logo

Merkez İstanbul

Merkez İstanbul

İstanbul ülkemizin göz bebeği olmakla birlikte, İstanbul merkezli bir çarpıklığa dikkat çekmek istiyorum. Bu aynı zamanda ülkemizin hayrına bir uyarı olarak da kabul edilebilir.

Son 15 yılda İstanbul’u her alanda ülkenin merkezi haline getiren atılımlar ve yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Öyle ki, “çılgın projelerle” birlikte İstanbul hem devasa bir şantiye ve rant alanı haline gelmiş, hem de nüfusu inanılmaz ölçüde artma eğilimine girmiştir! Bu durum İstanbul için -fazla farkına varan olmasa da- bir avantaj olmaktan ziyade, birçok tehdit ve tehlikeyi davet etmektedir. Zaten tehlikenin farkına varıp uyaranlarında ya sesi yeterince çıkmıyor ya da çığlıklarını yetkili mercilere duyuramıyorlar!

Bu tehdit ve tehlikeleri sıralayacak olursak;

1- Yol-köprü-kanal-iki yakaya birer milyonluk şehir ve cesametli kentsel dönüşüm projeleriyle bütün dev yatırımlar İstanbul’a çekilerek;

a- İstanbul büyük bir şantiye ve rant alanına çevrilmekte,

b- İktidar kadroları ve müteahhitleri eliyle bu devasa rant belli bir sınıfın elinde toplanmakta,

c- İstanbul’un kalan son tarihi ve doğal siluetinin de ırzına geçilmekte,

d- Ülke nüfusunun bugün itibarıyla (günlük nüfus devinimi baz alındığında) 1/3’ü, önümüzdeki 10-15 yıl içinde 2/3’ü İstanbul’a taşınarak, Anadolu hızla boşaltılmakta…

Burada hemen bir saptama yapalım; Anadolu boşalırsa ne olur?

aa- Böylece ülkemizin asli ekonomisi olan tarım ve hayvancılık öldürülmekte, bunlarla uğraşan nüfus yok edilmekte (2015 verilerine göre tarımla uğraşanların sayısı ülke nüfusunun %16’sına düşmüş durumdadır) Tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye için bu bir felakettir!

bb- İstanbul gibi küçük bir coğrafya; şehirleşme, insani yaşam koşulları, ekonomik refah, beslenme, huzur bakımından 20-30 milyon insanı kaldıramaz, barındıramaz! Bunu öngörememek cinayettir!

cc- Batı medeniyetinin, insanlığa hediye ettiği bir kavramdır “insansızlaştırma!” Yani bir ülke üzerinde Batılıların menfaati varsa orayı savaş, iç çatışma, terör, katliam, hastalık, göç vs. yoluyla halkından arındırma anlamına geliyor! Şu anda tarihte görülmemiş bir büyüklükte Suriye’de yapılan tam olarak budur!

Ancak Anadolu’nun insansızlaştırılması için dünyada hiç denenmemiş bir yöntem devrede; sanki gizli bir el, İstanbul’u her anlamda (finans, kazanç, rant, boğaza/kanal İstanbul’a nazır irem bahçeleri, devasa lüks yaşam alanları vs ile) cazibe merkezi haline getirerek halkımızı buraya çekmekte. Önümüzdeki 10 ila 30 yıl arasında; hem ayrılıkçı Kürt ve Ermeni unsurların, hem İsrail’in boşalan Anadolu üzerindeki toprak taleplerine hazır olmalıyız! Nerede bitiyordu Arzı Mevud’un kuzey sınırları; Mersin’den Ağrı’ya kadar olan bölgemizde!.. Bilinen bir tehlike var ki, bu bölgemizin (ki ülkenin yarısıdır) Kürtlerin ve Ermenilerin değil, asıl İsrail’in hedef tahtasında olduğudur! Ümmetin güzide bir unsuru olan Kürtleri, emperyal güç sadece bu kirli plan için kullanmaktadırlar! Bu manada, Anadolu’yu İstanbul’a taşıma politikaları büyük bir tehdittir!

2- Metropol haline gelen İstanbul’un bir kriz anında güvenliği ve beslenmesi başlı başına bir sorundur. Montrö Anlaşması gereğince, boğazlarına hakim olamayan bir ülkenin, bir savaş/saldırı halinde küçücük bir coğrafyaya sıkıştırılmış 15-30 milyonluk bir nüfusu koruması handiyse imkansızdır! Bir savaş/kıtlık anında buğdayı, mısırı ve eti bile ithal eden bir “tarım/hayvancılık” ülkesi olarak, böyle bir nüfusa ulaşmış İstanbul’un beslenmesi için bir B planı yapabilmekte mümkün değildir.

3- Bunca yüksek binaların ve dev projelerin yapıldığı, haliyle milyonlarca insan için cazibe merkezi haline gelecek İstanbul’un en stratejik problemi de malum iki fay hattı içeren deprem riski taşımasıdır. Bir deprem yahut yangın durumunda, sokaklarına/caddelerine girilemeyecek onlarca semt ve ilçe merkezi mevcut. Yüksek risk altında bulunan İstanbul’a, gerekli alt yapı olmaksızın bunca projeyi yapıp nüfusu buraya çekmeye çalışmak gelecek açısından başlı başına bir felaket olacaktır!..

Bu ölçülebilir riskleri göz önüne alarak büyük mimar rahmetli Turgut Cansever, İstanbul’un taşınarak başka bir bölgede yeniden inşasını önermiş ve projelendirmiştir. Böylece hem söz konusu riskler ortadan kaldırılmış, hem de İstanbul doğal ve tarihi güzelliğine kavuşturulmuş olacaktı. Bir ulusal park ve açık hava müzesi olarak yaşam seyrine devam edecekti.

Büyük bir ciddiyetle ve aciliyetle; yetkililer tarafından gerekli önlemler derhal alınmalı, İstanbul için öngörülen “dev projeler” Anadolu’ya kaydırılarak geniş bir coğrafya üzerinde ekonomik gelişimin önü açılmalı ve geriye göç başlatılmalıdır…

Nüfus yeniden planlanarak, her bölgemize/ilimize özgü ekonomik kalkınma hamlelerinin önü açılmalı; tarım, hayvancılık ve denizcilik başta olmak üzere stratejik öneme sahip sektörler öncelikle nüfusla orantılı üretim yapacak şekilde desteklenmelidir.

Unutmayalım ki, riski göze alarak 15-30 milyona ulaştırdığımız bir İstanbul’un, barışta bile ihtiyaçlarını karşılamak için Anadolu’da bu atılım ve planlamanın acilen yapılması elzemdir!

Necdet Meşe

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2774 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.