logo

3.CUMHURBAŞKANIMIZ MAHMUD CELAL BAYAR

3.CUMHURBAŞKANIMIZ MAHMUD CELAL BAYAR

3.CUMHURBAŞKANIMIZ MAHMUD CELAL BAYAR

“BÜYÜK HÂKİM, MİLLETTİR”

Milli mücadele ve öncesinde, vatan topraklarının müdafaası için canı pahasına mücadele etmiş, modern ve milli devlet adamı portresi.

Gençlik yıllarındaki vatan, millet ve bağımsızlığa olan aşkı, onu milli ve yerli faaliyetler içerisine çekmiş, bahtı kararmış memleketi kurtarmak için, yüreğinde bir heves uyanmış, İttihat ve Terakki’nin müdavimi olmuş idi.

Yirmi iki yaşında “İttihat ve Terakki”nin İzmir Katib-i Mesullüğünü yapıyordu, gayrimüslimlerin İzmir’in bütün ticari hayatını ele aldığını görmesi ise kendisini ürkütmüş idi.

İşte yerli ve milli bir vatansever olarak, tren yollarının yabancıların elinde olması stratejik olarak doğru değildi. İlk iş olarak, tren yollarında çalışacak memurları yetiştirmek üzere Şimendüfer Mektebi açtı.

Yırtık pabuçla gezer, parada pulda mevkii de gözü yoktu, sadece ve sadece memlekete hizmet de gözü vardı, çünkü vatanın kurtarılması idealine, “Taberi Tarihi”ni ve Namık Kemal’in “Vatan yahut Silistre” sini okuduğunda aşık olmuş idi.

İşte vatanına olan sadakati ve bu sadakatini borçlu olduğu yetiştirilme tarzı, ileriki yıllardaki siyasi mücadelesinde İsmet Paşa ile arasındaki, olaylara bakış ve müdahale yönteminde “BAYAR” farkını ortaya koymuştur.

Maşa varken elini yakmayan bir İsmet Paşa ile ateşe eli ile uzanan Celal Bayar’ın, mesele vatan ve barış olduğunda, aynı Ülkü çerçevesinde tek bir vücut halinde bir araya gelmeleri de günümüzdeki siyasetçilere örnek olarak gösterilmelidir.

Lozan sonrası zor durumda olan ülke ekonomisi, ülkeyi adeta bir sessizliğe ve karanlığa çevirmişti. Böyle bir dönemde 1924 senesinde, Atatürk’ün talimatıyla Celal Bayar’ın sevk idaresinde milli bir banka kurulması kararı alınarak, ilk milli bankamız olan “İş Bankası”nın kuruluşu gerçekleştirilmiştir.

Celal Bayar iki şeye çok dikkat ediyordu; “İsmet Paşa ile herhangi bir konuda karşı karşıya gelmemeye ve de İsmet Paşa ile Atatürk arasında kalmamaya” birçok konuda İsmet Paşayla fikir anlaşmazlıklarına düşmelerine rağmen, Atatürk’e olan engin bağlılığı ve hayranlığı, İsmet Paşa’ya olan saygısını engellememiştir.

1929 senesinde dünyayı sarsan büyük ekonomik krizin, Türkiye’ye etkisi çok büyük oldu, halkın sıkıntısı arttı, işte bu safhada, birazda halkın ekonomik ve sosyal tepkisini azaltmak ve de daha fazla demokratik haklar sağlamak amacıyla, 12 Ağustos 1930’da “Serbest Halk Fırkası“ kuruldu.

Kısa bir süre içerisinde, halkın serbest fırkaya olan geniş alaka ve ilgisi, adeta düzene karşı bir oluşum görüntüsü vermeye başlayınca 17 Kasım 1930’da kapatıldı.

Merhum Celal Bayar’ın gerek Atatürk dönemindeki gerekse İsmet Paşa dönemindeki siyasi hayatı, her zaman “milletin tarafında bulunmak, hâkimiyetin kayıtsız şartsız, bir takım aracı kurum ve kuruluşlara dayanmaksızın millete ait olduğu” tezini sahiplenmek mücadelesi ile geçmiştir.

Atatürk sonrası dönemde, 1938-1950 yılları arasında önemli görevler üstlenerek, daima sağduyunun yanında bir denge unsuru olmuştur.

Milli mücadele yıllarında, Ege Bölgesi’ndeki kahramanca mücadelesi, tarihimizin yapraklarında yerini daima alacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve zaferin demokrasi cephesinde kalması, Türkiye için büyük bir ehemmiyet taşıyordu, barışın gelmesini bekleyen birçok memleket meselesi vardı.

