logo

Kur’an-ı Kerim İnsanlığın Anayasasıdır

Kur’an-ı Kerim İnsanlığın Anayasasıdır

İnsanlık için ne gerekiyorsa, Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bulunmaktadır. Kitabımız, gelmiş geçmiş tüm kavimlerin daha önceki peygamberlerin, geçmiş tarihimizin, velhasıl olmuş ve ahirete kadar olacakların bir özünü ve analizini de bizlere sunmaktadır.

Kitabımız ile birlikte daha önce gelmiş bulunan kitapların neshedildiği, tahrifler nedeniyle önceki kitapların yerini aldığı ve “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim” buyurarak bize dini ve nimetlerini tamamladığını ve İslam’ı da din olarak seçtiğini Yüce Allah bizlere Kur’an-ı Kerimde Maide Suresi 3. ayette bildirmiştir.

Dünya’da farklı biçimde ister adı demokrasi olsun ister kraliyet olsun ister farklı yönetim biçimi olsun İnsanlar idare edilebilir ve edilmekteler.

Seçmiş oldukları kanunlar ve koymuş oldukları kanunlar olabilir, yeri ve zamanı geldiğinde bu kanunları değiştirebilir değişiyor da.

Birçok ülke kanunları kendi kutsal kitaplarından esinlenerek veya daha önceki atalarının tecrübelerinden kaynaklanarak anayasa halinde kabul edilmiş ve uygulanmaktadır.

Kitabımıza uyan taraflar muhakkak vardır, olur ise o ülke insanları refah ve ferahlık içinde huzur ikliminde yaşayışlarını sürdüreceklerdir. Uymayan konularda huzursuzluklar, zaman zaman bilinmeyen sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Günlük haberlerde her gün bu ve benzeri konulara rastlamaktayız;

Kitabımıza uymayan faiz uygulanan ülkelerde ekonominin dikişini tutturmak mümkün olmamıştır. İnsanlar ekonomi diktatörlerinin, para babalarının, tefecilerin, insafına terk edilmiş ve ülkeler borç batağında inlemektedir.

Kitabımız erkek-kadın hak ve kurallarını çok iyi tarif etmiş; uymayan toplumlar eşcinsellik belasına hatta hemcins evlenmelerine kadar kanun çıkararak izin vermişler, ahlaksızlık ve ailenin ortadan kaldırılmasına kadar süreç işlemektedir.

Kitabımızda sermayenin sadece zenginler elinde dolaşmasına izin verilmez iken, zekat denilen çok kutsal bir düzen tavsiye edilirken; zekat müessesesi işlemediğinden fakir ile zengin düşmanlığı, adaletsiz bir vergi ve servet dağılımı dünyayı ekonomik uçurumun eşiğine getirmiştir.

Kitabımız evlilik müessesesi ve aile kavramına özendirirken, sosyal medya ve batıdaki serbest yaşama özentisi, bu kavrama ters düşerek; gençlerimizi zinaya, evlilik dışı ilişkilere sevk etmeye başlamış, birçok ülkede evlenmeden yaşayan insanlar silsilesi oluşmaya, oluşturulmaya hatta özendirmeye –diziler, filimler, fenomenler, reklamlar– neticesinde, gidilmiş ve sonuçlarını toplumda görmeye başlamıştır.

Yeni olarak İsveç’te olduğu gibi kutsalı hedef alarak, kitabımızı yakmaya kadar varan, daha önce de Fransa gibi, Danimarka gibi ülkelerde demokrasi -serbest haklar- özgürlük altında kutsal değerler ile alay etmeler alenen işlenmektedir.

Dünyada insanlık için kutsal olan değerler kesinlikle korunmalıdır, bu tüm anayasal hakların içinde olmak zorundadır. Gerek İnsan hakları evrensel beyannamesi gerek insan hakları gerekse yeni düzenlemeler ile insanlığı teröre itmeyen, huzuru ve güven ortamını sağlayıcı insanlığın hak ettiği değerleri korumak zorundadır.

Mesela; Papalık sistemi eğer doğru olarak işleseydi insanlık adına nasıl ki kendi kutsalına söz söyletmez ise dünyanın en çok inanç sistemi olan İslami değerlere karşı tüm dünyaya kiliselerden mesaj vererek kutsal kitabımızın yakılması veya alay edilmesi konusunda uyarı yapması lazımdı.

İnsan hakları örgütü aynı şekilde Kutsal kitabımızın yakılmasını kınaması hatta o işi yapan kim olursa olsun insanlık suçu adı altında mahkemeye sevk etmesini isteyebilirdi.

Bu arada bizim Diyanet İşleri Başkanlığımıza da çok çok önemli görevler düştüğünü anlatmamıza gerek yok. Herkesin örnek aldığı bir kurumumuz bunu biliyoruz ve sorumluluğunu da bilmekteyiz.

Artık 21. yüzyıl insani değerlerin en üst noktaya çıktığı, dijital çağın ve bilgeliğin önem kazandığı bir asırdayız.

Tarihte hep Ebu Cehiller –Ebu Lehepler- yalancı peygamberler, Abdullah bin Sebeler, Ebreheler, Firavun ve Nemrutlar olmuştur. Fakat İslam’ın nurunu söndürememişler fitne ve fesat tohumu ekmişlerdir.

2022’de Katar’daki Dünya kupası göstermiştir ki; 1000 kişi üzerinde farklı ülkelerden gelen insanlar İslam’ı seçmiş ve huzuru yakalamıştır.

İslam güneşi her tarafta nurunu göstermektedir. Adı İslam ülkesi olan ülkeler maalesef gerçek İslam’ı anlatmakta ve yaşamakta sınıfta kalmışlardır. Gerçekten doğru ve gerçek inanca uygun bir örnek yaşayış olsaydı bu ülkelerin en huzurlu ve en gelişmiş ülke olmasının önünde hiçbir engel kalmazdı.

Gençlerimiz yepyeni bir arayış içinde bir yandan inancını öğrenmesi gerek diğer yandan örnek alacağı kişiler gerçeği yaşamıyor maalesef.

Her kötü örnek gençlerimizin kafasını karıştırmakta, neye inanacağını nasıl yaşayacağını bilmemektedir. Bu nedenle gerçek inancımızın öğretilmesi, kötü örneklerin azaltılması, rol model insanların yetiştirilmesi elzemdir.

Bir yandan içki, kumar vb. inancımızda yasak; diğer yandan her şey toplumda serbest, hatta devlet eliyle lotolar-totolar, piyangolar, peki bir genç olarak ne düşünürsünüz? Hangisi doğru?

Bir yandan zina çok kötü; diğer yandan evlilik dışı ilişkiler, aynı evde 18 yaş ve üstü iki tarafta razı ise serbest. Hangisi doğru?

TV’lerde, filimlerde her tür aldatma, flörtler, evlilik dışı ilişkiler, sahte nikâhlar serbest. Peki, hangisi doğru?

Ondan sonra sokakta gençlere soruluyor, inanç durumun nedir?

İnançsızım diyen, Agnostik olan, Deist, ateist olan vs. Peki bu gençler bizim insanımız değil mi, ne oldu da bu kadar değişti?

Cinsiyet değiştirmek isteyenler de cabası. Bu ne demek oluyor anlayabiliyor muyuz bilmem!

Ne kadar güzel bir inanca sahip olduğumuzu anlayabilmek ona uygun nesil yetiştirmek

Dünya’ya örnek olmak bizlerin elinde.

Sağlık ve sağlıcakla kalınız.

Fethullah FAKIOĞLU

578 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.