logo

ADI İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FAKAT KENDİSİ ASLA OLAMAZ!

ADI İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FAKAT KENDİSİ ASLA OLAMAZ!

Keşke bizim kendi İstanbul Sözleşmemiz olsaydı. Keşke bizim örfümüze, değerlerimize, inancımıza, insanlığa bakışımıza ait bir sözleşmemiz olsaydı.

Gerçi bizim 1400 yıl önce gerçek bir insan haklarını ve kadın haklarını da içeren bir evrensel beyannamemiz var. Sadece bizim değil tüm insanlığın kuruluş ve kurtuluş reçetesi. Bu zamana kadar da medeniyet kurmuş atalarımızın, Osmanlı medeniyetimizin kadın ve insan hakları reçeteleri var uygulaması da var. O dönemde suç oranları bu kadar artmamıştır. Kadınlarımıza verilen hakların İslam’ın temelinde olduğunu da herkes bilmektedir. Fakat bir kısım çevreler maalesef bunu görmezden gelerek hatta küresel çetelerin peşinden giderek ülkelere ve toplumlara dayatmaktadır.

Adı ne olursa olsun, insanımızı aldatmasınlar!

* Amacına bakılırsa; kadına ait ayrımcılığı ortadan kaldırmak, kadın-erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek,

* Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak için uluslararası işbirliğini teşvik etmek. Ne kadar masumane bir amaç değil mi?

Bugün uluslararası toplumlarda kadın veya diğer suçlarda en az olan ülkelerden birisiyiz.

Eş cinsellik ve diğer sapkın fikirler açısından ABD ve Avrupa ülkeleri tescilli ülkelerdir. Birçok ülkede hemcinsler ile evlilik kanun koruma kapsamındadır. Bunların bize nasıl bir teklif ve önerileri olabilir? Küçük yaşta okullarda cinsellik dâhil prezervatif kullanımı serbest, bunu mu bize eğitimde tavsiye edecekler. Küresel oligartların masum ve timsah gözyaşları ile insanlığı ne kadar karanlık yerlere sürükledikleri malum iken, bize mi insanlığı ve medeniyeti öğretecekler?

Suriye’de, Irak’ta ve diğer ülkelerde hem ülkeleri işgal edip hem ırza vs. saldırılar olurken suspus olmuş ülke ve örgütler hangi yüz ile bize “namus ve ahlak” dersi vermeye geliyorlar.

Papa’nın İstanbul’a geldiği zaman eşcinsellik ve ahlak konusunda söyledikleri malum iken hangi yüzle hem Hristiyanlık hem de bizim dinimize uymayan söylemlerine itibar edebiliriz.

Almanya’da mültecilerin çocuklarına yapılanlar hepimizin bildiği şeyler iken, hangi yüzle kadına-çocuğa şiddetten bahsedebilirler.

İstanbul Sözleşmesine bir göz atalım; 2011’de maalesef imza edilmiş ve çok şükür devletimiz bu yanlışı görerek iptal etmiştir.

ETS no 201, 2007 cinsel taciz ve cinsel istismara karşı çocukların korunması, Avrupa Konseyi Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği standart ve mekanizmalarına ilişkin  Cm/Rec/2007-17 tavsiye kararı, kadına yönelik her tür ayrımcılığın önlenmesi CEDAW (1979), Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (2002), savaş zamanında sivillerin korunması Cenevre Sözleşmesi (1949) maddelerine dayanarak ve bu maddeleri hatırda tutarak bu sözleşmeye başlanmıştır.

SÖZLEŞMEDE;

SHF-2:

-Kadınlara yönelik her tür şiddet ve aile içi şiddet,

-Kadın ve erkek yasal ve fiili eşitlik sağlanması,

-Kadın ve erkekler arasındaki tarihsel eşitlikçi olmayan,

-Kadınları ikincill konuma zorlayan sosyal mekanizmanın olduğu,

-Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetten arındırılmış bir Avrupa yaratmayı arzu etmek için anlaşmışlar.

“Bizim kültürümüz zaten bu maddelere karşı aslen duyarlıdır ve de Avrupa’ya aile konusunda örnek bir ülke konumundadır.”

