logo

21. Yüzyıl: Akıl Çağının Bitişi, Algı Çağının Gelişi

21. Yüzyıl: Akıl Çağının Bitişi, Algı Çağının Gelişi

“Yalancılık,” Dünya kurulduğundan bu yana var olan bir olgudur. Yalan binlerce yıldır edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve popüler kültürün ilgi alanı olageldi. “Algı dediğimiz kavram” duyu organlarının uyarılmaları sonucunda meydana gelen sinyallerin yönlendirilmesi sayesinde oluşuyor. Çağımızda bu durum öylesine yaygın hale geldi ki doğrularla yalanlar adeta iç içe girmiş. Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor ayırt edilemez hale geldi.Günümüzde “yalan ve algılar” televizyonlarda, internette ve sosyal medyada tüm hızıyla etkilerini gösteriyor.

“Yalan ve algılar” geniş halk kitlelerini operasyonlarla kandırmakta, “dezenformasyon ve manipülasyonlarla” olayları saptırarak gerçekmiş gibi sunmaktadır. Algı oluşturmada bir yalan ne kadar uzun süre gündemde tutulursa, insanlar da o kadar fazla inanmaya hazır duruma gelir maalesef.

Dahası. Büyük yalanlar, küçük yalanlara göre daha çabuk “etkisini” göstermektedir. Haklı çıkmak için her şeyi “inkâr etme” karşı tarafı “suçlama” düsturu, canlı ve diri tutulmaktadır. “Yalan ve algıda” ilk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, taraftarı daha fazla olmaktadır. Onlar için önemli olan “doğrular değil” taraftarı olan insanları tatmin etmek ve rahatlatmaktır.

“Kitle iletişimin ve sosyal medyanın” bu kadar yaygın olduğu bu dönemde gerçek ve doğru habere ulaşmak adeta imkânsız hale geldi. Yalan ve algı “gayrı meşru olmaktan çıkmış, meşru hale gelmiş”, kendi çıkarları uğruna “her türlü yalan ve algılar, yegâne araç haline” gelmiş durumda. Bu algılar sayesinde kendilerini gündemde tutmakta ve beyinleri karıştırmakta oldukça mahirler. Nasıl olsa taraftarları her şeye ”kanıyor ve inanıyor” diyerek yalan ve algılar rahatlıkla yapılıyor. Eskiden savaşın gücü ”top-tüfek” ti. Şimdi ise “teknoloji ve iletişim araçları” bunların yerini almış durumdadır.

“Korkunç bir yalan furyası, algı operasyonları, karalama kampanyaları,  kötüleme ve şeytanlaştırma politikaları” her tarafı sarmış durumda. Toplum, ahlaki her yönden derin yaralar alıyor.

Bu durum, kimin umurunda?

“Ayrışmalar, kamplaşmalar, ötekileşmeler ve husumetler” derinleştikçe derinleşiyor. Ne yazık ki bu ahlaksız anlayışı çok yoğun bir şekilde uygulanmakta, başta “siyasetçiler olmak üzere, basında, ticarette ve gençler arasında” var gücüyle etkisini göstermektedir.

Günümüzde aşağı yukarı pek çok insan yalan söylüyor. Özellikle vicdanı sorumluluğu olmayan “seküler kesim,” bunu daha fazla yapıyor. Anlayacağınız her birimiz “yalanın, algının, dezenformasyonun ve manipilasyonun” bombardımanı altındayız!

İşin garip tarafı, bu kadar “yalan ve algıya” hazır koca bir kitle var! Adeta “yalan ve algılara” bağımlı hale gelmişler. Kendi partileri, kendi liderleri, kendi taraftarları ne söylerlerse, hemen inanmaya ve kabul etmeye hazırlar.

Yapılan ilmi araştırmalara göre; insan beyni yalan söyledikçe “utanma ve hayâ duygusu” özelliğini yitiriyor. Bununla birlikte, “güveni, sadakati ve huzuru” da alıp götürüyor.

Cem Karaca’nın dediği gibi; “Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete”

Bakalım bunun sonu nereye varacak?

Allah, sonumuzu hayreylesin.

Mustafa K.TOPALOĞLU

Etiketler: » » » » » »
273 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.