logo

ŞİKÂYET BEDAVA, YA SAVUNMA HAKKI?

ŞİKÂYET BEDAVA, YA SAVUNMA HAKKI?

Yeni bir yüzyılın arefesindeyiz. Türkiye Yüzyılı mottosuyla yola çıkan Sayın Cumhurbaşkanı, birçok alanda müjdeyi sıralarken toplumda görülen heyecanın farkındayız. Gönül arzu ediyor ki her alanda aynı heyecanı yaşayalım, verilen müjde ile yarınlara dair umutlarımız artsın.

Eğitim Bir Sen Genel Sekreterimiz Talat Yavuz, seçim sürecinin eğitim gündemine dair kanaatlerini paylaştığı son iki yazısında, seçime giren tarafların -bu konuya ilişkin esaslı gündemlerinin olmadığından bahisle- 14 Mayıs sonrasında göreve gelen Milli Eğitim Bakanı’ndan beklentilerini dile getirdi. Biz de aynı gündemin özlük hakları ve hukuk boyutuyla gördüğümüz eksikleri ve yanlışları paylaşalım istiyorum.

Şikâyet Bedava Hak Arama Ateş Pahası

Yıllardır sendika temsilcisi olarak disiplin süreçlerinin içerisindeyim. Disiplin kurulunda yüzlerce üyemizin dosyasına baktım, savunmasını yaptım. Yapılan şikâyet üzerine inceleme soruşturma sürecinde tek şikâyet üzerinden ayrı ayrı cezaların verildiği çarpık bir teftiş sistematiği olduğuna defalarca tanık oldum. Bir kişiye aynı dosyada, aynı şikâyetten 10 ayrı teklifin yapıldığına onlarca kez tanık oldum. Aynı Cezaların birleştirilmesi (tevhid) uygulamasının kaldırılması ile müfettiş veya muhakkiklerin bu konuda adeta coştuğunu söyleyebilirim. Bir adam suçluysa ve tecziye edilmesi gerekiyorsa tecziye zincirine gerek var mı?

Mevzuata uymayan, -amiyane tabirle- sağa sola bakma suçunu sübuta erdirirken, “sağa baktın ayrı ceza, sola baktın farklı ceza, aşağı baktın başka ceza, yukarı baktın yine ceza” demenin cezada orantılılık ilkesi bakımından hukuksuzluğu bir kenara savunma hakkını engelleyen/zorlaştıran ayrı bir ceza olduğunu görmek gerekmiyor mu?

Vatandaşın hak arama imkânlarını çoğaltmak adına şikayet mekanizmalarını online olarak çeşitlendirmek ve “layüsel” ve sorumsuz olarak kurgulamak ne kadar hakkaniyete uygundur?

Elbette vatandaşın ya da haksızlığa uğrayanın şikâyet hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ancak, CİMER, MEBİM ya da başkaca yollar ile yapılan şikâyetleri -süzgeçten geçirmeden- soruşturmaya dönüştürmek ya da sonuçları itibariyle sorgulayıp haksız yere şikâyet ederek kamu çalışanlarını mağdur edenlerin herhangi bir müeyyide ile karşılaşmaması, adaletin tecellisi ve terazinin denkliği bakımından yeni bir bakış açısını zorunlu hâle getirmektedir.

Savunma hakkının kutsallığı ve bu hakkın herkes tarafından rahatlıkla kullanımı, hukukun evrenselliği bakımından olmazsa olmazdır. Mevcut sistemde -teoride böyle olsa da- fiili durum maalesef böyle değil.

Şikâyetin olabildiğince kolay olduğu bir düzenekte, disiplin ya da idari bakımdan ceza verilen, özelde eğitim genelde kamu çalışanlarını, her cezaya ilişkin ayrıca dava açmaya mecbur bırakan bir hukuk sistematiği ile karşı karşıyayız. İdari davalarda, sonuç sanık aleyhine neticelendiğinde, her madde için yaklaşık 6-7 bin TL’yi bulan karşı taraf vekâlet ücretini de hesaba kattığımız vakit, tecziye edildiği 7-8 maddeden dolayı ayrı ayrı dava açan bir memurun kaç para ödemek zorunda olduğunu varın siz hesap edin.

Şikâyetin bedava olduğu, hak aramanın -böylesine- pahalı olduğu bir sistemde, maalesef memurun sahipsizliği gibi bir gerçekle yüzleşmek durumundayız. 

Elbette suçlu cezasını çekmeli, sonucuna katlanmalıdır. Ancak, şikâyetçiyi sorumsuz, şikâyet edileni ucu açık bir tecziye yağmuruna mahkûm eden bir hukukun hakkaniyete uygun olmadığını söylüyoruz.

Yeni dönemde, şikâyetçiyi şikâyetinden sorumlu kılacak bir bakış açısını da dikkate alacak, savunma hakkının kullanımını hem ekonomik yönden hem de soruşturmada verilen ceza usulü bakımından yeni bir makulü bulmak durumundayız.

Ayrıca; Eğitim çalışanlarının hak arama mekanizması içerisinde -bir Memur Sen kazanımı da olan- İl Milli Eğitim Disiplin ve Bakanlık Yüksek Disiplin Kurullarını daha demokratik hale getirecek yeni bir anlayışa da ihtiyaç olduğu bir başka gündemdir.

İdris Şekerci
EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

147 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.