logo

EĞİTİM ÇALIŞANLARI SAHİPSİZ BIRAKILMASIN

EĞİTİM ÇALIŞANLARI SAHİPSİZ BIRAKILMASIN

Geçen yıl bu vakitlerdi aşağı yukarı. Korona virüs adıyla hayatımızı esir almıştı Covid-19. Sıkı tedbirlerle eşgüdüm içerisinde eğitim okullardan evlere taşınmış, yüz yüze, göz göze candan cana olmaktan çıkarak camdan cama online olmuştu. Belki de tam da Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hocası rahmetli Münir Özkul’un dediği gibi bir fırsata da vesile olacaktı bu durum.

Öyle ya; “Okul sadece dört duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer” değildi. “Sırasında bir orman, sırasında bir dağ başıydı” bilene. “Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur” sözüyle ne kadar da haklıydı Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sı Münir Özkul.

Ziya Öğretmen, dünden bugüne alışık olmadığımız kadar, sanal alemde içimizde olunca –Covid-19 mecburiyeti sonucu- tecrübe edeceğimiz online/çevrim içi eğitimin de mutlaka üstesinden gelir diye ümitlenmiştik. Her türlü olasılığa hazır olunduğu söyleniyordu; biz de rahattık o vakitler. Sonrası malum. EBA’ydı, zoom’du derken eğitimin olmazsa olmazı yüz yüze olandan candan cana yerine “camdan cama” olanına geçiverdik.

Bu yeni durumun ortaya çıkaracağı komplikasyonları dahi hesap edemeden çocuklarımız da biz de ekranlara mahkûm olduk.

Covid’li günlerin üzerinden kocaman bir yıl geçti ve hala aynı yerdeyiz. Bilim Kurulu’nun, varyantlı ve mutasyonlu virüsün her zamankinden daha fazla tedbir almaya ihtiyaç hissettirdiği yönündeki tespiti üzerine yapılan Bakanlar Kurulu sonrası, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, yeni kısıtlamalar açıklamak zorunda kaldı.

Ekonomiye, sosyal hayata etkisi kaçınılmaz olan yeni kısıtlamalar ister istemez eğitime de sirayet etti ve kısmi yüz yüze eğitime geçtikten sonra yeniden 8 ve 12. Sınıflar hariç uzaktan eğitime geçtik.

Genelgeye uyulsun muafiyet uygulansın

Cumhurbaşkanlığı 2021/8 nolu genelgede açıkça “10 yaş altında çocuğu olanlar” idari izinli sayılmasına ve Personel Genel Müdürlüğü’nün konuya ilişkin genelgesi apaçık ortadayken -maalesef- alandan gelen şikâyetler, 10 yaş altında çocuğu olan öğretmen ve diğer personel için yüz yüze eğitimden muafiyetin yazıdan ibaret olduğunu göstermektedir.

Valilikler -ne yazık ki- son dönemde alışık olduğumuz keyfi görevlendirmelerin mütemmim cüzü olacak şekilde, Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilen genelgedeki “gerektiğinde” ifadesini tevil ederek ve MEB Personel Genel Müdürlüğü yazısını da yok sayarak, 10 yaş altında çocuğu olan kadın öğretmenlerin idari izin hakkından yararlanmasına engel olmaya devam etmektedir.

Eğitim çalışanları asli işlerini yapsınlar

Eğitim online olunca -belli ki- eğitimin yönetimi de bakanlıkta sanal alemde kaldı ve eğitim çalışanlarının başka bakanlıklar tarafından bu süreçte hesapsızca görevlendirilmeleri pek dikkat çekmedi. Neredeyse Kaymakamlıklar arasında bile farklı muamele gören ve “yukarıya” güzel istatistik vermek isteyen mülki idarecilerin “can simidi” olan eğitimciler, asli işlerini unutacak duruma geldiler.

Dinamik denetimlerde emrinde olduğu polis ve zabıtalarla birlikte esnaf denetleyen okul yöneticilerinden, 10 yaş altı çocuğu olan personelin idari izinli olmasına rağmen ve özellikle İstanbul’da insidans değerinin yüz bin kişide bin kişiye dayandığı bir durumda, yüz yüze eğitim yapmak zorunda bırakılan okul öncesi öğretmenlerine yönelik bakanlığın kurabileceği bir cümlesi var mı?

Eğitim çalışanları -eğitimin dışında- her işe görevlendirilirken kendi bakanlığını bir türlü yanında görememenin eksikliğini daha ne kadar yaşayacak?

Sükûtu hayal yaşadık

Uzun zamandır hayalini kurdukları eğitimci bir ismin, Milli Eğitim’in başına gelmesi dolayısıyla sevinen eğitimcilerin -maalesef- sükûtu hayal yaşadıklarının artık fark edilmesi gerekir. Sırça köşkünden ahkâm keserek, öğretmenlerin çalışmadığını yazan kalemşor Nagehan Alçı ile aynı programa çıkan Ziya Öğretmen’leri hakkında başka ne düşünebilirdi öğretmenler?

Öğretmenin hakkı öğretmene verilsin!

Yöneticisinden öğretmenine -ne kadar angarya kabilinden iş varsa- mülki idarelerce görevlendirilen eğitim çalışanları, sahipsizlik hissiyle, manevi doyumdan uzaklaşarak her geçen gün biraz daha mesleğinden soğumaktadır.

Bakanlığa tavsiyemiz, “Okullar olmasa bakanlığı ne de güzel idare ederdik!” rahatlığını terk ederek, sahipsizlik hissi yaşayan çalışanlarına varlığını hatırlatacak adımlar atmasıdır.

Unutmadan, bir hususa daha değinerek, Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sını anarak sözlerimizi tamamlayalım isterseniz:

Malum; 8 ve 12. Sınıflar hariç uzaktan eğitime geçtik. MEB’e bağlı resmi kurumlar kadar özel eğitim kurumları için de aynı kural geçerlidir. Fırsat eşitliği adına; 8 ve 12. sınıflarda yüz yüze eğitim kararı doğru bir adımdı.

Fırsat eşitliğine aykırı hareket edilmesin

Peki, özel okulların bu kurala uyup uymadıkları hakkında bir fikri var mı Sayın Bakanlığın?

8 ve 12’lerin yanı sıra diğer sınıf düzeylerinin de eğitim alanlara da özel okulların kahir ekseriyetinin yüz yüze eğitime devam ettiğini ve bu durumun da fırsat eşitliğine aykırı olduğunu söylemeye gerek var mı acaba?

Ne diyordu Mahmut Hoca: “Ben eğitimciyim, tüccar değilim!”  

İdris ŞEKERCİ
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 No’lu Şube Başkanı

316 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.