logo

Boykotu Bir Yaşam Tarzına Dönüştürme Vakti Geldi

Boykotu Bir Yaşam Tarzına Dönüştürme Vakti Geldi

Hz. Aişe (r.anha)’dan rivayet edildiğine göre Allah’ın Rasûlüne (s.a.v.) “Amellerin en faziletli olanı hangisidir” diye soruldu. Peygamber Efendimiz; “Az da olsa devamlı olanıdır “  buyurdu. Bu Hadisi Şerif, günlük hayatımıza ve iş tutuşumuza ilişkin bize bir istikamet sunuyor aslında. Ne yaparsak yapalım, “süreklilik” bizim için olmazsa olmazımız mesabesinde değerli bir eylemdir.

Hepimizin -periyodik olarak- kendini analiz etmeye ihtiyacı vardır. Bireysel olarak da böyledir, camia ve cemiyet olarak da! STK ya da sendikalar olarak da durum farklı değildir. Haklı olduğumuz tepkisel irademiz ya da attığımız adımlar süreklilik arz etmeyince -maalesef- yıkıcı etkiye sahip olmuyor. Düştüğümüz yer burası ve buradan kalkarsak topyekûn dirileceğiz.

İşgalci terör devleti İsrail’in Gazze’ye topyekûn bir halkı katletmek için havadan, denizden ve karadan saldırması üzerine tekrar gündeme gelen “Boykot”  çağrısı, umarım sürekliliği olan bir yaşam tarzına dönüşür. Siyonist ile sade Musevi bir vatandaşı birbirine karıştırmadan, küresel emperyalizmin ileri karakolu İsrail’e dönük yapılacak en büyük yaptırımın “para” üzerinden olacağını unutmayalım. Odağında İsrail zulmünü telin eylemlerinin bilindik sloganı ” خيبر خيبر يا يهود جيش محمد سوف يعود – Hayber Hayber Yâ Yehûd Ceyşü Muhammed Sevfe Yeûd” ile Hayber kalesini hatırlattığımız Yahudi/Siyonist’leri, o gün “Hurma Ağaçları” üzerinden nasıl terbiye ederek teslim aldıysak, bugün de Hurma ağaçlarının izdüşümü para kaynakları üzerinden dizginleyebiliriz.

BOYKOT BİR BİLİNÇ EYLEMİDİR

Küresel sermayenin akarının adresinin İsrail olduğu aşikâr. Her seferinde hayâsızca kendilerini açık ettikleri de malûm. MC Donalds, Starbucks, Coca Cola ve daha birçok firmanın Siyonist İsrail’i desteklediklerini tekrara gerek yok. Derdimiz, bu firmaların isimlerini sayarak yazımızı kirletmek değil. Benim burada gündem etmek istediğim asıl konu, süreklilik arz etmeyen konjonktürel tepkilerimiz.

Yerli ve Milli ürünleri gündem ettiğimiz/etmemiz gereken “Yerli Malları Haftası” nı yıllardır yiyecek içecek şölenine çeviren akıl tutulmamız. İlaveten; cebimizdeki iPhone telefonları ile fotoğrafını çektiğimiz, Marlboro sigarası içerken yaptığımız eylemleri kastediyorum öte yandan.

Samimiyet testinden Allah’a sığınarak -bir öz eleştiri sadedinde- “Ey iman edenler, niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?” ayeti ışığında, Türkiye sathına yayılan Siyonist sevici sermayenin ocağına incir ağacı dikecek boykotu, bir yaşam tarzına dönüştürme vakti geldiğini söylemek istiyorum.

Her boykot sürecinin simsarı olan Yerli(!) ve Milli (!) ürünleri ve firmaların takibinin devlet eliyle yapılması ve bizim de not ederek gerekeni yapmamız şartıyla daha akılcı ve sistematik olarak bu sürecin yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Herkesin kendi kapısını süpürdüğünde sokakların tertemiz olacağı bilinciyle hareket etmeliyiz.

Önce ceplerimizden başlayalım derken sadece iPhone telefonlarına atıfta bulunmadım. Bir vakit, elimize yüzümüze bulaştırdığımız WhatsApp’tan BİP’e göç kampanyamızda geldiğimiz noktanın da altını çizerek, “Vurduğumuz vakit devirmemiz gerekir!” diyorum. Altyapısı itibariyle sorun yaşadığımız yerli iletişim kanalından ders çıkarmamız gerekiyor. Boykot’un bir ayağı millet ise diğer ayağı tercih edilen ürünlerin kabiliyeti ve yeterliliğidir.

Neredeyse hepimizin cebinde en az bir adet kredi kartı bulunmaktadır. Banka kartlarını ise saymıyorum. Visa ve MasterCard ile vergisiz saltanat sürdüren bankacılık sistemine, boykotu vesile kılarak hep birlikte çomak sokmak istiyorsak yerli alternatifi olarak bize sunulan Bankalar arası Kart Merkezi A.Ş tarafından üretilen Troy Kart (Türkiye Ödeme Sistemi) uygulamasının tercih edenleri BİP gibi sükûtu hayale uğramamasıdır.

Sonuç olarak, yerli ürünlerin önünü açacak, yerli sermayeyi küresel ölçekte güçlü kılacak bir anlamı da olan; bir bilinçli tüketici hareketi olarak boykotun, uzun vadede Türkiye’ye fayda sağlayacağına inanıyorum. Almanya örneği ortadadır. Yıllarca patates yiyerek 2.Dünya Savaşı’nın ağır bedeli ile mücadele etmiş ve bugünkü refah seviyesine ulaşmış bir devletin öğreticiliği hepimize ders olmalıdır.

Toplumun duygularını ranta devşirmek isteyen yerli ecnebilere de fırsat vermeden, cebimizi de evimizi de küresel sermayenin tasallutundan arındırmalıyız.

Nasıl ki; bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan da bir orduyu kurtarıyorsa, fıkhen helal olsa da siyaseten caiz olmayan ürünlere karşı duyarlılığımız aynı şekilde emperyalist ve siyonist şebekelere karşı zaferin kapılarını aralayacaktır Allah’ın izniyle!

İdris Şekerci
EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
362 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.