logo

DEİZİM ve DEİSTLİK de NEYİN NESİ?

DEİZİM ve DEİSTLİK de NEYİN NESİ?

Yaşadığımız bu çağda, “dinî-ilmi-aklî ve ruhî tatmin” noktasında çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Küçük şeylerden mutlu olmak, kanaatkâr olmak, sabırlı olmak, duygudaşlık yapmak, merhametli olmak gibi “insani erdemler” neredeyse yok sayılmaktadır.  Aynı şekilde günümüzde insanlar, dini değerlerin insan hayatını yönlendirmesi gibi konularda aşılması güç sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar genç nesilde daha bariz bir şekilde kendini göstermektedir.

Son dönemlerde “deizme” ilgi duyan ve “deist” olduklarını söyleyen bir kesim var. Daha fazla gençler arasında bu dalga yayılıyor. Tabi İslam karşıtı kişiler de bunu fırsata çevirerek yangına körükle gidiyorlar. “Evet, Allah var ama sizin bildiğiniz gibi değil, bizim size anlattığımız gibi Allah var” anlayışını yerleştirmeye çalışıyorlar.

Bizim içimizdeki “ham softalar” da çözüm bulma yerine, her zaman yaptıkları gibi “suçlamalarını”  sürdürüyorlar. 

Tüm dinlerin peygamberlerini ve kutsal kitaplarını reddeden, Tanrının varlığının akılla kavranabildiğini savunuyorlar. “Deizme göre,” Tanrı evreni yarattı ve bir daha da müdahale etmedi.

“Hak-hukuka, helal harama” bakmadan insanlar istedikleri gibi yaşasınlar mantığını yaymaya çalışıyorlar.

“Deistlere göre,” peygamber, kutsal kitap, melek, şeytan, günah, sevap gibi dinle ilgili kavramlar yoktur. Oh ne ala! Herkes kafasına göre takılsın.

Bu akımın neden böyle bir dönemde yaygınlaşmaya başladığını iyi irdelemek gerekiyor. Tün dünyayı sarsan bir “İslam düşmanlığı” var. Ülkemizde de “İslami savunan” bir iktidar var. Bu iktidar “dindar bir nesil” yetiştirmek için bir gayret içindedir. Bunu direk olarak ortadan kaldırmanın zor olduğunu gördüklerinden, “taktikler ve sinsiliklerle” hedeflerine ulaşmak istiyorlar.

Madem direk engelleyemiyoruz, bu işi kendi mecrasında alternatif konuma sokmak gerekiyor. Hem de “İslami kurumlar içinde” bunu yapmak bu işin en etkili yolu. Bir bakıma kaleyi içerden fethetmek gibi bir şey.

Peki, bu konunun buraya gelmesin “İslami kesimin” etkisi yok mu? Elbette var!

İslami anlatmada ve dini bilgilendirmede “metotsuzluk ve katı geleneksel kurallarını” sürdürmek suretiyle gençlerin böyle akımlara yöneldiklerini söylemek durumundayız.

Dünya hızlı bir şekilde değişiyor, gelişiyor ve de dönüşüyor.

Aynı şekilde insanlar da değişiyor, gelişiyor ve de dönüşüyor.

Buna göre din eğitimin de yeni bir “dil,” yeni bir “metot” gerekli.

Başta “Diyanet İşleri Başkanlığı” olmak üzere, ilahiyatçılar, eğitimciler, pedagoglar, sosyologlar, felsefeciler, araştırmacı yazar-çizerler bu konuyu ele almalı. Yeni projeler, yeni metotlar, yeni yöntemler ve yeni sistemler ortaya konmalı.

Bu sistemin içinde; İnsan psikolojisi, teknoloji ve pratik hayatın gerçekleri mutlaka olmalı.

Diğer kültürel yapıları da içine alan, yeni bir anlayışa ve yeni bir uygulamaya ihtiyaç vardır.

Nasıl ve ne şekilde olacağı, “bir heyet halinde ortaya konmalı” ve kamuoyunda tartışılmalıdır.

Mustafa K.TOPALOĞLU

Etiketler: » » » » » » » » » »
267 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.