logo

TEKBİRE FRANSIZ KALMAK

TEKBİRE FRANSIZ KALMAK

TEKBİRE FRANSIZ KALMAK

Eskiler “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” olarak ve ifade edermiş inancımıza ve örfümüze uygun düşmeyen bir davranış gördüklerinde. İzmir depreminde -Allah’ın yardımıyla-91 saat enkaz altında bekleyen ve Arama Kurtarma ekipleri tarafından kurtarılan minik Ayda’nın kurtarılması üzerine kamuoyunu meşgul eden Tekbir tartışması tam da böyle midir bilemedim.

Tartışma, İYİ Parti’li Muhammet Güllük’ün “Ayda bebeğin başında savaşa gidermiş gibi tekbir getiren bu tipler kim? Bu neyin kafası? İlla dini tabir kullanacaksan Bismillah diyeceksin!” tepkisi üzerine başladı. Güllük’ün bu tepkisini -açık söylemek gerekirse –doğrudan İslam’a olan alerjisinden kaynaklanan ve “Müslüman mahallede salyangoz satma” hayali kuran bir tepkimidir bilemiyorum. İnsanların kalbini okuyacak değiliz. Ancak şunu söyleyebiliriz ki;   bu tepkinin sahibinin Din hakkında kifayet miktarı bilgiden dahi yoksun olduğu izlenimini veriyor. Güllük, Tekbir’i -izlediği filmlerin etkisiyle olacak- savaşlarda düşman üzerine yürürken söylenen bir söz sanması bu kifayetsizliğe dair bir ipucu sayılabilir. Beterin beteri vardır diyelim.  Sayın Güllük, ya daha da ileriye giderek; Allah’tan; “Bir İngiliz Anahtarı” olan bir örgütün dilinde sırıtan “Allahu Ekber!”  sözüne atıfla “Kurtarma ekiplerinin ağzında İŞİD Sloganının ne işi var?” demedi.

Sayın Güllük’ün müktesebatını ve gerçek niyetini sorgulamadan benzer tepkileri verebilecek zihniyeti üreten, sorunlu seküler eğitim paradigmasını konuşmalıyız. Bu patolojik durum, İslam’ı diğer dinler ile birlikte, kültürel düzeyde ele alan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”  daraltması ile Dini Eğitimi rafa kaldıran; adı Ahmet, Muhammed, Ayşe ve Fatma’lara mensubu oldukları dinin eğitimini vermeyi kerih gören sorunlu anlayışın tezahürüdür.  En basit haliyle; Matematik dersinde, faiz hesaplamasını öğretirken zekât hesaplamasını görmezden gelirsen ya da “Barış ve esenlik duası”  selam yerine minicik zihinlere sadece  “Günaydın-tünaydın” demeyi öğretirsen olacağı budur.

Bir eğitim anlayışı düşünün; Bir tarafta, Mehmet Akif’in “Bu ezanlar ki şahadetleri Dinin temeli” dizelerinin yer aldığı İstiklal Marşı’nı öğretin, diğer tarafta -bırakın şahadet kelimesinin anlamını bilmeyi- bihakkın kelimeyi şahadeti getirebilecek öğrenci yetiştiremeyin. Sadece MEB’e bağlı genel müdürlüklere bakarak dine bu şaşı bakışı müşahede edebiliriz. Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü dediğiniz bir yerde Din Öğretimi Genel Müdürlüğü derseniz; bu toprakları “ilayı Kelimetullah” uğruna kanlarıyla sulayan şehitlerin kıyamlarındaki tekbir ile dini ayakta tutmanın ifadesi namazın iftitah tekbirinin aynı olduğunu nasıl öğretebilirsiniz?

Alkış ile tekbiri kıyaslayacak değilim. Lakin “Kendi değerlerine Fransız kalmak” olarak da ifade edilebilecek bir duruma nasıl geldiğimizi, adı Ahmet, Muhammed olanların Tekbir’e nasıl yabancılaştıklarını anlamaya çalışmamız gerekmez mi?

Bir taraftan Fransa’ya ve Fransız mallarına boykotu tartıştığımız bugünlerde kendi değerlerine, inancına ve coğrafyasına Fransız kalmayı öğreten Fransa menşeli seküler anlayışı ve eğitim felsefemizi gözden geçirmeye ne dersiniz?

İdris Şekerci
EBS İstanbul 6 No.lu Şube Başkanı

601 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.