Büyük Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre sonra başlayan savaş, Atatürk’süz bir Türkiye de devlet düzenin nasıl gelişmesi gerektiği konusunda, düşünmeye ve konuşmaya fırsat vermemişti.

Atatürk’ün Türkiye’de demokrasiyi yerleştirmek ideali ve bu konudaki samimi faaliyetleri, Atatürk sonrasında da bu çalışmaların devamı noktasında, siyasilere ulaşılması gereken bir hedef olarak görünüyordu.

O günkü şartlar buna müsait olmadığı için, bu ideal büyük Atatürk tarafından gerçekleştirilememişti, fakat değişen dünya düzeni ve ekonomik kriz, CHP içerisindeki bir grup kahramanın başlattığı çalışmalar, çok partili siyasi hayata geçme vaktinin geldiğine işaret ediyordu.

İşte devlet adamı Celal Bayar böyle bir dönemde;

* Bugüne kadar yapıla gelen yenilik hareketlerinin tersine” devletten millete doğru değil, milletten devlete doğru”,

* Atatürk inkılaplarının en büyüğü olan “cumhuriyetin” demokrasi esasları ile desteklenerek hedefine ulaştırılması,

* Türkiye de koruyucu devlet vasfına dokunulmadan, halkın yönetime katılmasını sağlamak, bunun içinde “dürüst bir seçim sistemini“ getirmek,

* Atatürk Anayasası’nın öngördüğü üzere, bütün kuvvetler meclisin emrinde olup, iktidarlar halktan gelen politik temayüllere göre memleketi yönetmelidirler. “Aracı kurumlar  (Üniversiteler, Senato, Anayasa Mahkemesi, TRT) fikirlerini beyan edebilirler, bu fikirlerini kendi yönetimleri içerisinde değerlendirebilirler, fakat bu kurumların sorumsuz müdahaleleri ve siyasete katılmaları Atatürk’ün anayasasının ve demokrasi anlayışımızın dışında kalır”,

* Tarihimizden veya geçirdiğimiz tecrübelerden faydalanarak, laiklik konusunda hassasiyetimizin ehemmiyeti,

* Halk Partisi bir kadro partisi olup, “devletin halkın içine uzanmış bir kolu“ olarak görüp görülebilir, olağanüstü dönemlerde bu uygun olabilir, ancak normalleşen süreçte partilerin demokratik esaslara dönmesi gerekir. Buna sıcak bakmayan Halk Partisi yönetimi karşısındaki yenilikçiler, “fikir kadrolarına değil, halkın düşüncelerine” önem vereceklerdi, büyük Atatürk’ün özlemi de bu idi.

İşte bu fikir ve düşünce ile zor ve çileli bir demokrasi mücadelesi başlatan CELAL BAYAR;
Türk demokrasi tarihinde, çok partili siyasi hayata geçişte adeta bir meşale görevi gören “dörtlü takrir” olarak bilinen, 7 Haziran 1945 tarihinde dört milletvekili (Celal Bayar, Refik Koraltan, Prof Fuat Köprülü ve Adnan Menderes) tarafından, CHP grubuna verilen ve demokratik hakların daha geniş ve de adaletli bir şekilde kullanılmasının talep edildiği önerge ile daha sonra 7 Ocak 1946 tarihinde, Önerge sahiplerinin bir araya gelerek “Demokrat Parti” yi kurmalarına vesile olmuştur.

Klasik bildiğimiz bir siyasetçi, bir bürokrat portresinin dışında, her zaman ülkenin ve milletinin milli menfaatlerini koruyan akil, dengeli ve bilgili bir devlet adamlığı yönüyle, merhum Celal Bayar, Türk siyasi hayatında hukuk ve demokrasi umdelerini kendine şiar edinmiş, Büyük Atatürk’ün anayasasını, olmazsa olmazı olarak kabul etmiş, çok partili siyasi hayata geçişte, izlemiş olduğu barışçıl ve mutedil yaklaşımı ile demokrasi tarihimize adeta yeni bir sayfa açmış, İttihat Terakki, Meclisi Mebusan ve TBMM de almış olduğu etkin ve zor görevler ile büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin yönünü ve çizgisini belirleyen milli mücadelecilerin içerisinde yerini almıştır.

Ölümünün 32. yılında kendisini şükranla yâd ediyoruz.

Açmış oldukları demokrasi bayrağını, “BÜYÜK HÂKİM MİLLETTİR” şiarı ile taşıyoruz.

Yaşasın Demokrasi
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti

Saygılarımla
Sadullah Fatih Kavaloğlu
Adnan Menderes Demokrasi Konfederasyonu (ADKON) Genel Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
5892 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.