SHF-4: Kadınlar kelimesi 18 yaş altı kız çocuklarını da kapsar.

“Böyle bir anlayış olabilir mi? Bizde ergenlik yaşı diye bir şey vardır, ergen olmayan çocuktur ve masumdur, anne babanın vesayetine ihtiyacı vardır.”

SHF-5: Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın–erkek yasal ve fiili eşitlik sık vurgulanmakta,

“Bizim toplum yapımız ve inancımız yüzyıllardır bunu çok güzel ifade ve idare etmiştir ve de etmektedir.”, “Aile reisliğini erkekten alarak aile içi bir kaos mu meydana gelmesi sağlanacaktır, bilinmez.”

SHF-7. Madde 5: Taraflar örf, adet, gelenek, din ve sözde “Namus” bu sözleşmede şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar.

“Namus kavramı bizim için çok çok önemli olmasına rağmen, batı toplumu bizim toplumla aynı çizgide değildir.”

SHF-8-9: Toplumsal cinsiyet roller, kişisel bütünlük hakkı, aşağılayıcı cinsiyet ya da şiddet unsurları, Rızası olmadan olan ilişkiler kavramları,

“Bu kavramlar bizim toplum anlayışımızda olmayan şeyler. Cinsiyet tercihleri başlı başına ayrı bir konu. Toplumsal cinsiyet rolleri ahlak ve değerlerimizin bize öğrettiği ahlaki prensiplere zıttır. Rızası olan veya olmayan ne demek, bu kavramlar bizde ahlak, kültür, aile yapısı, evlilik ilişkileri vs. açısından ayrı ayrı veya birlikte ele alınmaktadır. Sadece kadının bakışı ile taraf tutulması ve onun beyanına göre dikkate alınması son derece yanlıştır.”

Aile müessesemizin korunması esas olmalı ve düzenlemeler tabii ki bizim kanunlar ile ve yetkili mercilere göre yapılmalıdır:

1- Hıristiyan veya başka Avrupa kanunları ve farklı ülke kanunlarından bize uygun olan alınabilir veya bizim kendi yeterli bilgilerimizle değişiklikler yapılabilir.

2- İnancımıza göre aile reisi erkektir, aile kaptansız bir gemi gibi olmamalıdır.

3- Evlilik sadece bir akit, sözleşme değildir, aynı zamanda kutsi bir yönü ibadet anlayışı vardır. Sadece çıkar ilişkisine dayandırılamaz.

4- Evlilik ve boşanma konusu aile kuranlara çok iyi anlatılmalıdır, evlenen kişiler evlilikteki yasakları ve şartları çok iyi öğrenmesi lazımdır, aklına esen boşanmamalıdır.

5- Kadının kocasını beğenmeme hakkı dâhil inancımızda çok hakları vardır, isterse mahkeme vs. yolları açıktır.

6- Sadece ve sadece kadının beyanı ile taraflar zan altında bırakılamaz, gerekli durumda hakeme gidilmesi, uzlaşma komisyonu gibi birçok kurallar konulabilir.

7- Ahlaki olmayan nedenlerle hemcins, homo veya neyse farklı aile yapıları toplumun temeline dinamit koymaktır.

8- Gerek çocuklarımızın gerekse kadın-erkek tüm toplumun sağlıklı ve ahlaki yetişmesi için toplumsal kurallar vardır. Sapkın inanç ve bozulma gösteren yapılara karşı sağlam, dinamik model ve uygulamalar koymak ve değerlerimizin, geleceğimizin ifsat edilmesini önlemek ve önlemler almak ihtiyacı vardır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesini feshetme kararı toplumsal referanslara yer verilerek alınmıştır.

Sadece belirli medya veya sözde önderlerin haykırışları, attıkları imzalar ve savunmaları bizi değil, dış mihrakların ekmeğine yağ sürmekten öte bir işe yaramaz.

Sağlıklı bir nesil ve gelecek evlatlarımızı korumak ümidiyle.

Selam ve dua ile

Fethullah FAKIOĞLU

Etiketler: » »
299 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.