logo

2023 Seçimleri Üzerine

2023 Seçimleri Üzerine

Türkiye tarihinde böylesine kafa karışıklığının olduğu, değişik düşünce temellerindeki partilerin bir araya geldiği, partilerin büyük kampanyalarla kamplaşarak ağır dille birbirlerini eleştirdiği başka bir seçimin olduğunu düşünmüyorum.

Tabanları birbirine taban tabana zıt partilerin bir araya gelmesi ideolojik düşünce yapısının ne kadar saydam olduğunu gösteriyor hiç şüphesiz. Sistem kamplaşmaları da dizayn ettiği için neredeyse hiç bir parti kendi başına kendi bayrağını sallayarak seçime giremiyor. Seçim kampanyaları bu bağlamda kendi çatısı altında siyaset yapanların söylem geliştirdiği değil, karşı tarafın söylemine ve eylemine söylem ve eylem geliştirdiği garip bir siyaset diline dönüşüyor.

Hâl böyle olunca; kimin kiminle olduğunun öneminden çok kimin kime karşı olduğunun, kimin kime karşı savaş açtığının önemi ortaya çıkıyor esasında.

Düşmanıma düşmansan benim dostumsun

İktidar yanlılarının ana kampanyası bize oy vermezseniz ülke dağılacak ve gelecekle ilgili Türk halkı büyük sıkıntılara girecek şeklinde bayrak, millet, din insicamı içinde, özellikle Müslümanlıkla ilgili kazanımlar bir çırpıda buhar olup gidecek bağlamıyla beraber, bütün dış-iç düşmanlar bizim seçim kaybetmemizi bekliyor, biz bu seçimleri kaybedersek gerisini siz düşünün vurgularıyla halkı konsolide etmeye çalışıyor.

Muhalefet ise mevcut iktidarın yirmi yıldır ülkedeki bütün kurumları zayıflatılıp keyfileştirildiğini, liyakat esasından çok itaat ve hısım-akrabaya bağlı insanların iş başına getirildiğini, beytül male ait büyük bir servetin iktidar yanlılarınca iç edildiğini, bu ucube sistemin devam etmesinin mümkün olmadığını, tek adam sisteminin mutlaka değişmesi gerektiğini, buna rağmen mevcut iktidarın tekrar seçim kazanmasıyla birlikte ülkede kaos ve çatışmaların kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak kampanyalar yürütüyor.

Bu iki kutuplu siyaset dilinin bizi nereye götüreceği pek bilinmez. Ancak bilinen bir şey var ki Türk halkı hayatının neredeyse tamamını siyaset bağlamında hayatının ana gündemi yapmaya ve hısım akrabalarıyla hiç çekinmeden bu zaviyeden düşman olmaya hiç acımadan devam ediyor.

Bu seçimde seçmenin büyük bir kesimi vereceği oyu düşmanlık üzerinden vereceği için belki de Türkiye tarihinde ilk defa sevmediği eskiden düşman olduğu partilere oy vermek zorunda kalacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bireysel karizması dünya çapında geliştirdiği milli ve dini bağlamdaki dil ile sürekli kendi şahsi oyunu koruduğu gibi oy erimesi ile karşı karşıya kalan partisinin oylarını yukarı doğru çektiği de açık bir şekilde gözlemleniyor. Seçmenin zihni karışık olsa da Erdoğan’ın toparlaması sayesinde yönünü pek fazla değiştirmek istemiyor.

Seçimlerin en kritik partisi Yeniden Refah Partisidir

Bana göre bu seçimlerin en kritik partisi Yeniden Refah Partisidir. Fatih Erbakan’ın babasının partisinden uzaklaştırılmasıyla oluşan bu parti aslında Türkiye’de bir umut sinyalleri verir nitelikte. Milli görüş manifestosunu en yalın dille Türkiye’de eğip bükmeden ifade edebilen bu partinin önemli bir ayrıma geldiği açık. Her iki tarafa da uzak durmasıyla, pandemi döneminde gösterdiği net tavır, LGBT ve 6284 sayılı kanunlar gibi toplumu ve aileyi yakından ilgilendiren hususlarda gösterdiği marjinal çıkışlar sayesinde global kuşatmaya karşı olan ciddi bir kesimin ilgisini çekiyor. AK Parti seçmeninin gidebileceği ikinci net adres olarak görünen Yeniden Refah Partisi bağımsız olmayı başarabilirse bir umut olarak Türk halkının karşısında durmaya devam edecektir. Aksi takdirde basit bir oyuncu olarak siyaset tarihinden silinmeye mahkûm hale getirilebilir.

