logo

İSTANBUL’UN FETHİ VE DÜNYA MAZLUMLARININ BEKLEDİĞİ TÜRKLER

İSTANBUL’UN FETHİ VE DÜNYA MAZLUMLARININ BEKLEDİĞİ TÜRKLER

Yeni ders yılının açılışında üniversitenin en büyük amfisinde 200’ün üzerinde öğrenci toplanmış bekliyorduk. Nihayet içeriye kısa boylu göbekli ve gözlüklü bir hoca girdi. Elinde kalın bir çanta vardı. Sınıfla hiç muhatap olmadan doğruca kürsüye giderek elindeki çantasını adeta masaya vururcasına bıraktı. Yine sınıfla muhatap olmayan bir tavırla tahtaya dönerek eline tebeşir aldı ve tahtanın ortasına adeta tahtanın boyunda kocaman dört adet rakam yazdı; 1 4 5 3. Daha sonra tebeşiri bırakıp ani bir hareketle sınıfa döndü.

Nihayet göz göze geldik. 200’ün üzerinde öğrenci dikkatle ona bakıyorduk. O ise bizi meraklı gözlerle süzüyordu. Bir anda amfideki sessizliği, kendi sesi ile bozdu.

“Merhaba! Ben Profesör O’Neill. Sizin bu yılki müzik öğretmeninizim. Şimdi size bir soru soracağım. İçinizden kim bu soruya doğru cevap verirse, ona dönem notu olarak A vereceğim. Dönem boyu hiçbir kitap defter getirmese de. İkinci dönem de aynen böyle olacak. Şimdi bu sorunun cevabını kim verecek?” dedi.

Amfide derin bir sessizlik oldu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Profesör O’Neill uzun bir süre öğrencileri süzdü. Hoca sınıfı tarıyor biz de dikkatle kendisini izliyorduk. Ne gariptir ki sınıftan bir tek öğrenci sorulan soruya cevap vermiyordu. Belki de veremiyordu.

Hâlbuki ne kadar basit bir soruydu. Bu tarihte Müslüman ordunun komutanı Fatih Sultan Mehmet Han, Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i fetih etmişti. Bunu herkes bilebilirdi. Ama ne garip hiç kimseden, hiçbir öğrenciden ses çıkmıyordu.

Ben hemen parmak kaldırarak cevabı yapıştırmak istedim. Fakat bir Türk ve Müslüman olarak bu soru bana değil Amerikalı gençlere sorulmuştu. Her ne kadar bu züppeler bu soruya cevap veremeseler de cevap onların hakkıydı. Bu nedenle sustum.

Profesör vaat ettiklerini tekrarlayarak onları cevaba teşvik ediyordu. Ama kimsede bir hareket yoktu.

Dayanamayıp el kaldırdım. Sınıfı dikkatle tarayan Profesör benim el kaldırdığını görünce, heyecanla bana dönerek buyurun cevabınızı bekliyorum dedi.

Ben bu tarihte, Müslüman ordu komutanı Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir zamanların süper devleti Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i fethettiğini söyledim. Herkes merakla benim cevabımı dinlemeye çalışırken, profesör heyecanla “sen bunu nereden biliyorsun?” dedi.

Ben de ben Müslüman bir Türk’üm dedim.

Peki, her Müslüman-Türk bu sorunun cevabını bilir mi? diye sordu. Evet, “8 yaşında bir çocuğa da sorsanız bu cevabı alırsınız” dedim.

Bu defa profesörün anormal şaşkınlığı beni şaşırtmıştı. Bu çok normal bir bilgi idi ama profesörün durumu normal değildi. Tam sebebini soracakken profesör ani bir hareketle sol elini aşağı sarkıtıp, sağ elini midesinin üzerine koyarak enfes bir reverans yaptı ve: “Sizin şahsınızda o muhteşem komutan Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve o muhteşem ordusunu saygı ile selamlıyorum” dedi.

Profesör sanki vurgun yemiş gibiydi. Bu olayın neden bu kadar  kendisini heyecanlandırdığını sorduğumda verdiği “Eğer Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmiş olmasaydı, Batı, bugünkü aydınlığına çok daha geç ulaşabilirdi” bu cevap çok dikkat çekiciydi. (Amerikalı bir bayan gazetecinin anısından alıntıdır)

Evet sevgili Hasbahçe okurları!

Bir Amerikalının gözüyle Fatih Sultan Mehmet Han’a bakış işte buydu.

Profesörün ne denli haklı olduğunu Fatih’in mesela Ali Kuşçu isimli astronomi ve matematik dâhisine 200 altın maaşla İstanbul’da görev verdiği düşünülürse, İstanbul’daki ilmi adımların gerçekten batının aydınlanmasında çok büyük bir rolü olduğu görülmekteydi.

O günlerin Hristiyan Dünyası ruhani lideri Papa II. Pius, Fatih Sultan Mehmet Han’a yazdığı mektupta, eğer Avrupa halklarını kazanmak istiyorsa bunun birkaç damla su ile mümkün olduğunu söylüyordu. Kısaca, eğer vaftiz olursa; yani Hristiyan olursa kendisini Doğu Roma imparatoru olarak ilan edeceklerini dünyayı yönetebileceğini teklif ediyordu.

Fatih’in Papa‘ya: Gel Müslüman ol, sünnet ol, seni Şeyhülislam yapayım dediği de kayıtlarda anlatılır.

İstanbul’un fethini 8,5 asır evvel haber veren Sevgililer Sevgilisinin (s.a.v.) hadisindeki şerefe nail olan Fatih Sultan Muhammed Han ve O’nun karadan gemileri yürüten şerefli arkadaşları; başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğleriz, diyen Konstantinopolis’in ezilen halkının beklenenleriydi!

Bugün de beklenenler olarak o necip ecdadın torunları zalimin zulmüne engel, mazlumun yarasına merhem olabilmek için İha’lar, Siha’lar ve Sida’lar üretiyor Elhamdulillah!

Dünya mazlumlarının beklediği, beklenensiniz ey sevgili gençler!

Medeniyet, Medine’nin nurlu ufuklarından dünyaya yayılan İslam’ın adıdır.

Medeniyet, Medine’dir.

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

337 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.