logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-70

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-70

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-70

BİRUNİ-Son Bölüm

Bilinmeyen kıtanın ya da kıtaların kuzey-güney hattın, kuzey ve güney enlemlerinde yer alıp almadıklarını sorguluyordu. Buna cevaben bakabileceği başka bir saha araştırması yoktu ama mantık araçları elindeydi. Dünya hakkında bilinen deliller ve bilinmeyen kıtaların en kuzey ve en güney enlemler arasına sıkışmış olabileceğine dair bir mantık yürütüyordu ve bu doğruydu.

Nitekim kitabında; “Doğuda ve batıda üzerinde hayat olan toprakların varlığını imkânsız kılacak hiçbir şey yoktur. Ne aşırı sıcak ne de aşırı soğuk vardır. Dolayısıyla dünyanın diğer tarafları suyla kaplı (bilinen) olarak bölgelerin ötesinde de bölgeler elbette vardır.”

11. asırda Biruni Amerika’yı mı keşfetmişti? Tabii ki hayır! Çünkü buralarını görmemişti. Buna karşın İskandinavlar, 1000’den hemen önce Kuzey Amerika’ya ayak basmıştı. Ama ne bulduklarını anlamadıklarına hiç şüphe yoktur. Hatta Leif Ericson bu ormanlık kıyılara karşı o kadar kayıtsız kalmıştı ki bir daha asla gitmemişti. Üstelik seyahati hakkında ne bir şey anlatmış ne de daha sonra böyle bir kayıta rastlanmıştır. İskandinav gemiciler kazara buldukları bu kıta için kâşif denilemez. Oysa İngiltere’nin Bristol kentinden kalkıp Kristof Colomb, John Gabot ve isimleri bilinmeyen diğer denizcilerin kahramanlıklarından ötürü elde ettikleri ödül Vikinglere verilmelidir.

Biruni de tıpkı Vikingler gibi kâşif tacını giymelidir. Bu tespitleri yapmasına imkan sağlayan kümülatif ve analitik süreç hiç yoksa, en az Vikingler kadar övgüyü hak etmiştir. Biruni, mantık üzerine ve boylamlar üzerine bu tezi iddia etmişti. 500 sene sonra yola çıkan Kristof Colomb da Biruni’nin enlem ve boylam tezini dikkate almış ve doğrulamıştır.

Kitabın başka yerlerinde olduğu gibi burada da Biruni ilk defa klasik Yunan, Hint ve İslam gök biliminin yaklaşımlarını ele alıyor ve hepsini titiz bir matematiksel değerlendirmeye tabi tutuyordu. Klasikleri hatalı buluyordu. Yaptığı analiz ve sunduğu sonuçlarla “El Kanun El Mesudi” de Biruni titiz ve yansız analiz yapmaya ve hayrete düşürecek derecede bir cesaretle hipotez sunmaya olan düşkünlüğünü ortaya koymaktaydı. Ortaçağ’da gök bilimi üzerine yazılmış olan El Kanun El Mesudi’nin tam Arapça metninin 1954-1956’ya kadar basılmamış olması inanılacak gibi değildir. Üstelik tenkitli neşri de yapılmamıştır.

Bugün bile İngilizce’de yetkin ve güvenilir bir tercümesi yoktur. Fransızca ve Almanca’ya hiç çevrilmemiştir.

Aynı yıllarda Biruni, mineraloji hakkındaki ilk bilimsel eser olarak kabul edilen “Madenlerin, Bitkilerin ve Taşların Oluşumları ve Mahiyetleri” adlı kitabı bir ilktir. Arşimet ilkesini genişleten bu çalışma Biruni’nin diğer eserlerine kıyasla o kadar teknik değildir. Ve Doğu dilleriyle kadim dillerdeki mineraloji terimlerinden belli rezervlerin yerleri ve nasıl çıkartılacakları hakkındaki yorumları, hatta mücevherlere yazılmış şiirlere kadar hemen her şey bulunmaktadır. Tüm bunların yanı sıra kristal bilimi ve minerallerin, volkanik ve çökelme süreçleri de dâhil olmak üze re kökenlerini anlatmaktadır. Muhteşem bir eser.

Bu eserde Biruni ilk defa özgül ağırlık kavramını kullanmıştı. Kavramı keşfetmesinin ardından birçok mineral ve metal üzerinde deneme yapmıştı. Hesapları inanılmaz derecede isabetliydi. Virgülden sonraki 3.haneler bile doğruydu. Avrupalılar bu seviyeye 17. asırda gelebilmiştir. Kitabın Arapçadan batı dillerine tercümesi 1963’de olmuştu. Bu kitap nedense bilim tarihindeki hak ettiği yere bir türlü gelmemiştir.

Niye?

Çünkü Batı her yerde Türk görmekten bıkmıştı. Bu kervana Türkiye’de de katılan oldu!

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » »
1344 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.