Bu seçimin bana göre iki kritik partisi vardır. Biri iyi parti diğeri ise Yeniden Refah Partisi. İyi Parti yıllardır birlikte olduğu CHP ile çok kritik bir virajda; “oynamayabilirim” sinyalleri vererek aslında Türk siyaset tarihinin çok da bağımsız olmadığını ziyadesiyle hissettirmiştir. Kemal Kılıçtaroğlu’nun aday olması Erdoğan için bir ışık olurken Meral hanımın mutabakat metnine itirazı ve herkes kendi yoluna sinyalleri cumhur cephesinde aslında kontrollü bir umudu yeniden canlandırmıştır. Zaten söylem bakımından zayıf ve toplama siyaset kampına dönüşen Millet İttifakı en ufak bir çatlakta Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecektir.

HDP kırmızı çizgimizdir!

Meral Akşener’in HDP kırmızı çizgimizdir demesi CHP’nin gizli açık HDP ile flört etmesi son anda bu ittifakın çok şeylere gebe olduğunu, Erdoğan’ın elini oldukça güçlendirdiği aşikâr.

Aslında Ankara siyaset oyununu kendisi kurguluyor kendisi oynuyor havasını çoktan beri fazlasıyla hissettirmiyor değil. Türkiye devlet aklı kimi istiyorsa büyük olasılıkla seçimi o kazanacaktır. Bana göre büyük olasılıkla oy farkı olmamasını önemseyen Ankara, buna rağmen Erdoğan’la yürüme sinyallerini fazlasıyla ortaya koyuyor görüntüsünde.

Meral hanımın bir gece ansızın aldığı bir telefonla; “bizim için HDP, kırmızı çizgimizdi, siz HDP’yi muhatap aldınız, ben bu oyunda yokum” demeyeceğini kim garanti edebilir?

Unutmayın ki İyi Parti bir devlet partisidir, tıpkı CHP gibi. Meral hanımın böyle bir açıklamasa kime kazandırır, onu da siz düşünün. Pamuk ipliğine bağlanmış bir siyaset. Sokrates’in de tam vurgulamak istediği gibi; “demokrasi seçilmişlerin halka seçtirilme sanatıdır.”

Başkan Erdoğan tekrar seçilir

Anlaşılan o ki Erdoğan devlet desteği ve yirmi yıllık iktidar gücünü elinde tutması sayesinde seçimleri kazanacak gibi duruyor. Ancak buna karşılık partisiyle kendi oyu arasında en az on puan fark oluşacak gibi.

Biraz sınır dışına çıkılıp meselelere dünya ölçeğinden bakıldığında yeni dünya düzeni kurmaya çalışan, tek devlet, tek millet, cinsiyetsiz nesil, tek kart, tek hak gibi absürt kavramlarla tek merkezden şeytani dünya kurmaya çalışanlarla bir yönüyle ulus devletlerin yaşamasını isteyenler arasında derin ve aşikar bir mücadelenin olacağı açıktır.

Oyun kuranların oyununu bozmalı

Bu seçim sonrası Türkiye’nin ana gündemi bölünmüş Türkiye haritalarını ifşa edip dünyanın başkenti İstanbul diyenlerle verilecek çetin ve amansız mücadeledir. Hal böyle vahim iken kimin seçildiğinin ne önemi var. Bir devlet varsa ortada seçilen kim olursa olsun yönetmeye muktedir değil midir?

Asıl mesele Siyonizm’in kurguladığı oyun ve 2023’ü milat sayarak yeni dünya düzeni kurmakla beraber vaat edilen topraklara yerleşmektir. Vaat edilen topraklar Anadolu toprakları değil midir? Yahudi müktesebatına göre Tevrat’ta yazan ahid sandığı Türkiye’de değil midir? Anadolu topraklarında bizlere kefen biçenler sizin kimi seçeceğinizden daha çok sizi bu topraklarda nasıl topyekûn imha ederizin planını yapıyordur kim bilir! Kim bilir şeytani bu yapı bu seçimler son seçimler olsun diyerek Türkiye’nin üstüne beyaz kefen sermeye hazırlanıyordur.

Dış güçlere karşı uyanık ve teyakkuzda olmalıyız

Türkiye’de kim seçilirse seçilsin seçimden sonra dayatmacı ve acımasız bir süreçle karşı karşıya kalabilir. Kimin seçildiğinin önemi olmaksızın halkların kardeşlik bağından kopmaması gerekir. Türkiye halk bağlamında acilen siyasal düşünce ekseninden çıkıp kendi devletini, yani ailesini koruma sürecine evrilmeli, olası işgal ve yumuşak hamlelere karşı uyanık ve teyakkuzda olarak toprakları için kardeşleriyle yeri ve zamanı geldiğinde omuz omuza olmasını da bilmelidir.

Vesselam.

Fatih Alim DAŞPINAR

Etiketler: » » » » »
727 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.