logo

ALGININ CAZİBESİ OLGUNUN ÇAPSIZLIĞINI SAKLAYABİLİR Mİ?

ALGININ CAZİBESİ OLGUNUN ÇAPSIZLIĞINI SAKLAYABİLİR Mİ?

Bir yazıda dikkatimi çekmişti. “İlk başta herkes iyidir. İnsanların ilk söylediklerine değil son yaptıklarına bakacaksınız.” diyordu. Bazen yönetimi elinde tutanların uzun süre aynı kişilerden olması insanı farklı arayışlara sevk eder. Başlangıçta oldukça masum bir taleptir bu. Bu duygu, bir evin sürekli aynı yerde duran eşyalarından sıkıldığımızda yapmak istediğimiz değişiklik arzusu gibidir. Sanırız ki eşyaların yerleri değiştiğinde evimiz de yenilenir. Doğduk aynı, büyüdük aynı dediğimiz insanlara ilişkin benzer duyguların da olabileceği ihtimalden uzak değildir aslında.

İnsandaki değişim arzusu kontrolden uzak olduğunda ya da bir başkasının kontrolü ile olduğunda “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” kaçınılmazdır. Bugünlerde “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” diyen bir konsorsiyumun canhıraş çabalarına tanığız hep beraber. Bu konsorsiyumun içerisinde bir dönem Ak Parti’nin ekmeğini yiyip suyunu içen ve hatta mevki makam verilenler de var.

Peki AK Parti giderse sen mi geleceksin diye sorsanız cavap yok! Zira gelecek olan belli: CHP ve dostları.

Janjanlı reklamlarla ve dijital operasyonlarla cilalanan CHP’nin foyası, iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını anlayabilme açısından önem arz eden ve bu yönüyle CHP iktidarının “demo sürümü” olarak değerlendirebileceğimiz Bay İmamoğlu örneği ortada. Gündemde kalabilmek için her şeyi yapan ancak yapması gereken hizmetler söz konusu olunca ipe un seren bir adam CİMER şikâyetleri rutin inceleme sürecini ve hatta müsamereye katılan yaramaz çocuklar gibi her törende çıkardığı cıngardan bunu anlayabilirsiniz. Adalar’daki atların başına gelenler hakkında kelamı esirgerken üstüne vazife olmayan konularda bülbül kesilmesi, CHP’nin potansiyelini anlama bakımından yeterince ipucu veriyor bize.

CHP ve dostlarının menşei hakkında fikir sahibi olmadan, medyaya servis edilen safralı haberlerin üretim üssünü ve araçlarını anlamadan ve asıl hesabın ne olduğunu ölçüp tartmadan ülkede oluşturulmak istenen rüzgârın arkasına takılmanın pek de hayırlı bir yol olmadığını söylemek istiyorum.

Algının cazibesine kapılıp olgunun çapsızlığını ya da yaklaşan tehlikeyi anlamamak pişmanlık getirse de o vakit bir işe yarar mı bilemiyorum?!..

Şimdi bu sözlerin arkasına sığınarak iktidarın yanlışlarını görmezden gelecek değiliz elbet. Yanlışı daha büyük bir yanlış ile düzeltmeyiz diyorum. Bir taraftan bu yanlışları cesaretle söylemeye ve düzeltilmesi için çabalamaya devam edeceğiz öte yandan bize şifa olarak sunulan reçetenin prospektüsünü iyi analiz ederek karşısında duracağız.

Söylediğimiz “kaşıkla elde ettiğimiz kazanımların kepçeyle kaybı” anlamına gelecek çözüm arayışlarının neye mâl olacağı ve Türkiye’nin nereye çekilmek istendiği hakkında düşünmeye davet etmektir o kadar.

İdris ŞEKERCİ
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

323 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.