logo

Ekonomi Reformları ile Jeopolitik Özgürlüğümüze Kavuşabiliriz

Ekonomi Reformları ile Jeopolitik Özgürlüğümüze Kavuşabiliriz

Bugünlerde ülkemde, dönen entrikaları görünce Dünya savaşındaki hain gaddar ve de sarhoş, İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in (Çorçil) “Türkiye solarsa sulayın, büyürse budayın” dediği o çirkin sözü aklıma geldi.

Oyunları bitmiyor

Türkiye ne zaman büyümeye başlarsa ya bir İngiliz oyunu veya bir Amerikan çelmesi veya bir ekonomik, askeri, hukuki ya da terör kaoslarıyla Türkiye budanmaya veya terbiye edilmeye çalışılıyor. Çünkü bu adamların yaşam felsefelerini kaos oluşturuyor ve buradan nemalanıyorlar da ondan.

Türk Milleti 1.Dünya Savaşı’nda alnının akıyla jeolojik savaşı her ne kadar kazandıysa da, maalesef İngilizlerin hain jeopolitik oyunlarından kendini kurtaramadı. Her ne kadar dünyanın en güzel dağını, ovasını, toprağını, vadisini, gölünü ve boğazını yani Edirne’den, Kars’a kadar aldıysak da, jeolojik özgürlüğümüzü ilan ettiysek de ülkenin jeopolitik dediğiniz yerin siyasi gücünü, siyasi coğrafyası bir başka deyimle sanayi, teknoloji, eğitim, kültür gibi konularda topraklarımızdan çekilirken içimizde bıraktıkları trollerle bizi rahat bırakmadılar. Onlar da biliyor ki; ülkelerin kalkınması ve büyümesi, jeopolitik unsurlarla mümkün olur.

Ülkemizi ta o günden entrikalara ve parti savaşlarına sokarak, mezhep entrikalarına çekerek sadece jeolojik olarak kalmamızı istediler. Gün geldi, kanımızla aldığımız ülkemiz ve topraklarımız üzerinde, bir gün kenevire karıştılar, bir gün tohumlarımızla oynadılar, bir gün hukuk sistemimize karışarak Bronson ve Kavala’yı öne sürdüler, bir gün siyasetimize karışarak, muhalefete talimatlar vererek, iktidarı indirmeye karıştılar. Bir gün askeri üslerimize karışarak S-400’leri bahane ettiler. Velhasıl kurt-kuzu meselesi,  derdi yemek ya, kendini dünyanın jandarması sanıyor ya…

Gerektiğinde askeri güç, gerektiğinde jeopolitik güç kullanırlar. Çünkü bunlar vampir dünyanın kanıyla beslenirler. İngiltere, Amerika ve bunların türevlerinin mayasında güçlü olan haklıdır.

Dünyanın yarısına sahip Büyük İskender, esir aldığı bir korsana; “Hangi cesaretle denizlerde benim büyük donanmama saldırganlık yaptın” diye sorar. Korsanda cevap verir; “Sen hangi cesaretle tüm dünyaya saldırıyorsun“ der.

Bu efendiler de bizim gibi ülkeler ne zaman meşru hakları olan bir yere girse, hemen müdahil olurlar. Ne zaman millet iradesiyle birşeyler alırlarsa S-400 gibi vay efendim sen nasıl alırsın deyip adına da dünyanın barışı ve özgürlüğü için koyar ve size müdahil olurlar. Irak’ta bir milyon insan katledilir onu görmez çünkü bunlar hakkı ve hakikati güçten bilirler. Onun için de hep ekonomik bir savaş içindedirler. Hiçbir milletin kendilerinden güçlü olmasını istemezler. Bir bakarsın Japonya’ya, bir bakarsınız Çin’e ekonomik savaş açmışlardır.      

Bizlerin de bu kurtlar sofrasında yaşamamız için mutlaka ama mutlaka çok çalışarak, katma değerli üretimler yaparak, dijitalleşmemizi geliştirerek, dünya pazarının bir parçası olarak, ülkemize döviz kazandırarak kalkınmamızı sağlayarak, kendi milli ekonomimizi, milli eğitimizi ve mili sermayemizi oluşturarak ancak bu emperyalistlerin töhmetinden kurtulabilir ve jeopolitik özgürlüğümüze kavuşabiliriz. Ancak bu gayret ve inançla bunları yakamızdan atabiliriz.

Hakkı bilen, Hak’tan yana özgürlük ve barışlarda buluşmak üzere hoşça kalın.

Ahmet AL

125 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.