logo

Ramazan Bereketiyle İNSANÎ ve SOSYAL GELİŞİM

Ramazan Bereketiyle İNSANÎ ve SOSYAL GELİŞİM

Ramazan Bereketiyle İNSANÎ ve SOSYAL GELİŞİM

Millî ve yerliliğin hayatın bütün safhalarında yaşanması, insanî ve sosyal gelişimi de besleyecektir. Müslümanlar için maddi ve manevi toparlanma zamanı, Ramazan ayı birçok güzelliği beraberinde getirmektedir. Bu ayda tutulan oruçlar, kılınan teravihler insanların kalbini hassaslaştırmakta, hayır işleri artmaktadır. Hicri takvime göre hesaplanması gereken zekâtlar, sevapların kat kat olması sebebiyle bu ayda verilmektedir.

Komşuluk ilişkileri, aile iftarları, sosyal iftar organizeleri gelişime kapı açar. Aile, akraba ziyaretleri, sıla-i rahim ve yardımlaşma, Ramazan-ı Şerifte zirveye erişir. Fakir ve muhtaçların derdiyle dertlenmek, oruç tutarak açların haliyle hâllenmek, kalpleri daha duyarlı hâle getirir.

“Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır” müjdesine erişmek için herkes gayret eder. “Biriniz, kendisi için sevdiği bir şeyi, kardeşi için de sevmedikçe, tam iman etmiş sayılmaz” hükmünü geçerli kılabilmek için, iyiliklerin yaygınlaşması için çalışılır. İmanın, ferdi ve sosyal hayatımızı güzelleştirmesi bu paylaşım ve sevgi kültürüyle mümkün olacaktır.

Yardımlaşma, sadaka ve zekât gibi bir yönüyle iktisadi olan mesele, Ramazan vesilesiyle daha bir dini ve ahlaki mahiyet kazanıyor. Zekât veren kişinin malı temizlenirken, muhtaçların ihtiyacı giderilerek insani ve sosyal etkileşim mutluluk vesilesi haline geliyor.

Ramazan bazıları için de Hac hazırlığı dönemidir. Allah’ın evi Beytullah’ı ziyarete gidecek olanlar maddi ve manevi arınma gayretini Ramazanla zirveye eriştirir. Gönül Kâbesini yüceltmek isteyenler için de bu manevi atmosfer harika bir fırsattır.

İnsanî ve sosyal gelişim; ilgi, bilgi, sevgi ve iletişim kanallarının açık tutulmasını gerektirmektedir. Bu mübarek ayın Müslümanların hayatındaki etkisi o kadar derinden ki, normal hayatında dinî hassasiyetlere fazla dikkat edemeyen kesimler bile çok ya da az onun etkisine girmekten geri duramıyor. Ramazan her kesimin hayatını bir şekilde etkiliyor. Kimilerine damardan giriyor, kimilerine mideden. Ama kendini fark ettirip “Ben geldim!” diyerek kendini hissettiriyor. Biz bu manevi panayırda, hangi güzelliklere ne tür imzalar atacağımıza odaklanmalıyız.

Gelişim ve değişim stratejisinin uygulanmasıyla, toplumdaki birçok problemin üstesinden gelinebilir. Toplumun ruh sağlığını koruyan değerleri yeniden gündemimize almalıyız. Etkisizleştirilmeye ve farklı sübliminal mesajlar ile yozlaştırılmaya çalışılan aile bağları ve sosyal etkileşim güçlendirilmelidir.

Hızlı yapılaşma ve şehirleşmeye rağmen, şehir ortamında insanî değerlerin yaşanması sağlanmalıdır. Modernleşme ve küreselleşmeyle gelen kimlik sorunlarını devre dışı bırakacak sistemler kurulmalıdır.

İnsanlar arasındaki sevgi ve iletişim bağlarını geliştirip, dayanışma Ramazanda bir nevi kurumsallık kazanmaktadır. Nesillerin İslami değerlerle tanışması, sosyal değişimlerin sağlıklı ve istikrarlı biçimde oluşmasına Ramazandaki aktiviteler katkı sağlamaktadır.

Müslüman için, günlük bakım namaz, haftalık kontrol Cuma ve yıllık onarım Ramazan-ı Şeriftir. Ancak dindarlık sadece bunlardan ibaret değildir. Yalandan ve her türlü fenalıktan sakındırmıyorsa kılınan namaz olmaz. “Namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alı kor” (Ankebut 45).

Ramazanın manevi atmosferinden aldığımız güçle hayatımızda yeni hamleler yapmalıyız. Yeni program, ortaklık ve üretim ağları ve manevi gelişim fırsatları oluşturmamız gerekir. Aksi halde bize ait olmayan kültür ve üretimlerin tuzaklarına takılıp stres ve ekonomik zorluktan şikâyet ederiz.

Temel ölçü ve tanımlamaları hayatımıza taşımalıyız. “Müslim, elinden ve dilinden Müslümanların esenlikle olduğu kişidir. Mümin ise, insanlara, kanları ve malları hususunda güven veren kişidir.” Önemli bir İslami bir kavram olan “ihsan” mertebesi, her şeyi en güzel şekilde yapma, insanî ve sosyal gelişimin temelidir.

Ciddi zarar görmüş, Müslümanca algılama kabiliyetimiz yeniden yapılandırılmadıkça, yakılıp yıkılan beşeri coğrafyamızda huzura ermek zor olacaktır. İmani ve İslami değerler hayatımıza taşınmadıkça ümmetten ve İslam’dan beklenen, gerçekleşmeyecektir. Biz iyi olursak her şey çok daha güzel olacaktır.

Son söz: “Kendini bilen Rabbini tanır” Rabbini ve kendini tanıyan kötülüklerden, uzaklaşarak, insani ve sosyal gelişim yönünde maddi ve manevi gayret içinde olur.

Dr.Hüseyin Emin Sert
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
İnsani ve Sosyal Gelişim Uzmanı

 

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
1652 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.