığı uğursuz bir gecenin bütün vebali Rutte’nin boynundadır.

Neredeyse hep bir ağızdan Türkiye referandumuna karşı benzer tepkiler gösteren, iş PKK mitinglerine geldiğinde bunu özgürlük ve ifade hürriyeti kapsamında sayan Avrupa, saklayıp gizlemeden kartlarını açık oynuyor artık. 15 Temmuz sürecinde önce sessiz kalıp ardından hükümetin gücünü artırmak için kurgu bir darbe planladığını yüksek sesle dillendirmişlerdi. Özellikle Almanya temelinde, darbe girişiminin en önemli isimlerinin rahatça sığınma imkânı bulduğu ve medya üzerinden istedikleri propagandaları yaparak kamuoyunu yönlendirebildiklerini görüyoruz. Faillerin ülkemize iade edilmesi talepleriyse iç hukuk sistemi ve yargı süreci denilerek savsaklanıyor.

Kendilerini dost ve müttefik saydığımız ülkeler bu tavırlarla yaklaşıyorlar Türkiye’ye.  Üstelik aynı ülkeler savaş gibi bir durumla karşılaşırsak eğer NATO dolayısıyla bizlerle aynı safta yer alacaklar. Yani canımızı birbirimize emanet edeceğimiz ülkeler gözlerimizin içine baka baka ne kadar içten pazarlıklı olduklarını ve güvenilmezliklerini sergilemekten geri durmuyorlar.  

Derhal Hollanda mallarını boykot havasına girmeden, karşı ülkenin de mukabele edebileceğini hatırda tutarak bir yol haritası belirlemek gerekiyor. Ülkemizin sivil güçlerini, Hollanda’nın Türkiye yatırımlarını Türk-Hollanda ortak iş alanlarının üreteceği ekonomik baskıyı Rutte üzerinde açıkça hissettirmeliyiz. Tabi bu arada eksik olduğumuz alanları da bir kez daha görme fırsatı karşımıza çıktı. Ciddi bir Türk nüfusunun bulunduğu Hollanda’da kamuoyunu etkilemede ne ölçüde kuvvetliyiz diye düşünmemiz gerekiyor.  Orada yaşayan Fas’lıların aksine Türk nüfus son derece uyumlu ve örnek gösterilen bir kesimi oluşturuyor. Hollanda halkın genelinin memnun olduğu bu topluluğun istek ve tercihleri mutlaka siyasi platformlarda dikkate alınacak sonuçlar doğurma gücüne sahiptir.    

Her sene bir milyonu aşan bir turist nüfusuyla ülkemize ciddi katkı sağlayan bir ülke Hollanda. 20 milyar doları aşan enerjiden temizlik ürünlerine kadar geniş bir yelpazede yatırımları var topraklarımızda. Rusya’yla uçak krizinin yaralarını henüz tam manasıyla saramadığımız bir ortamda ekonomimizi daha da kırılgan hale getirecek kararlar almadan önce hesabımızı iyi yapmalıyız.

Askerimiz sınır ötesi harekâtı önce Membiç’e oradan Rakka’ya doğru genişletmeye çalışırken, enerjimizi bir de küstah ve densiz Avrupa ülkeleriyle harcamak ne kadar işimize gelir diye düşünmeye ihtiyacımız var bugünlerde. Türk bir bakana gereken saygıyı hatırlatmanın devlet adamları ağzından çıkan sert sözlerden başka yolları da olduğunu hatırlamamız gerekiyor.

Ahmet Çağan

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1292 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.