logo

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DAHA AZ EGEMEN BİR DEVLETE DÖNÜŞMESİN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DAHA AZ EGEMEN BİR DEVLETE DÖNÜŞMESİN

Türkiye ülkesine dolarla ucuza vatandaşlık satarak, dış ticaret açığını kapatmaya çalışan bir ülke durumunda… Ne kadar yeni vatandaş var tam ve sağlıklı sayıyı bilemiyoruz. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimi 2.330.140 oy farkla kaybedildi.

Objektif bir bakışla bu vaziyetin siyasal tercihlere, seçime ve Türkiye’nin egemenlik hakkına etkisini konuşmak istiyorum.

Yeni vatandaşlar Türkiye’nin uzun dönemli stratejilerini, jeopolitik konumunu ve karşı karşıya kaldığı/kalacağı tehlikeleri bilmeden ve haliyle pek de umursamadan, anlık politik tercihlerle siyasete müdahil oluyorlar. Bu bir suçlama değil son derece doğal bir durum.

Yeni vatandaşların sayısının artması ve doğumla vatandaş olanlarla birden bire aynı haklara sahip olmaları; Türkiye’nin kısa ve özellikle uzun dönemli meselelerinin içinde doğmuş büyümüş, siyasi tercihini bu meseleler üzerinden manevi bir takım unsurlarla oluşturan kadim vatandaş profiliyle de çatışmaya sebep oluyor. Bu sosyolojik çatışmalardan çok daha derin ve keskin bir çatışma alanı oldu ve daha da olacak.

Kısa dönemli menfaatlere yönelik siyasi tercih oluşturan, kendisine vatandaşlık verene karşı sonsuz minnet ve hürmet besleyerek siyasi tercihte bulunan yeni vatandaş profili, siyaset mekanizmasının belirleyici unsuru olabildi gibi görünüyor. Bu yeni vatandaşlar henüz vatandaşlık almamış akrabalarının, aynı şekilde vatandaş olabilmeleri için kendilerini göndereceğini ilan eden siyasete kesinlikle destek vermediler. Türkiye siyasetinden temel beklentileri akraba ve tanıdıklarının vatandaş olabilmesiydi. Hatta yeni vatandaşlarının ülkedeki akrabalarının gönderilmeleri endişesi, sadece onlarla ilgili değil uluslararası dengeleri de sarsacağından dünya kamuoyunun da muhalefete mesafeli yaklaşmasına sebep oldu.

Bu oyların tamamını alarak seçimlerde kendine bir üstünlük sağlayan iktidar ve ortakları, Türkiye’nin uzun dönemli stratejik hedeflerini gerçekleştirmesi için gerekirse aç kalmak ve hayatı dahil bir çok fedakarlığa hazır kadim vatandaşın talepleriyle, kısa dönemli menfaatler üzerine kurulu siyasal tercihler yapan yeni vatandaşlar arasında ensar ve muhacir metaforuyla romantik ve nostaljik bir denge/uyum sağlama gayretindeydi.

Göçün getireceği nüfus değişiminin sosyolojik etkileri tüm siyasi taraflarca tartışılsa da yeni vatandaşların sayısındaki bir seçim döneminde oluşan olağanüstü artışın, devletin kurumsal kimliğine etkisi pek tartışılmadı. Vatandaş olarak seçime katılan bu yeni seçmen profili, Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenlik hakkının dış devletlerle de paylaşımına sebep oldu/olacak. Blok oy kullanacak milyonlarca yeni seçmenin artışı devam eder ve engellenmezse, siyasete her gün daha fazla etki edip belirleyici olacaklar. Bu etki ise aynı zamanda başka devlete bağlılığı bulunan bu yeni nüfusun, uluslararası yönlendirmesiyle oy kullanımına sebep olacak/olabilecek.

Milyonları bulan başka bir ülkeyle bağını koparmamış ve hatta daha iyi bir yaşam için başka ülkelerle de bağ arayan seçmen, başka devletlerin manipülasyonları ve teklifleriyle seçmen iradesi belirleyebilir ve zaten ağır aksak işleyen demokrasimizin iç siyasi çekişmesini uluslararası bir çekişme alanı haline getirebilir. Başka devletlerin milyonlarca seçmenle iktidar veya siyasi alan belirleme gücü; Türkiye’deki siyasi partilerin bu seçmen kitlesini yönlendiren devlet veya devletlerle uzlaşmak zorunda kalmasına ve böylece devletin egemenliğini dış unsurlarla paylaşımına sebep olabileceğinden, daha az egemen bir devlete dönüşebiliriz.

Siyasi partiler sadece vatandaşlarını düşünerek değil, seçmeni yönlendirecek uluslararası güçleri de memnun edecek şekilde davranmak zorunda kalabileceği gibi, tam aksine ülkedeki etnik yapıya dayalı radikal siyasi akımların güçlenerek büyük nüfus çoğunluklarını çok tehlikeli bir şekilde konsolide edecekleri yeni bir siyasi döneme giriyoruz. Makulün ortadan kalktığı ve uzun süre ortada görünmeyeceği, sert, dışlayıcı, ırkçılığa varan milliyetçi söylemlerin kabul göreceği bir döneme giriyoruz.

Bu Türkiye’nin önündeki en büyük beka sorunudur. Önüne geçilmediği takdirde çatışma sahalarının ne kadar yayılacağını ve nerelere varabileceğini asla bilemeyiz. Bunun önüne geçmek için vatandaş satışının ve başka gerekçelerle verilen vatandaş dağıtımının durması, bir şekilde vatandaş olacak olanların ise seçmen olmasının iki seçim ertelenmesi Türkiye’nin bu istikrarsızlaşma ve egemenliğini başka devletlerle paylaşma tehlikesine karşı hiç değilse tedbir olacağı kanısındayım.

Av. Burak DİYARBAKIRLIOĞLU
Gelecek Partisi Kâğıthane İlçe Başkanı

657 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.