logo

28 ŞUBAT’IN SAHTE MAĞDURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ!

28 ŞUBAT’IN SAHTE MAĞDURLARINI DA SAHTE KAHRAMANLARINI DA TANIYORUZ!

Unutulan zulüm tekrarlanır. Bin yıl sürecek denilerek; tanklar sokaklarda yürütülmüş, milletin oylarıyla seçilen Merhum Erbakan ve hükumeti vesayet altına alınmaya çalışılmıştı. Evet, bin yıl sürmedi görünürde; lakin seçilmişleri vesayet altına almaya çalışan zihniyetler hiç değişmedi. İsimler değişti, vakitler değişti ancak, millete ayar vermeye çalışan habis ruhlar hiç değişmedi.

“İnsan nisyan ile malüldür” der eskiler. Unutmak, her ne kadar insanın belleğini resetleyen, yeni başlangıçlar için fırsatlar sunan insana özgü bir hususiyet ise de unutmak her zaman iyi değildir. Unutulan zulüm ise; insanın inancı ile işi arasında bir tecihe zorlayan, vesayet ile özgürlük arasında bırakan bir geçmişi hatırlatıyorsa asla unutulmamalıdır. Zira unutulan zulüm tekrarlanır.

Yaptığımız iş gereği okulları ziyaret ediyoruz. Bir milyonun üzerinde topladığımız imza, oluşturduğumuz iklim ile bugün hayatın rutini haline gelen kıyafet özgürlüğünün yaşandığı öğretmenler odasını görüyoruz. Başörtülü olanından başı açık olana, kendi tercihi ile giyindiği kıyafetleri ile birbirine destek olan bayan öğretmenler, kravata ve sakal tıraşına mecbur olmadan okuluna gelen erkek öğretmenlerle buluşuyoruz. Arada, düne dair aklımızda anılarımız canlanınca, “Hey gidi günler!” diyoruz içimizden. Şubat’ın 28. gününe doğru -bu duygularla- öğretmen arkadaşlarımızla dün- bugün mukayesesi üzerine konuşuyoruz. Anın kıymeti üzerine, yaşanmışlıklarımızı anlatıyoruz. Muhafazası, için örgütlü olmaya davet ediyoruz.

Bugün, 28 Şubat’ın seneyi devriyesi “Yıl 2022” Küçücük çocukların, genç kızların başlarından örtüsünün çekildiği karanlık yılların üzerinden çeyrek yüzyıl geçti. O gün doğanlar, belki bugün 28 Şubat üzerine sahte kahramanlık hikâyeleri yazanları, “Ben de mağdurum” diyen politikacıları; 28 başörtülü ile buluşarak, yeni bir hikâye(!) yazmak isteyenleri tanıyamayabilir. Ama biz biliyoruz; unutmaya da, unutturmaya da niyetimiz yok. Zira; Dünü unutan, gelecekte var olamaz.

Tarihin tekerrürünün panzehiri, hatırlamak değil unutmamaktır. Boncuk boncuk terleyeni; manidar bir tevafuk ile aynı tarihte vuslata eren savunan adamın mücadelesini -bugün- doğru anlayamazsak, fiziken örtülü olanlarımız çoğalır belki; lakin zihinler tesettürün kaynağından ırak olduğunda -ve celladına âşık bir savrulma ile- tarihten ibret almadan, tuttuğumuz yolun istikamet olduğunu söyleyebilir miyiz?

Aynı delikten tekrar ısırılmamak için bugün kuzu postuna bürünmüş olanları ayırt etmemiz gerekmektedir. Dün, vesayetçilerin sivil toplum uzantıları olan -namı diğer- beşli çeteyle iş tutanların, bugün orada burada kahramanlık hikâyeleri yazmalarına kanacak değiliz. Kazanımlarımızın devamı ve bağımsızlığın şifresi işte tam da burada saklıdır.

Bugün, dünün kötü bir kopyası olarak siyasette beşi bir araya gelenlerin demokrasi ve insan hakları söylemlerine de kanacak değiliz. Onlarınfikir babalarının inandık demelerine bakmayın. Onlar, dün olduğu gibi bugün de -asıl dostları ile başbaşa kaldıklarında-

“Biz sizinle beraberiz. Onlarla sadece alay ediyoruz” diyenlerin ta kendisidir.

Bu arada -unutmadan söyleyelim- onların sahte helalleşme seremonileri köprüyü geçene kadardır. Hepsi o kadar.

Vesselam!

İdris Şekerci

Eğitim Bir Sen İstanbul 6 No.lu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » »
139 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.