logo

ÇANAKKALE MESAJLARI

ÇANAKKALE MESAJLARI

Merhaba kıymetli Hasbahçe okurları. Yüce Mevla’mızın selamı, selameti bereket ve hidayeti üzerinize ve üzerimize olsun. Böylesi mana zenginliği ile başlayan selamlaşma, manevi duygularımızı zirveye ulaştırmaya ilk adımdır.

İşte biz içinde bulunduğumuz bu çok özel zaman dilimlerinin, tarihimizdeki ihtişamını âcizane dile getirerek hep birlikte bu mutluluğu yaşamak arzusundayız.

Evet, içinde bulunduğumuz günler Çanakkale Zaferini buram buram teneffüs ettiğimiz, dile getirdiğimiz, sevindiğimiz, gözyaşı döktüğümüz, hüzünlendiğimiz günler.

Selam olsun Çanakkale’de vatanı uğruna şehit olanlara.

Selam olsun istiklal ve bağımsızlığı uğruna en aziz varlığını, canını feda edebilen şehitlerimize.

Selam olsun yüreğinde Çanakkale şehitlerimizin özlemini yaşatan gençlerimize.

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Bu yıl, Çanakkale Zaferi’nin 106. yıl dönümü. 106 yıl olmuş 251 bin şehidimizi dâr-ı bekaya uğurlayalı.

Bedelini kanla ödeyerek bize emanet ettikleri bu vatanı, bugün bizler, yarın evlatlarımız canı pahasına korumaya devam edecekler.

Bu arzu, bu azim, bu iman hiçbir zaman bitmeyecek.

Gazanfer, Muzaffer, Mücahit…

Batılı bir gazeteci Çanakkale ziyaretinde şu satırları kullanıyor:

– Çanakkale Savaşı hem oraya gelen yedi düvel orduların, hem de Türk milletinin çok bedel ödediği bir savaştı. Özellikle Türk halkının ne durumda olduğunu merak ettiğim için Çanakkale’nin çamurlu sokaklarında gezerken sokakta oyun oynamakta olan birkaç çocuk gördüm. Barakadan yapılmış derme çatma evler ve üstü başı yoksulluk kokan çocuklar. Bu görüntüler Türk milletinin çok zayıfladığını maddi imkânsızlıklar içerisinde boğuştuğunu, artık eski gücünün kalmadığını tam bana hissettirmişti ki; barakadan çıkan yaşlı bir kadının çocuklara seslenişi beni adeta ürpertmişti.

Yaşlı kadın çocuklara şöyle sesleniyordu:

“Gazanfer, Muzaffer, Mücahit… Yavrularım yemek hazır!..”

İşte bu sesleniş Türk milletinin gücünü kaybetmediğinin ve asla da kaybetmeyeceğinin bir işaretiydi…

Ruhunda bu iradeyi her dem taze tutan milletimiz, farklı sahalarda aynı göstergeyi sunuyordu. Beşiktaş’ta lisede görev yaparken danışmanı olduğum 12. sınıf (lise son) öğrencileri, bir bayan öğretmen arkadaşımızı ağlatarak sınıftan çıkmasına sebep olmuşlardı. Saygısızlıkları bizi çileden çıkarmıştı. Sınıfa girip yüzlerine öfke ile haykırarak yaptıklarının yanlışlığını vurgulamaya çalışmıştık. Birden aklımıza geldi. Sahi bu gençlerin gelecekle ilgili idealleri, arzuları, beklentileri neydi?

Derhal bir harita metot defter kâğıdı çıkararak duygularını yazmalarını istedim. “Amacınız ne? Niçin böyle davranıyorsunuz? Sizden ümit var olabilecek miyiz?” vb. sorulara verdikleri cevapları okurken, bazen tebessümden kendimi alamıyor, bazen de gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.

Şöyle diyorlardı: “Hocam sakın; başımızdaki jöle, saçımızın atkuyruğu, kulağımızdaki küpe, bizim için; işe yaramazlar gözüyle bakmanıza sebep olmasın! Eğer bu vatan tehlikeye girerse, vallahi gözümüzü kırpmadan canımızı seve seve feda ederiz!”

İşte Dostlarım. Evlatlarımızın ruhundaki bu inanç, bu fedakârlık olduğu müddetçe Türk milletinin bileğini kimse bükemeyecektir.

Bizim çocuklarımız Gazanfer’dir, Muzaffer’dir, Mücahit’tir!

Fakat üç tarafı denizlerle, otuz üç tarafı hainlerle kuşatılmış bir vatanımız var. Bu hainler asla boş durmuyor ve durmayacak. Onlar evlatlarımızdaki iman duygusunu, vatan sevgisini silmek için ellerinden geleni yapacaklar.

Alın size acı bir örnek;

90’lı yılların son çeyreği. Beşiktaş’ta bir özel dershanede üniversite hazırlık kursu yöneticisiyim. Aynı ilçede tabelası çok büyük bir dershanenin üniversite hazırlık deneme sınavında sorduğu bir Türkçe sorusu büyük sansasyona sebep olmuştu.

Soru şuydu:

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı. Kim çok para veriyorsa ona sat bu vatanı” Bu dörtlük aşağıdakilerden hangi tip şiire girer?

a) Epik şiir b) Lirik şiir vb.

İstiklal Marşı’mızın bu muhteşem dörtlüğünün, dördüncü satırını değiştirerek, nesillerimizin gönüllerindeki vatan sevgisini yıpratmaya, olumsuz algılar oluşturmaya çalışıyorlardı. Olay medyaya yansıyınca, apar topar bir basın açıklaması yaparak, adı geçen öğretmenin başka bir şehre sürgün (!) edildiğini deklare ettiler.

Hiç de inandırıcı olmayan bu açıklamanın gerçeği herhalde şöyle olabilirdi: “Arkadaş ortalık karıştı. Sen şimdi (mesela) Kayseri’deki falan şubemize git. İki yıl kadar göze görünme. Biz, daha sonra seni tekrar geri çağırırız”

Allah içimizdeki ve dışımızdaki hainlere fırsat vermesin.

Asla başaramayacaksınız!

Bu ülkenin evlatlarının kalplerinden vatan sevgisini çalamayacaksınız!

15-20 yaşlarında, sokaktaki süs havuzunun suyundan abdest alıp, tankın önüne yatan evlatlarımızın ruhlarından imanlarını koparamayacaksınız!

Asırlar geçse de, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

792 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.