logo

Taş Mezar’ın Rüyası

Taş Mezar’ın Rüyası

Taş Mezar’ın Rüyası

Bir kayıp zaman…

Yıldız Sarayı müştemilâtında bir yer burası. Gece Saatleri. Hava karanlık ama bahçedeki aydınlatmaların ışığında hızlı hızlı yürüyorum. Malta Köşkü yakınında bir yere gitmem gerekiyormuş. Yanımda haberciler var. Hepsi telâşlı. Onları takip ediyorum. Tek katlı, mütevazı bir yapıya giriyoruz. Müthiş ferahlatıcı bir hava kaplıyor ciğerlerimi. Bu, etraftaki ağaçların ürettiği temiz hava değil, bambaşka bir şey. Ruhum nefes alıyor sanki. Bir anda ayaklarımın hareket etmediğini ama ilerlediğimi fark ediyorum.

Tıklım tıklım dolu ama sessiz bir odaya giriyoruz. Küçücük bir odaya sığmış yüzlerce, belki de binlerce derviş var içeride. Evet, derviş bunlar; hafif eğik vaziyetteki başları, takkeleri, sarıkları, tertemiz cübbeleriyle dervişler bunlar. Bedenler tam bir teslimiyetle bir yöne dönmüş. Gözlerle değil sadece, bütün vücutla bakılıyor; kulaklarla değil sanki bütün azalarla işitiliyor.

Herkesin büyük bir edeple veçhesinin dönük olduğu yerde, biz zat oturuyor. Haberciler oraya doğru ilerliyorlar. Seslerini duyuyorum. “Hünkâr Hazretleri gelecekler…” deniyor ve müsaade isteniyor.

Sonra önümdeki sahne değişiyor. Şimdi odada bir ben, bir de o zat var.

“Yaklaş evlâdım” diyor, bana çok tanıdık gelen bir sesle. Ben bu sesi tanıyorum ama nereden ve nasıl? Yaklaşıyorum. Konuşuyor. Yüzlerce yıl öncesinden ve yüzlerce yıl sonrasından haberler veriyor. Devrin değiştiğini, zamanın artık farklılaşacağını anlatıyor usul usul. “Sabır lâzım evlâdım” diyor. Zor bir asra girdiğimizi söylüyor. “Osmanlı’nın bakiyesinden, eğer sabrederseniz ne güzellikler çıkar” diyor.

Ruhuma işliyor söyledikleri.

“Dersaadet bir müddet sahipsiz kalacak” diyor. Üzülüyorum.

rağı“Nasıl biter bu cihan devleti, dedeciğim?”

“İlahi Takdir böyle evlâdım, tüm işaretler bunu gösteriyor. Farklı ve zor bir asra giriyoruz. Bir yüz yıl sabretmeniz gerekecek.”

Sonra sahne yine değişiyor. Odanın kapısından büyük, dev bir adam giriyor içeriye. O’nun ihtişamından sarsılıyorum yerimde. Ağır adımlarla ve büyük bir edeple yürüyor. Her halinde bir asalet var. Bana doğru bakıp hafifçe gülümsüyor.

“Hünkârım” diyebiliyorum sadece.

Ulu Hakan Abdülhamid Han.

Koca Sultan…

Deyince kan ter içinde uyanıyorum. Taş mezara benzeyen hapishane hücresinde buluyorum kendimi…

Recep Tayyip Erdoğan’ın, o Koca Sultan’ın yeni varisi olduğunu görüyorum…

Küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin şahlanan ve direnen lideri 1909’da yere düşen sancağı tekrar semalara kaldırıyor. O öyle bir sancak ki hikmet ve irfan kültürünün ve Medeniyetinin sancağıdır.

Yeni bin yılda başlayan yeni sistemimiz devletimize, milletimize ve insanlığa hayırlı olsun.

Muhammed Taha Gergerlioğlu

USGF Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » »
1759 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.