logo

BAKANLIK’TA FRANSIZ KAPİTÜLASYONLARI DEVAM MI EDİYOR?

BAKANLIK’TA FRANSIZ KAPİTÜLASYONLARI DEVAM MI EDİYOR?

BAKANLIK’TA FRANSIZ KAPİTÜLASYONLARI DEVAM MI EDİYOR?

Bir devletin kendi vatandaşlarının aleyhine olarak yabancı unsurlara verdiği ayrıcalığa kapitülasyon dendiğini biliyoruz. Osmanlının güçlü olduğu dönemi hariç tuttuğumuzda kapitülasyonların yarardan çok zarar getirdiği tarihen sabittir. Pozitif ayrımcılık olarak da ifade edebileceğimiz Fransızca kökenli bu ayrıcalıkların tarihi serencamını anlatacak değiliz. Bugünlerde Türkiye’ye ve özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan -Macron ile şiddeti ve kapsama alanı artan- Fransız politikalarını hep beraber yakından takip ediyoruz.

Dış politikada bağımsız politika izleyen ve sahibi olduğu tarihi mirasın gereği bölgesel sorumluluklarını dikkate alan adımları ile Türkiye, özelde Fransa’yı, genelde tüm küresel ve  emperyal güçleri rahatsız etmektedir. Türkiye’nin bu mücadeleden alnının akıyla çıkabilmesi ve kürel dayatmalara eyvallah etmemesi için kuşkusuz tüm ülke yekvücut olmalıyız. Devlet tüm birimleri ve imkânları ile bu politik vizyona yak uydurmak zorundadır.

MSB, MİT ve Dış İşleri Cumhurbaşkanı’nın iradesi ile eşgüdümlü bir mücadele ortaya koyarken bu bakanlıkların veya diğer bakanlıklara bağlı bürokratların farklı tutum ortaya koymaları izahı kabil bir durum değildir. Devleti temsil eden bu iradeye rağmen, kapitülasyon teamülü sayılabilecek pozitif ayrıcalıkta ısrar eden moşer zihinli bürokratik çevrelere bir an önce dur denmeli ve Türkiye’ye ayar vermeye çalışan başta Fransa olmak üzere tüm küresel dayatma aparatı ülkelerin topraklarımızda faaliyet gösteren kanunların etrafından dolanan kurum ve müesseselerine son verilmelidir.

Milli Eğitim Bakanlığı, resmi kurumların dışında kalan, Türkiye’de eğitim faaliyeti yürütecek tüm yerli ve yabancı eğitim kurumlarının takip ve denetiminden sorumludur. Lozan anlaşmasına bağlı azınlık okullarında dahi durum böyle olduğu halde başta Fransa ve diğer ülkelere ait olan ait olan kaçak eğitim kurumları meselesine artık neşter vurmanın zamanı gelmiştir. Yıllardır o sebeple ya da bu sebeple birçok bürokratın çocuklarına da eğitim imkânı sunan Ankara Charles de Gaulle Fransız Lisesi, Lycé Pierre Loti d’İstanbul okulları, 2018 yılında kapatılmasına rağmen bir şekilde himaye edilen İzmir’deki Alman okulu, Tarabya İngiliz Okulları hala faaliyetlerini sürdürebiliyorsa buna Kapitülasyon denmez de ne denir?

Mütekabiliyet esasları gereği aynı şartlarda Türkiye’nin de Fransa, Almanya ve İngiltere’de okul açabilmesi gerekirken şu ana kadar böyle bir gelişme olmaması zihinlerimizde ister istemez istifham oluşturuyor. Türkiye, benzer okul açma niyetini gerçekleştirmek için adım atmak istediğinde eyalet bakanlıklarına yönlendirilerek adeta alt komisyona havale mantığı ile saygınlığımıza kastedilirken bizdeki (MEB ve ilgili Bakanlıklar) bu rahatlığı anlamakta zorlandığımızı ifade etmemiz gerekiyor.

Fransa menşeli 2, Alman menşeli 3 okul hala yasal bir statüye sahip olmadan milyonlarca euro’luk bütçeyle ve neredeyse tek kuruş vergi ödemeden, 222 sayılı kanuna aykırı olarak  eğitim faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Bakanlık bürokratları ile defalarca yapılan görüşmelerden bir netice alınamadığı da ayrı bir gerçektir. Anayasal zorunluluk olmasına karşın Türk öğrencilere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin de okutulmak istenmemesi ayrı bir sorun olarak ortada durmaktadır.

Milli Eğitim bu konuda ne zaman adım atmayı düşünmektedir?

15 Temmuz darbe girişiminden sonra TTKB’nın ortaya koyduğu irade ve saha odaklı denklik  politikası ile FETÖ dışında bir çok dış bağlantılı kaçak eğitim kurumunun tespit edildiğini biliyoruz 2018 yılında kapısına kilit vurulan Alman okulunu da böyle anlamak gerekir.Bu kararlı irade ile anlaşma masasına oturan Almanya’nın sorumluluklarını yerine getireceğini beyan etmesi üzerine açılan bu okul ne yazık ki MEB’in takip zaafı yüzünden hala çözülememiş bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Yeni Şafak Gazetesinde konuya ilişkin çıkan haber sonrası neler yapıldığı, Türkiye aleyhine olan hangi sorunların giderildiğine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Mevcut statükonun devam ederek konunun sürüncemede kalması her iki ülkeye (Fransa ve Almanya) de cesaretlendirmesi, bu okullarda okuyan- e okulda bir devlet okulunda kayıtlı gözüken ve devamsızlıktan sınıfta kalmış olan- kimi elitlerin ve bürokratların varlığına mı bağlıdır?

TTK bu okullara hala denklik vermeye devam etmekte midir?

Fransa’nın dozunu son zamanlarda artırdığı İslam düşmanlığı ve Türkiye aleyhtarlığına rağmen eğitimde böylesi kapitülasyonların devamı bilmediğimiz başka dengelerin dikkate alınması sonucu mudur yoksa MEB içerisinde veya dış işlerinde varlığını devam ettiren kimi mahfillerin ayak diretmesi midir?

İdris ŞEKERCİ
EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

461 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.